12 Eylül 2010 referandumuna halkımızın katılım oranı %73.71’dir.
Katılanların %57.88’i, Erdoğan siyasetinin anayasa değişiklik paketine “evet” oyu vermiştir.
Bu; bir anlamda halkımızın bu siyasete vermiş olduğu güvenoyudur ya da Erdoğan siyasetinin çıkan oylardan anladığı budur.
Bu demektir ki bu siyaset, durmaksızın yola devam edecektir, yani ayrıştırma siyaseti derinleştirilerek sürdürülecektir.
Ama aynı zamanda, Başbakan Erdoğan’ın söylemiş olduğu “taraf olmayan bertaraf olur” siyaseti de yürürlüğe girecek, demektir.
Nasıl mı ?
İŞ DÜNYASI
Daha şimdiden yargının yapısını değiştirme çabaları başlamıştır. Yargının siyaset yörüngesine alınmasıyla Erdoğan siyaseti, öncelikle kendine karşı siyasi güç olmak isteyenleri etkisiz hale getirebilmek için gayret gösterecektir, yani “karşıt olanları bertaraf etme” operasyonları başlayacaktır. Bu operasyondan herkes payına düşeni alacaktır. Bunda da, öncelikle parayı yönetenler, sermaye kullananlar yani ticaret yapanlar ilk sırayı alacaktır. Dolayısıyla bu para dünyası ilk sırada tehdit altındadır. Erdoğan siyaseti karşıtı olan ya da görünen başta iş adamları, şirket sahipleri, ithalat ihracat işleriyle uğraşanlar, hepsi ama hepsi artık tehdit altındadır.
Bunun örmeklerini çok gördük ve yaşadık biz. Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu “ülkede ticari işlerin iyiye gitmediğini” söylediği anda, Erdoğan siyaseti onlarca maliye müfettişiyle Hisarcıkoğlu’nun şirketlerine saldırmadı mı, teftişe almadı mı? Ne zaman ki Hisarcıklıoğlu bu söylemlerinden vazgeçti, teftiş de kalkmadı mı? Yarını daha nasıl göreceğiz ki biz, bugünden belli değil mi? Bu tür uygulamalarla, yani görev ve yetkinin kötüye kullanımıyla, Türkiye’nin ticari işleri ve hayatı Erdoğan siyasetinin emrine girecektir. Örneğin; taraf olmayan TÜSİAD ya bertaraf olacak ya da bu bu siyasetin yanlışlarına göz yumacaktır.
Bu şekilde Erdoğan siyaseti, bu mali gücü hizmetine alacak ve bunu zamanla siyasi güce dönüştürecektir. Siyasi güç demek; halkın oyları demektir. Dolayısıyla bu oylar 2011’de Erdoğan siyasetine gidecektir. Ancak tuzağın erken farkına varır da, sermaye gücü olanlar ellerindeki imkanları, örgütlü sivil toplum için kullanırsa eğer, meydan Erdoğan siyasetine bırakılmamış olacak ve plan işlemeyecektir.
DERNEKLER
Ardından sivil toplum örgütleri tehdit altındadır. Biraz daha seslerini “Erdoğan siyaseti karşıtı” olarak çıkartmaya başladıklarında siyasi yargı, siyasi polis, siyasi maliye, kısaca Erdoğan siyasetinin bütün güçleri bu sivil toplum örgütlerinin üzerine saldıracaktır. Bu durumda da ilk hedef Atatürkçü Düşünce Dernekleri olacaktır, çünkü Anadolu’da halkın, yaygın olarak sivil bir çatıda toplandığı tek yer ADD şubeleridir. Dolayısıyla bugünlerde İstanbul’daki soruşturmanın devamı olarak, ADD için yeni soruşturma başlatılırsa hiç şaşırmayınız.
Amaç; demokrasiye inanmış örgütlü toplumu yok etmektir. Bu dernekler susturulur ya da sindirilirse, Erdoğan siyaseti halkımı kolay etkilemek imkanı bulacak, bu da, oy olarak bu siyaset hanesine yazılacaktır. ADD bu tuzağın farkında olarak, toplumu bilinçlendirme faaliyetlerini daha da yoğunlaştırarak sürdürmesi halinde, en azından halkımız gerçeklerin farkına varacak ve bu siyasetin tuzağına düşmeyecektir.
ERGENEKON
Bir diğer husus da şudur; artık tüm siyasi soruşturmalar İstanbul’dan yapılacaktır, hem de kendilerine Ergenekon savcısı denilmesine ses çıkarmayan savcılar tarafından yapılacaktır. Kod adı Ergenekon olan İstanbul’daki soruşturmalar daha da siyasallaşacak, daha da kurumsallaşacaktır.
Aslında yargı siyasallaşacaktır. Bunun da anlamı şudur; siz ne savunma yaparsanız yapın, “gereği düşünüldü” denilip, “tutukluluk halinin devamına” hükmü verilecektir. Siz isterseniz dünyanın en namuslu insanı olun, sahte belgeler, sahte ses ve bilgisayar kayıtlarıyla, herkes artık soruşturma konusu yapılabilecektir. Hanefi Avcı, bu gereği bize anlatılmak için, daha geçenlerde nerdeyse beş yüz sayfalık bir kitap yazmıştır. İleri sürdüğü iddialara Genelkurmay Başkanlığı dahi tepkisiz kalamamış ve askeri savcılar konuyu incelemeye almıştır. Bu ne demektir biliyor musunuz? Türkiye’de artık kimsenin güvenliği yok, demektir. Güvenliği olmayan birey ve toplum tepkisizleşecektir. Bu da Erdoğan siyasetine yarayacaktır.
Eğer ki Cumhuriyet savcıları, yasalardan aldıkları güçle siyasetin işlemiş olduğu suçlar üzerine giderek soruşturma ve yargılama sürecini başlatmaları halinde, bilinçli toplumun direncini sağlamlaştırmış olacak, bu da halkımızın siyasetin akıntısında sürüklenmesini engelleyecektir.
MEDYA
Medya tehlikededir. Medya patronları hedeftedir. Özgür ve bağımsız kalemler, yazarlar, çizerler tehdit altındadır. Bakın işte, 12 Eylül referandumundan hemen sonra, Haber Türk gazetesinin en önemli kalemlerinden Bekir Coşkun da işten çıkarıldı, daha önce Hürriyet’ten çıkarılan Emin Çölaşan gibi.
Bakın araştırmacı Bülent Tanla’nın referandum sonrası açıklamalarına;
“AKP bugünkünden daha yoğun bir kampanya yapacak. Medya desteği tarihimizde görülmemiş bir seviyeye ulaşacak. Buna içerik ve sahiplik de dahil. Bugün yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın yanında meltem esintisi gibi kalabilir. Sadece reklam ve medya değil, bankalar, finans kuruluşları da bu destek konvoyuna katılacak. AKP merkez partisi olmak için bazı partileri parçalayacak ya da yolu üzerindeki bazı küçük partileri yutmaya çalışacak.1”
Medyanın bu durumu ağırlaşarak devam edecek, yakın gelecekte bizi tehlikelerden haberdar edecek kalem de kalmayacaktır, ekran da. Zaten sayıları azdı, daha da azalacak, belki de kalmayacaktır. Bu demektir ki, bütün ekranlar ve bütün kalemler Erdoğan siyasetinin emrine girecektir. Bunun da anlamı şudur; halkımız gerçeği göremez hale getirilecek ve 2011’de, ekran ve kalem yoluyla oylar Erdoğan siyasetine yöneltilecektir. Ancak medya, anayasal basın özgürlüğünden ve basın ahlakından alacağı güçle, siyasetin gizli plan ve projelerini açığa çıkaracak habercilik anlayışını sürdürürse, bilinçli toplum Erdoğan siyasetine fren olabilecektir.
ÖZEL YAŞAM
Artık özel yaşamımız da tehdit altındadır. Daha da ötesi, Türkiye’de herkes ama herkes fişlenecektir, AKP yanlısı AKP karşıtı gibi. Bütün iş adamları, gazeteciler, akademisyenler, sendikalar, sivil toplum örgütleri, özel sektör, bütün memurlar hatta asker ve yargı “AKP yanlısı”, “AKP sempatizanı”, “AKP karşıtı” şeklinde fişlenecektir.
Bunu zaten AKP Milletvekili Avni Doğan bunu bize açık açık ekranlardan söylemedi mi2;
“Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, Türkiye’nin 10 yıl daha partilerine ihtiyacı olduğunu öne sürerek,´… Onun için biz desteğinizi istiyoruz.Türkiye’nin ‘ye 10 sene daha ihtiyacı var. Her yerde, Karacasu’da ihtiyacı var.. Türkiye’de ihtiyacı var. Eğer biz birazcık tökezlersek, bu Ergenekoncular falan bu defa çok kötü intikam alır, halktan. Bu memlekette kimin kızının başı örtülü, hepsini fişlemişler. Kimin çocuğu İmam Hatip’e gidiyor hepsini fişlemişler. Kim muhafazakar, kim ramazanda oruç tutuyor hepsini fişlemişler. Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar…”
Bu ne demektir biliyor musunuz; AKP’ye karşı gurupta olanların telefonları dinlenecek, banka kayıtları, bilgisayar kayıtları, aile yaşamları, özel yaşamları didik didik edilecektir, demektir. Aslında bunlar zaten yapılmaya başlanmıştır; bakın Kod adı Ergenekon olan soruşturmaya, soruşturmanın kalmayan gizliliğine, dinlenen telefonlara, araştırılan banka kayıtlarına, hepsi hep kayıt altına alınıyor hem de yayınlanıyor.
Şimdi ise bu durum daha da organize hale gelecek ve Erdoğan siyasetinin bütün gayreti, karşıt olanları tasfiye etmek olacaktır. Bu demektir ki “insanlar tepkisizleştirilecek” ve Erdoğan siyasetinin akıntısına sürüklenip gidecektir. Bu da, bu siyasete destek anlamına gelecek ve oy olarak sandığa atılacaktır. Bununla birlikte, Cumhuriyet’in ve demokrasinin erdemine inanan bizler, bize ve başkalarına yapılması muhtemel haksızlıklara direnir isek, bu durum topluma örnek teşkil edecek ve halkımızın sağduyusu bu siyasete izin vermeyecektir.
ORDUMUZ
ABD’nin küresel BOP projesine karşı çıkan ordumuz da tehdit altındadır. Ordumuz ve yargımız üzerindeki baskılar sürdürülecek, ta ki etkisizleştirilinceye kadar devam edilecektir. Olmazsa Ergenekon devreye girecek ve yeni soruşturmalar başlatılacaktır. Etkisiz Ordu ne demektir?
Etkisiz Ordu, Erdoğan siyasetinin Kapıkulu Ordusu demektir.
Yani bu siyaset “çekil” diyecek Ordu’ya Kıbrıs’tan, çekilecek!
“Tanı” diyecek Barzani’yi, Ordumuz Barzani’nin Kürt devletini tanıyacak, tanımakla kalmayıp Barzani Ordusuna, zamanı geldiğinde bize karşı savaşması için eğitim de verecek.
” Aç” diyecekler Ermeni Kapısını, Ordumuz açacak.
“Git savaş” diyecekler Afganistan’da, ordumuz savaşacak Afganlı kardeşlerimizle.
İşte Kapıkulu olmak böyle bir şey.
Okumaya devam edin ‘2011’DE BAŞIMIZA GELECEKLER İÇİN HAZIRLIKLI OLUN…’
Son Yorumlar