Her birimiz “birer kara yağız” delikanlıydık !.
Yoksul bir Anadolu kasabasının kaderine terkedilmiş yarı yoksul çocukları !..
Tam da bizim dönemimize denk düşmüştü ortaokulun açılışı da; bizden öncekilerin düştüğü kadere terkedilmişliğe karşı, bir umut; bir ışık doğmuştu bizlere.
Kimimiz berber çıraklığını bıraktı, kimimiz kunduracılığı; terziliği.. Çoğumuzda Kur’an kurslarını..
Yazgıyı değiştirmenin sorumluluğu yüklenmişti sanki omuzlarımıza..
Ortaokuldan mezuniyetimizle birlikte, kasabamız için azımsanmayacak sayıda arkadaşlarımız dağıldı bölgemizin dört bir yanındaki okullara!.. Çoğumuzun zorunlu tercihi yatılı devlet okullarıydı.
Kimimiz trenci olmayı seçti.., DDY meslek lisesine gitti..
Kimimiz Sağlık memuru olmayı..
Kimimiz Öğretmen okullarını…
Kimimiz de Liseleri…
Açlık ve yorgunluğun verdiği titremenin sağlık raporuma “aşırı sinirlilik hali” olarak kayda geçmesiyle trenci olma şansımı kaybedince, ben de liseli olmak zorunda kalmıştım.
****
Özellikle karne tatillerinde bir araya geldiğimizde; birbirimize, okullarımızda yaşadığımız ilginç anıları anlatırdık… Büyük zevkti birbirimizi dinlemek!..
Dar çevremizdeki kendi yaşantılarımıza göre ne ilginç gelirdi bize o anlatılanlar!..
Öğretmen Okullu bir arkadaşımız anlatmıştı:
Türkçe öğretmenleri verdiği bir ödevle, güzel sözler bulmalarını istemiş öğrencilerinden.
Öğretmenin, “güzel sözler bulma” talebini, “güzel sözler uydurma” olarak anlayan bir öğrenci, verilen görevi yerine getirmiş olmanın heyecanıyla, ertesi derste, ilk o kaldırmış parmağı “güzel sözü” okumak için.
Ve ; okumuş o “güzel” sözü :
“Hakikatler karamsar bir rüzgar olsa,
önünde fırıldak gibi dönmekten çekinmem..!!!”
Bir alkış beklerken sınıftan, bir kahkaha kopmuş !..
Çünkü ; kimse anlamamış sözün özünü!..
Kendisi de açıklayamamış anlatılmak isteneni.
****
Bizler de tahlil edememiştik o yaşlarımızda sözün özündeki kavramı!..
Nerden bilelim ki yıllar; yıllar sonra, gerçeklerin estirdiği karamsar rüzgarlar karşısında, sayısız fırıldaklar türeyeceğini ve ülkede söz ve güç sahibi olup cirit atacaklarını!..
Yarım asır önce alay konusu olan bir anlatımın, günümüzde anlam bulması çok acı!..
Acı ve düşündürücü… Ülkenin attığı geri adımlar açısından!…
****
Ülkede esen karamsar rüzgarların önünde, fırıldaklar gibi dönerek politikalar üretileceği, o gün kimin aklına gelirdi ki!.. Meğer varmış kaderimizde; gerçekler karşısında fırıldak gibi dönmekten çekinmeyenlerle çağı paylaşmak!.
*Komşularla sıfır sorun diye yola çıkılarak ”kardeş” ilan edilen Esad; Eşbaşkanlık görevlerinin yerine getirilmesi adına, üç günde siliniverdi defterden!..
AB’nin Şengen’ine inat ortaya konan Şamgen’de başlamadan bitiverdi!..
Bitti bitmesine de, Suriye Lideri Esad’a bir “İleri Demokrasi” dersi vermek adına “Dışişleri Bakanımı Suriye’ye gönderiyorum!..” dedi Eşbaşkan!.. Arkasından da ekledi:
Artık sabrımız kalmadı!..
Kim gönderiyor? Ben!.. Kimin sabrı kalmadı? Bizim!..
Öyleyse soramaz mıyız; sabrı kalmayanların içinde senden başka kimler var da sabrınız kalmadı?!?.. Bakan senin; sabır sizin!..
Sözcüğün salt bizi yani kendimizi yani ülkemizi kapsamadığı açık!.. Öyle olsaydı “bakanım” değil “bakanımız” olurdu!..
Niye, kimsenin taşeronu olmayız aldatmacasıyla kendi beyanınıza ters düşmektesiniz!?..
Tam yeri değil mi şimdi sözün: “Hakikatler karamsar bir rüzgar olunca, önünde
fırıldak gibi dönmekten çekinmediğiniz!..”
* 4 Yıldır içerde!..16’sında bir ocuktu; zindana atıldığında.. 20’sinde şimdi.
Kandırılmışlığını anlatmak istiyor mahkemede!.. İsimlerini de veriyor kendisini suça itenlerin!.. Cumhuriyet Gazetesine atılacak bombaları kendisine verenleri sayıyor biiir bir!..
Hakim dinlemek istemiyor!..Karşı çıkıyor!. “Yirmisinde bir gencin söylediklerine mi inanacağız burada!..”
Ve bir şamar gibi iniyor hakimin bu çıkışına; gencin cevabı!..
“On altı yaşında verdiğim ifadeye inandınız!.. Yirmi yaşımda doğruları söylüyorum, niye karşıçıkıyorsunuz!?”
İşte gerçek!.. işte rüzgar!.. işte fırıldak!.. Dönmekten çekinmeyeni siz seçin!..
Gerçekler karamsar bir rüzgar olmuş!.. / O rüzgar yelkenleri doldurmuş!..
Dün söylenmiş, bugün yok olmuş!… / Fırtınaya fırıldak ne güzel uymuş!..
* Hatırlayın!…
“NATO’nun Libya’da ne işi var!?”
“NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için Libya’ya gidecektir!..”
Bu sözlerin 2 ay arayla kimin tarafından sarf edildiğini hatırlayın!..
Oysa daha bir yıl dolmadı (30 Kasım 2010) gösterişli törenlerle Kaddafi’nin elinden İnsan Hakları ödülü alınalı!.. Dün: Dost!.. Ödül al!.. –fırt,fıırrrt- Bugün:
Düşman!..Bomba at!..
* Açılımdı. Fırt-fırt-fıırrrtt; kardeşlik oldu!..; fırt-fıırrt-fıııırrrt; ileri demokrasiye dönüştü!..
Kürt sorunu oldu!.., -fırt-fırt-, Sorun oldu kürtçülük.
* “Terör örgütüyle görüşen namussuzdur-şerefsizdir alçaktır!..”
– fırt-fırt-… “Biz görüşmüyoruz devlet görüşüyor.”
-fırrrt-fırrrrtt-…; “Bizden önceki hükümetler döneminde de görüşmeler yapıldı!..”
Gerçekler karamsar bir rüzgar olunca; fırıldak gibi dönmekten çekinmemenin kerametini idrak edememiştik o yıllarda!..
Keşke, “Gerçeklerin karamsar rüzgarı karşısında fırıldak gibi dönme” eylemi anlamsız bir şaka olarak kalsaydı gerilerde!..
Ama kalmadı, hem de boyut değiştirerek geldi ta günümüze!..
****
Sizce; acaba ne yaparlar bu fırıldakları ahitte!?..Bence mi?, Bence günahsız yere yanmışlara, pervane yaparlar; yürekler birazcık serinlesin diye!.
0 Yanıt to “GERÇEKLER KARŞıSıNDA FıRıLDAK OLMAK..!!!”