Kafkaslarda Türk Soykırımı
Batı dünyasının gözünü kapadığı en büyük felaketlerden biri Azerbaycan Türklerinin Rus emperyalistleri ve onların uşakları Ermeniler tarafından son iki yüzyıldır uğradıkları soykırımdır.
Kafkaslar’da Azerbaycan Türklerinin soykırımı Rus yayılmacılığının 1812’de Osmanlı, 1813’de ise İran’daki Türk Kaçar Hanedanlığını yenilgiye uğratmasıyla başlar.
Hocalı’ya giren silahlı Ermeniler ve Rus askerleri şehirde amansız bir katliama
giriştiler. Rus tankları sivil halkı Ermenilerin önüne sürüyor. Ermeniler ise önlerine
çıkanı katlediyordu.
|
|
Bu tarihe kadar Kafkasya bir bütün olarak Türk yurduydu. En az 5000 yıldır Türkler, 1000 yıldır ise Oğuz Türkleri Kafkasya’ya egemendi. Tıpkı Anadolu ve Türkistan gibi Kafkasya da kadim Türk yurduydu.
Arap ve Fars kaynakları bu coğrafyaya ve kuzey İran’a bir bütün olarak Azerbaycan adı veriyordu. Ancak Türkler açısından İran, Azerbaycan veya Türkiye arasında zaten bir fark yoktu. Tüm bu topraklar Türk Eli’ydi.
16.yy’ın başından itibaren Batı’da kalan Oğuz Türkleri ile Doğu’da kalan Oğuz Türkleri (her ikisi Selçuklu’nun mirasçısıydı) Azerbaycan için farklı hanedanlıklar olarak mücadele etmişti.
Ancak Ruslar sırasıyla hem Osmanlıları hem de Kaçarları yenince Kafkasya’da kanlı soykırımlar çağı açıldı. Türklerin egemenliğinde kardeşçe yaşayan farklı din ve dilden insanlar Rusların elinde birbirine kırdırılmaya ve katledilmeye başlandı.
Bugün haritada Ermenistan olarak görülen topraklar tarih boyunca asla o coğrafyada bulunmamış bir devletti.
İran Kaçar Hanedanlığı, Çarlık Rusyası’nın ordularına yenilince 1813’de Gülistan ve 1828’de Türkmençayı Antlaşmalarını imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşmalardan sonra Çarlık Orduları Azerbaycan’a girdi.
Yapılan ilk iş Kaçarlara bağlı olan sekiz tane Türk Hanlığını yok etmek oldu. Bunlar arasında Bakü, Karabağ, Nahçıvan ve İrevan Hanlıkları da bulunuyordu.
İrevan Hanlığı’nın merkezi bugünkü Ermenistan’ın başkenti olan Erivan’dı. Bugün bu kentte tek bir Türk yaşamıyor. Oysa 1828’de şehrin nüfusunun %80’i Azeri Türkü’ydü.
Rusların ilk işi Azerbaycan toprakları üzerinde Ermenistan özerk bölgesi yaratmaktı.
Bundan sonra Kafkaslarda parmakla sayılacak kadar az olan Ermeni nüfus Ruslar tarafından özel olarak arttırıldı. Dünyanın her yerinden ve özellikle Türkiye’den Ermeniler Erivan’a taşınıyordu. Azeriler katlediliyor, köyleri yakılıyor ve zorla sürülüyorlardı.
İran ve Türkiye’den bölgeye toplam bir milyon Ermeni taşındı. Türk bölgelerine yerleştirildi. Böylelikle bugünkü Ermenistan yaratılmış oldu.
Stalin’in attığı soykırım tohumu
Tüm bu katliamlara rağmen araştırmacı yazar Hüseyin Adıgüzel’in titiz verilerine göre 1897’ye gelindiğinde Ermenistan’ın nüfusunun hâlâ neredeyse yarısı Türk’tü.
Ancak Rusya’daki 1905 ve 1917 İhtilâllerini fırsat bilen Ermeniler katliamlarını Bakü’ye kadar ilerlettiler.
1905’te Ermeniler Azeri işçilerin grev yaptığını bahane ederek Çarlık birlikleriyle binlerce Türk’ü katletti.
1918’de ise Ermeniler bu sefer Bolşevik kılığında, bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Devleti’ne saldırdılar. Bakü’ye girdiler ve bir ay içinde 20 bine yakın Azeri Türkü’nü katlettiler.
Nuri Paşa’nın komutasındaki Türk Ordusu yetişmeseydi Bakü’de belki de tek bir Azeri Türk’ü kalmayacaktı.
Daha sonra Neriman Nerimanov gibi Türk komünistleri artık bir Sovyet Cumhuriyeti olan Azerbaycan’ı ayakta tutmaya ve toprak bütünlüğünü korumaya çalışacaktı.
Stalin bir “komünist” olarak Çarlık politikasını Çarcılardan iyi yürütüyordu. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin (Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti) toprakları Sovyet İdaresi tarafından Gürcistan, Ermenistan ve Rusya arasında parçalandı. Ermenistan ve Gürcistan’da kalan Azeri Türklerine saldırılar kışkırtıldı.
Stalin, Nerimanov’un itirazlarına rağmen yeni kurulan Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden sürekli toprak törpülüyordu. Nerimanov ise buna karşı çıkıyordu. Ancak Stalin, Neriman Nerimanov’u da bir tertiple Moskova’ya getirtti ve katletti.
1920 yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin toprakları 114 bin km kareydi. Ancak Stalin ve sonrasında gelen yeni Çarların sürekli Azerbaycan’dan Ermenistan’a toprak vermeleriyle, 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan’ın yüzölçümü 86.600 km kareye kadar düşmüştü.
Stalin’in en önemli icraatı Türkiye ile Azerbaycan’ın bağını koparmak oldu. Gökçe, Zengezur, Dereleyez ve Mehri bölgeleri tek bir kararnameyle Ermenistan’a verildi.
Böylelikle Azerbaycan ile Nahçivan ve Türkiye arasındaki koridor kalkmış oldu. Bu bölgede aslında hemen hemen hiç Ermeni yoktu. Ancak Stalin Türkiye’yi bir tehdit görüyordu. Bu yüzden araya kama gibi Ermenileri soktu.
Sadece birkaç saat süren katliamın ortaya çıkardığı manzara 21. yüzyılın eşiğinde tüm dünya için bir utanç manzarasıydı. Ermeniler kadınları, çocukları ve yaşlıları kurşuna dizdi, süngüyle biçti. Hırslarını alamayan caniler hamile kadınların karınlarını kesti. Bebeleri nişan tahtası yaptı. Kurbanların kafalarını kesti. Yaralıların üstünden tanklarla geçildi. Bir gecelik katliamın sonunda resmi rakamlara göre ortaya çıkan bilanço şuydu: 613 ölü. Bunun 63’ü çocuk, 196’sı kadın, 70’i yaşlıydı. Öldürülenlerden üçü canlı canlı yakılmıştı. 56’sı işkenceyle öldürülmüştü. 100’den fazla cesedin kimliği tespit edilememişti. 155 kişi kayıplara karıştı. 5.000 kişi rehin olarak götürüldü. 1.500 kişi ise ağır yaralandı. Katliamda 25 çocuk her iki ebeveynini, 137 çocuk bir ebeveynini yitirdi.
|
|
Stalin için bu da yeterli değildi. 1923’te alınan bir kararlar Azerbaycan’ın kalbinde, Dağlık Karabağ’da bir otonom bölge yaratıldı. Böylelikle hizadan çıkmaları halinde Azerbaycan’ı tekrar parçalamak için bir koz yaratıldı. Bu sinsi plan 70 yıl sonra gerçekten de işe yarayacaktı.
Ortodoks Okulu mezunu -Lenin’in tabiriyle en Çarcı Rus’tan daha şoven- Stalin’in Türklere karşı kini bitmiyordu. Gürcistan’daki Ahıska Türkleri Türkiye’ye bağlılar diye 1944’de Stalin tarafından temizlenmişti.
Ermenistan’da hâlâ 500 bini aşkın Azeri Türkü yaşamaktaydı. Stalin’e göre bunlar da sorundu. 1948-1953 yılları arasında büyük katliamlar ve vahşetlerle 400 bini aşkın Azeri Türk’ü Ermenistan’dan sürüldü.
Azeri Türk’ünün kara kaderi
Kafkas Türkü’nün başına gelen felaketler ne yazık ki bitmeyecekti. Sovyetler Birliği dağılma sürecine girince 1989’da Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlandığını ilan etti. Azerbaycan tabiî ki bu kararı reddetti.
Azerbaycan’da yeni bir bağımsızlık hareketi başladı. Ancak Nobel Barış ödüllü Gorbaçov Bakü’de barış içinde gösteri yapan sivillerin üstüne Sovyet tanklarını sürdü. Hepsi sivil 137 kişi 20 Ocak 1990’da tankların ateşi ve paletleri altında can verdi.
Batı dünyası Sovyetler’e güya düşmandı. Ama bu Türk katliamına gözlerini yumdular. Ardından hem ABD hem AB hem de Rusya’nın desteğini alan Ermeniler Azerbaycan topraklarına saldırdı.
Azerbaycan yoksuldu. Silahsızdı. Ancak halk kahramanca direndi. Ermenilerin saldırıları püskürtüldü. Vatan toprağı ne pahasına olursa olsun savunuluyordu.
Sovyetler yıkılmıştı. Ama Rus politikası değişmiyordu. Ruslara göre Azerbaycan parçalanmalıydı. Yoksa Türkiye’yle birleşebilirdi. Bu yüzden bizzat Rus Ordusu Karabağ’a Ermenilere destek olmak için girdi.
Güya Ruslarla düşman olan ABD söz konusu olan Ermeniler olunca Rusya’yla tamamen birleşti. Rus Ordusu’nun yanı sıra başta ABD ve Fransa’dan olmak üzere Batılı paralı askerler Ermeni saflarında çatışmaya girdi. Savaşın gidişatı tersine döndü.
Azerbaycan’ın tek umudu Türkiye’ydi. Türkiye’de halk infialdeydi. Ayağa kalkmıştı.
Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Özal “Onlar Şii, biz Sünni’yiz” diyerek Türk kardeşlerimize ihanet edecekti.
Türk olmayan kardeşlik görevini bilemezdi ki zaten!
Hocalı Faciası
Yıl 1992…
Karabağ Savaşı en kanlı şekilde devam ediyordu.
Azerbaycan topraklarında gözü olan Ermeniler için Hocalı ilk hedef haline gelmişti.
Çünkü Ermenilerin zulmünden kaçan Azeri Türkleri için Hocalı adeta bir son direniş kalesi olmuştu.
Hocalı, tarihi bir Türk kentidir.
Hocalı, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde Kızkale ve Kırkız dağları ile Badara ve Gargar ırmakları arasında kalan bir ilçedir.
Hocalı, Tunç Devri’nin sonu ve Demir Devri’nin başından itibaren Oğuz Türklerine mesken olmuştur.
Bölgede 18. asırda Karabağ Hanı Penah Ali Han tarafından “Askeran Kalesi” yaptırılmıştır. Hocalı’nın sol yanında Kerkicihan kasabasında 1400’lü yıllara ait Türk mezarları ile Oğuz Türklerinin Hıristiyanlık devrinden kalma “Yedi Kilise” mevcuttur.
Hocalı, yok edilmeden önce adeta Oğuz Türklerinin yerleşme tarihini aşama aşama dünyaya anlatabilecek bir müzeydi.
Şehir 7 ay kuşatma altında kaldı.
Elektrikler kesilmiş, yiyecek ve erzak tükenmişti.
Tüm yollar kapandığı için insanlara ancak helikopterlerle ekmek atılabiliyordu.
Şehirde kalanların büyük çoğunluğu silahsız ve sivildi.
Ermeniler, Hocalı’yı savunan hafif silahlı sadece 160 Azeri’nin kahramanca direnişini kıramamıştı.
Ancak 1992 yılında 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan o uğursuz gece Ermeni birlikleri Rus Ordusu’nun 366. Motorize Piyade Alayı’nın desteğini alarak şehre girdiler.
Hocalı’ya giren silahlı Ermeniler ve Rus askerleri şehirde amansız bir katliama giriştiler. Rus tankları sivil halkı Ermenilerin önüne sürüyor. Ermeniler ise önlerine çıkanı katlediyordu.
Ahıska Türkleri yerleştirildikleri barakalarda canlı canlı yakıldı. Hemen hemen hiçbiri kurtulamadı.
Şehirden kaçan çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlı sivil halk ormanlık alana sığındı. Ancak burada onları tarihin en kanlı katliamlarından biri bekliyordu.
Sadece birkaç saat süren katliamın ortaya çıkardığı manzara 21. yüzyılın eşiğinde tüm dünya için bir utanç manzarasıydı.
Ermeniler kadınları, çocukları ve yaşlıları kurşuna dizdi, süngüyle biçti.
Hırslarını alamayan caniler hamile kadınların karınlarını kesti.
Bebeleri nişan tahtası yaptı.
Kurbanların kafalarını kesti.
Yaralıların üstünden tanklarla geçildi.
Bir gecelik katliamın sonunda resmi rakamlara göre ortaya çıkan bilanço şuydu: 613 ölü.
Bunun 63’ü çocuk, 196’sı kadın, 70’i yaşlıydı.
Öldürülenlerden üçü canlı canlı yakılmıştı.
56’sı işkenceyle öldürülmüştü.
100’den fazla cesedin kimliği tespit edilememişti.
155 kişi kayıplara karıştı.
5.000 kişi rehin olarak götürüldü.
1.500 kişi ise ağır yaralandı.
Katliamda 25 çocuk her iki ebeveynini, 137 çocuk bir ebeveynini yitirdi.
Rehinlikten fidye karşılığı kurtulanların ifadelerine göre halen 4.500 kişi Ermeni hapislerinde işkence çekmektedir. Ancak Ermenistan bu insanların varlığını inkâr etmektedir.
Bu rakamlar Azerbaycan hükümetinin tespit edebildiği resmi rakamlardır.
Ancak kayıpların çok daha fazla olduğu ifade edilmektedir. Hükümetin resmi rakamları sadece tespit edilebilen cesetlerden ibarettir. Oysa zaten Hocalı’nın dünyayla bağı koptuğu için kayıplar sayılamamıştır.
Hocalı Soykırımı 51 ülkenin parlamenterlerinden oluşan “İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Birliği” tarafından soykırım olarak tanındı ve kınandı.
Pakistan Parlamentosu ve en son Meksika Parlamentosu da resmen bu katliamı soykırım olarak tanıdı.
Hocalı soykırımı dışında Karabağ’da toplam 30 bin Azeri Ermeniler tarafından katledildi ve 1 milyon Azeri de etnik temizliğe tabi tutularak Karabağ’dan sürüldü.
Bugün hâlen Azerbaycan’ın üçte biri işgal altındadır ve “medeni Batı” her türlü uluslararası sözleşmeye ve insan hakkına aykırı olan bu işgale ve etnik temizliğe gözlerini kapamaktadır.
Hocalı, Türk milletine “soykırımcı” iftirası atan Ermenilerin ve Batılıların büyük bir ikiyüzlülükle gizlediği ancak artık tüm dünyada tanınmaya başlanan bir katliamdır.
Soykırımdan kurtulanların tanıklıkları ve katliamın görüntüleri gerçek soykırımcıların kimler olduğunun belgesi olarak Ermeni ve Batı dünyasının yüzünde patlayan bir tokattır.
Hocalılıların cellâdı ve “cellâd”ın “dost”ları
Hocalı soykırımını bizzat yöneten bugünkü Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan İngiliz araştırmacı-yazar Thomas De Waal’ın kendisine Hocalı’yı sorması üzerine hiç çekinmeden “gururla” şu yanıtı vermiştir :
“Hocalı’dan önce, Azerbaycanlılar bizim “şaka”
yaptığımızı sanıyordu.
Ermenilerin sivil topluma karşı kesinlikle el
kaldırmayacaklarını sanıyordu.
Ama biz bu stereotipi kırmayı başardık..!!!”
Katliam anında sözde Ermeni “Nagorno-Karabağ Savunma Ordusu” başkomutanı olan ve aslında savaş suçlusu olarak yargılanması gereken Sarkisyan ne yazık ki Türkiye dâhil pek çok ülkeye devlet başkanları tarafından davet edilmiş ve diplomatik törenlerle karşılanmıştır.
Fransa’da asılsız “Ermeni soykırımını” inkârı suç sayan kanun yasalaşınca, Türkiye’de medya Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile çocuk katili Sarkisyan’ın yan yana fotoğraflarını sık sık yayınladı.
Oysa “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” demeyi ilkellik sayan, AKP Cumhurbaşkanı Abdullah Gül değil miydi Sarkisyan’ın ayağına kadar giden?
Onu Türkiye’ye şaşalı törenlerle karşılayan…
Arkadaşıyla birlikte Bursa’da maç izleyen…
Sarkisyan rahatsız olmasın diye binlerce ay yıldızlı Azerbaycan bayrağını polislere toplatıp, çöpe attıran…
Aynı AKP’nin basını neden acaba Ermeni ve Fransız kahpeliğini bile fırsat bilip kardeş Azerbaycan’a saldırır?
“Azerbaycan bizi yalnız bıraktı” diye iftira atar ?
Oysa onları yalnız bıraktığımız için bizim utancımızın onlara karşı sonsuz olması gerekmez mi ?
Türkiye’nin Başında 1990’larda ve 2000’lerde
Türk yöneticiler olmadığı ve bu yüzden Azerbaycan
Türklerine yardıma koş(a)madığımız için bizim
utanmamız gerekmez mi..??!!!
“Siz insan öldürmesini iyi bilirsiniz” demişti birisi Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e.
Siz de Türk katilleriyle dost olmayı iyi bilirsiniz..!!!
Türk de gerçek kardeşini, düşmanını, cellâdını ve cellâdının dostunu iyi bilecek artık.
Bir daha Hocalı olmayacak.
Asla.
Tek millet tek devlet olacak.
İntikam diyerek bebek kanı emen Ermeniler ve Batılı soykırımcılar bu yüzyıl Türk’e bir daha bu soykırım acısını yaşatamayacak.
Biz onlar gibi intikam değil, vatan toprağının peşindeyiz.
Türk’ün gazabı işte asıl bu yüzden korkunç olacak !
Ali ÖZSOY
http://www.turksolu.org/355/ozsoy355.htm
Son Yorumlar