Eylül 2013 için arşiv

30
Eyl
13

SON DEMOKRATİKLEŞ(EME)ME…

SON  DEMOKRATİŞLEŞEMEME

 — Efenim,   salata   isterler   mi   acaba..?!!!

 — Ulan,   iki  saatlik  lâf  salatası  yetmedi  mi,   AMK..!!!

http://www.bobiler.org/son_demokratiklesme_m277845n

30
Eyl
13

DEMO(kratik) PAKET…

http://www.youtube.com/user/groundctrl77?feature=watch

28
Eyl
13

‘Bir taş 5 lira, iki taş 10 lira’ adlı temcit pilâvına cevap — “Ulan ; bana müebbet dokunulmazlık garantileyin, şu güzel ülkemin bağımsızlığını yokedenlerin ve onların devamı olup hâlâ başımızda ekşiyen iktidar kılıklı kocabaşların 77 sülâlesini BEDAVA sikip “recm”edeyim, AMK..!!!”

Bir  kısım  şark  kurnazı  aklıevvellere,   kıssadan  hisse  bir  hikâye :

*   *   *   *   *

Çok   zengin   bir   kodaman   hergün   lüks   bir   alışveriş   merkezinden   yığınla  

alışveriş   yapıp   aldıklarını   devamlı   aynı   yere   park   ettiği   arabasına   taşırmış.

Arabanın   yakınında   bir   yere   mendil   açmış   gariban   bir   dilenci   de   hergün  

tekrarlanan   bu   manzarayı   izler   dururmuş.

Defalarca   gelip   geçmesine   rağmen   bir   tek   kuruş   bile   sadaka   vermeyen   bu  

zengine   fena   içerleyen   dilenci   bir   gün   dayanamayıp :

“Beyefendi,   hergün   bu   kadar   alışveriş   masrafı   yaparsın   da,   şu   garibana  bir  

sadakayı   neden   çok   görürsün..??!!!”   deyip   çıkışmış.

“Sana   ne   lan,   yaptıklarımın   sevabı   da   günahı   da    bana..!!!”   diye   gürlemiş  

kalın   enseli   kodaman.

İşi   tatsızlığa   vardırmak   istemeyen   dilenci   de   çekinerek :

“Pekiiiiii,   bu   kadar   şeyi   kime   alıyorsun,   hiç   olmazsa   onu   söyle..”   diye  

kibarca   sürdürmüş   lâfını.

“Damadıma…”   demiş   zengin   adam.

“Ulan,   hiç   kimse   damadına   senin   kadar   alışveriş   yapmıyor.   Ne   özelliği   var   bu  

herifin ?”   diye   sormuş   dilenci.

“Yaaaa,   işte   torunlarımın   babasıdır,   falan   filân”   diye   gevelemiş   zengin   adam.

“Sadece   bunun   için   mi..??!!!”   diye   şaşırmış   dilenci.

Bir   dilenciyle   gereğinden   fazla   muhattap   olmaktan   fena   halde   gururu   incinen  

zengin   adam,   kibirlenerek :

“Ulan,   kızımı   sikiyor   işte,   mala   sağlam   vursun   diye..!!!”   kestirip   atmış.

Dilenci   de :

“Aaaah   be   “beyefendi”ciğim,   sen   bu   aldıklarının   yarısını   bana   al,   ben   senin  

yedi   sülâleni   sikeyim..!!!”   diye   lâfı   geçirmiş…

*   *   *   *   *

ŞİMDİİİİİİİ…

“Bir   taş   5  lira,   iki   taş   10  lira”   diye(bile)n   dangalak   çakallar,   bu   memleketin  

insanını   tanımıyor   veya   mafyaya   girip   çıkamayanlar   gibi,   dibine   kadar  

batmışlar   bu   yalakalık   bataklığına…

Ulan,   Taksim   Direnişi’ne   katılan   halkımızın   en  azından   % 99,999’u   mevcut  

iktidara   karşı   yukarıda   bahsedilen   dilencinin   duygularını   paylaşmıyorsa,  

Taksim  Meydanı’nda   kendimi   asarım,   AMK..!!!

Herşeyi   ve   herkesi   kendileri   gibi   satılık   zanneden   ciğeri   5  lira   bile   etmeyen  

yalaka   medyaya   aktarılan   paralarla   şu   memlekete   değer   üretecek   adam   gibi  

birkaç   devlet   işletmesi   kursaydınız   da,   iş   vereceğiniz   garibanın   hayır   duasını  

alıp   günahlarınızı   bi   nebze   hafifletseydiniz,   behey     AMK   vatan   satıcıları..!!!

Fazla   söze   gerek   yok…

Hasta   ziyaretinin   de,   kafa   sikmenin   de   kısası   makbûldür…

Bilmem   anlatabildim   mi..?!!!

25
Eyl
13

GÖZ GÖRE GÖRE..!!!

göz-göre-göre

22  Eylül  Pazar  günü  Olimpiyat  Stadında  oynanan  Beşiktaş – Galatasaray  maçı,  kendilerini  1453  Kartal  diye  adlandıran  bir  grup  tarafından  provoke  edildi  ve  maç  tatil  edildi.

Başta  Beşiktaşlı  çArşı  taraftarı  olmak  üzere  herkes  bu  iğrenç  oyunu  anında  gördü  ve  on  yaşındaki  çocuklar  dahil,  kimse  yemedi.

Ee ?

Peki yemedi de ne oldu?

İşte artık memlekette asıl durum bu “göz göre göre” yapılan provokasyonlar, göz göre göre tutuklanan insanlar, aylarca yıllarca suçları ispat edilememiş bunun yerine sahteliği ayan beyan gözler önünde olan belgelerle insanların hapislerde çürütülmesi ve daha nice göz göre görelikler…

Kaşımak kızıştırmak, insanları galeyana getirmek ve böylece iç karışıklığı tırmandırmak, iç karışıklığı tırmandırdıkça gündemi bu suni ve alakasız konularla doldurup, sıcak para bağımlısı patlamış ekonomik gidişatı ve sınırlarda olup biteni gözlerden kaçırmaktır işin makro boyutu.

Bu ve benzeri iktidarların siyasetlerine tıpkı dini alet ettikleri gibi, zamanı geldiğinde heybelerinden çıkararak gündemi oyalayacakları çeşitli oyuncakları vardır ve endüstriyel futbol da tüm dünyada olduğu gibi bizde de zaman zaman hop diye o heybeden çıkartılı-verilir. Futbol şu anki haliyle, siyasetçilerin gündem meşgul etmek için kullandıkları araçlardan biri olmayı uzun yıllar daha sürdürecek.

çArşı Taraftarı Gezi Parkı direnişi süresince sergilemiş oldukları vatanperver duruşları ve direnişin en organize grubu olma özellikleriyle tüm yurtseverlerin gönlünde taht kurmuşlardı. Zekice sloganları ve dik duruşlarıyla iktidarın iyiden iyiye canını sıkmışlardı. Bir şekilde bu grubun biletinin kesilmesi gerekiyordu. Dün gece oynanan tiyatroda da aynen bu gerçekleştirilmiştir.

İktidar  ne  istiyor ?

Emin olun ki iktidar uslu durmuyor diye kesmedi bu cezayı çArşı’ya. – ki henüz cezanın ne olacağını tam olarak bilmiyoruz, sanırım yarın açıklanır. Ama ben diyeyim yarım sezon, siz deyin bu sezon komple, BJK maçlarının seyircisiz oynanması olacaktır ceza. – Bilakis bu grubu daha da kızıştırmak için yapıldı bu çirkefçe provokasyon.

İktidar kargaşa istiyor! Daha fazla kargaşa, daha fazla kavga dövüş, daha fazla sertleşen bir sokak hatta sokaklar istiyor. Çünkü pislikler arttıkça daha büyük örtülere ihtiyaç duyulur.

Ne  yapmalı ?

Yapılması  gereken  iki  şey  var :

Eğer Ceza yukarıda belirttiğim şekillerde gerçekleşirse, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor başta olmak üzere, tüm birinci lig takımlarının taraftarlarının çArşıya destek olmaları ve hiçbir maça gitmeme kararı almaları gerekiyor.

Eğer  bu  büyük  boykot  gerçekleşirse  o  zaman  iktidar  da  federasyon  da  şapa  oturur.

Maçlara  gitmeyin.

Gitmeyin  ki  tüm  statlar  bomboş  kalsın.

Gitmeyin  ki  futbolu  siyasi  amaçlarına  alet  edemeyeceklerini  görsünler.

Gitmeyin  ki  halka  karşı  yapılan  bu  kötülük,  iyi  bir  şeyin  başlangıcı  olup  insanımızda  boykot  bilincini  oluştursun.

Gitmeyin  ki  daha  fazla  salak  yerine  koyamasınlar.

Unutmayın  biz  halkız.

Biz  kuvvetliyiz  onlar  zayıf.

Aynısı  AVM’ler  için,  yabancı  mallar  için  de  geçerli  elbette.

Ama  halk  ne  yazık  ki  gücünün  farkında  değil.

İkincisi  ağır  bir  sorumluluk  ve  bu  da  çArşı  taraftarına  düşüyor.

Verilen  ceza  her  ne  olursa  olsun,  vakur  duruşunuzu  asla  bozmayın  ve  sizden  istenildiği  gibi  kızışmayın.

Onların  oyununda  figüran  değil,  kendi  destanınızda   baş  rol  olun !

Özetle  artık  göstere  göstere  oynanıyor  oyunlar.

Yersen.

Ha  yemedik  de  ne  olacak  peki ?

Okumaya devam edin ‘GÖZ GÖRE GÖRE..!!!’

19
Eyl
13

Mason sembolü olan RABİA işaretini yaparak ne bok yediklerini bilmeden siyonizme hizmet eden salak yalaklara ithafen… Bunun anlamını bilen çakallar zaten siyonizm hizmetkârlığın orospusu ve de “usta”sı oldukları için gündemleştirdi…

BU  KADAR  ALENİ  OLDULAR  ARTIK

Bugünlerde   yeniden   kudurmuşçasına   çoğaltılan   havadan   uçaklarla   kimyasal  

spreylemeler  ( CHEMTRAILS )   bu   yılın   mayıs   sonu   ve   haziran   başında   da  

had   safhadaydı.

Bir   gün   yağan   yağmurdan   sonra   bütün   yerler   ( çıplak   toprak   arazileri   bile )  

deterjanlı   gibi   köpürmüş   ve   arabaların   üstü   benek   benek   kirlenmişti… 

Çıktığım   kahvede,   milletin   bu   kirlilik   hakkında   “İşte   bereket   yağdı,   falan”  

ahkâmlarından   fena   halde   gına   geçiren   ve   de   “CHEMTRAILS”tan   haberdar   olan  

kahveci,   dayanamayıp : 

“Ulan,   gökten   yarrak   yağsa,   berekettir   diye   ağzınıza   alıp   götünüze   sokarsınız  

AMK..!!!”   deyivermişti…

Kahvecinin   bu   sözlerini,   cuk   oturduğu   için   “RABİA”   işaretini   körü   körüne  

yapan   dangalaklara   ithaf   ediyorum..!!!

Küfürden   sinirleri   acayip   bozulan ;   görünüşte   ‘sosyal’ist   ama   gerçekte   sosyetik  

olan   kokonalara ;   kul  hakkı   yiyip   ribâ’dan   geçinenlere   karşı   dilsiz   şeytan   olup  

din   ve   ahlâk   bekçiliği   yapan   şu   pek   “kibar”   “otto”man   özentisi   “edep”  

taslayıcılarına   bir   notum   da   şudur :  

Küfretmenin   dayanılmaz   hafifliği,   bir   yığın   şeyi  

kısa  ve  öz  anlatabilmektir…  ( Gereksiz   yere   kafa 

sikmeden,   lâfı   oturtmaktır — yani..!!!)

Zalimin   ağzında   küfür   lâğım   çukurudur,   fakat   mazlumun   ağzında   çiçektir,  

çiçek..!!!”   demişti   vaktiyle   üstat   Can   YÜCEL…

Bu   kadar   basit…

Bilmem   anlatabildim   mi..??!!!

16
Eyl
13

SÖZSÜZ ANLATIMLA BİR adam ANCAK BU KADAR GÖT EDİLİR..!!!

Bu   kadar   açık   ve   net…

http://www.bobiler.org/su4t_m277026n

12
Eyl
13

12 Eylül mahsulünden son icraat — Polise elektroşok silahı verilecek(miş)..!!!

 

AKP’nin   polisi   yeni   silahlarla   donatma   çalışmaları   kesintisiz   şekilde   sürüyor. 

Son   olarak   ABD   üretimi   100  elektroşok   silahı   alındı.

Emniyet Genel Müdürlüğü, polisin bazı durumlarda elektroşok silahı kullanması için çalışma başlattı.

ABD üretimi 100 elektroşok silahı alan Emniyet Genel Müdürlüğü, bunları önce Ankara ve İstanbul’da deneyecek.

AA’da yer alan habere göre, Ankara’da bir grup polise elektroşok cihazlarının kullanımı konusunda uygulamalı eğitim verildi.

Elektroşok silahları İstanbul polisine de verilecek eğitimin ardından deneme amacıyla kulanılmaya başlanacak.

Cihaz “başarılı bulunursa” emniyet envanterine dahil edilecek.

Elektroşok tabancasının sadece asayiş polislerine verileceği ve “toplumsal olaylarda” kullanılmayacağı öne sürüldü.

Elektroşok silahı 5 ile 15 saniye arasında elektrik akımı verip kişinin 2-3 dakika baygınlık yaşamasına neden oluyor.

11
Eyl
13

Yıl 1973 ve 11 Eylül Perşembe — Üzerinden 40 yıl geçti ama dünya “insan”lığı insanlıkta 40 adım bile ileriye gidemeyip, fikir ve vicdan hürriyetinde 400 yıl geriledi…

Evet   400   yıl   geriye…

Engizisyon   çağına   gitti…

Ve   bu   çağın   “sorgu”cuları ;   yine   sorgusuz   sualsiz   istedikleri   herşeyi   ve   herkesi,  

bu   defa   “demokrasi”   adına   yokedip   silebiliyor…

Tarihte   hiç   olmadığı   kadar   küresel   çapta   ve   her   ama   her   yönden   bağlanıp  

zavallılaştırılmış   “insan”lık,   çaresizce   sonunu   bekliyor…

Ama   bu   böyle   süremez…

Sürmemeli..!!!

08
Eyl
13

DİNLE BAŞBAKAN..!!! — Bu memlekette herkes satılmış ruhlu ve vicdansız değildir… VE UNUTMA — YAVAŞ ATIN TEKMESİ PEK OLUR.

DİNLESENE  LAN

Rahat   durmuyorsun,   anladım   ki   durmayacaksın.

Sana   Nisan  2003’te  bir  mektup  yazmıştım. 

Aynı mektubu  o tarihte cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer’e,   dışişleri bakanı olan Abdullah Gül’e,  meclis başkanı olan Bülent Arınç’a da  göndermiştim.

Okudun  mu,  okudular  mı   bilmiyorum.

Zaman içinde sen tek adam oldun,  Türkiye Cumhuriyeti Devleti  de bir parti devletine dönüştü.

Bu yüzden şimdi sadece sana yazmayı gerekli ve yeterli buluyorum.

Yazdıklarımı  hatırlatmam  da   farz  olmuştur.

Oku,  okut, anlattır, dikkatle dinle ve  lütfen ders çıkar.

Sen  başbakansın, ben bir yurttaşım.

Demokrasinin erdemi , başbakanı  yurttaşının   oyuna ve onayına emanet etmiş olmasıdır.

Yani ben senden üstünüm.

Beni dinlemek zorundasın.

Üstelik    bilgili bir yurttaşım, haysiyetli, cesur ve vicdanlı bir yurttaşım. 

Bilgi özgüveni, özgüven ise gücü yaratırmış.

Güç,  sayıca kalabalık kitlelerde değil eğitimli  insanlarda olur.

İşine gelince ipine sımsıkı tutunduğun, işine gelince araç saydığın demokrasi bile, kalabalıkların  cahil cesaretinden  ve çılgın arzularından korunmak için kendisini,  senin sandığın gibi sandıkla değil, değerleriyle  koruma altına almıştır.

Bir insanın aklı ve bilgisi  her şeye yetmez.

Aklını ve bilgisini  erdemi ile birleştirmiş cesur ve namuslu insanlardan akıl almaya ihtiyacın var.

Tevazu ile kaybedecek vaktim yok.

Bu ülkenin  akıl, erdem ve cesaret sahibi namuslular sınıfına dahilim.

Beni de dikkate alman menfaatin gereğidir.

Dikkatini bazı hususlara çekmek de  benim haddim dahilindeki görevim ve sorumluluğumdur. 

İnsanları haddini aşmakla suçlamaya son ver, esasa odaklanalım lütfen. 

Unutma..!!!

Sen   “şimdi”lik   başbakan,    ben   herdaim   yurttaşım.

Çok dolu dizgin gidiyorsun. Yıllardır  ekranlardan  yansıyan duruşun, miting meydanlarındaki  konuşmaların, mesajların, kışkırtmaların, uluslar arası  arenadaki  tavırların, yerli yersiz efelenmelerin   hepimizi korkutuyor evet, ama senden değil,  senin sebep olacağın ve hepimizi sürüklediğin felâketlerden korkuyoruz.

Başbakan! Küresel çetenin gönüllü müttefiki olarak  Irak halkının başına gelenlerin hesabını henüz vermemiş olmanız, yaptıklarınızın ve yapacaklarınızın  yanınıza kâr kalacağı ve  asla hesap vermeyeceğiniz anlamına gelmiyor.

Operasyonun ilk ayağında Irak vardı,  ikinci ayağına sıra geldi ve sen yine en aktif müttefik, en ateşli gönüllü olarak sahnede yerini çoktan aldın.  Sıra Türkiye’ye geldiğinde sana ne olacak Başbakan, Türk Milletine ne olacak, Türkiye’ye ne olacak hiç düşünüyor musun? Ben ülkemin başbakanının sonunun Saddam gibi, Kaddafi gibi, Hüsnü Mübarek gibi, Mursi gibi olmasını asla istemem.  Ama hayatın kanunu ne demezsin, satrançta oyun bitince şahla  piyonları aynı torbaya koyuyor, torbanın ağzını bağlayıp bir kenara atıveriyorlar. Konfüçyüs ne demiş biliyor musun: “ Şerefle bitirilecek en asil görev, hayattır.”

Hayatının  her ölümlü gibi bir gün bitecek olması başka şeydir, şerefle bitecek olması başka şeydir.  Sen hangisini tercih edersin?

Şimdi sen Suriye’ye girmek konusunda çok istekli  ve çok kararlısın ya, soracaklarım var :

  1. Suriye’ye   niye   girmek   istiyorsun ?

  2. Suriye’de   ne   yapacaksın ?

  3. Suriye   ile   ne   yapacaksın ?

Birkaç yıldır Suriye’de, eski dostun Esat,  yeni düşmanın Esed’in  kendi halkını katlettiğini iddia ediyorsun.

Niye girmeliymişiz yani, Esed’in halkını katletmesini engellemek için?   

Bir kısmının ödünü kopardığın, bir kısmını da kapına  bağladığın medya mensupları eliyle de  bizi buna inandırmaya çalışıyorsun. 

Peki  tamam  da,   sen  Irak’ta  ne  yaptın   Başbakan ?

On yıldır Irak kan ağlıyor.

Küresel  çeteyi  Irak’a  elinle  soktun  da  ne   oldu ?

Bir  buçuk  milyon  insan,  siz  bilumum  gâvurla  Irak’a 

girmeden  önce  mi,   yoksa  girdikten  sonra  mı  öldü ? 

Iraklı  genç  kız  ve  kadınlar  (bu ayrım senin için çok önemli ya, onun için yazdım)  kimlerin  tecavüzüne uğradı,  Saddam’ın  mı ?

Bir halkın  şerefi,  geçmişi geleceği  nasıl kirletildi, ne zaman kirletildi Başbakan, siz Irak’a girmeden mi, girdikten sonra mı? 

Sen Suriye’ye niye girmek istiyorsun, bir kez de buradan bak ve tekrar düşün. 

Yanılmıyorsam  “Müslüman”sın.

Peki neden  Müslüman kardeşlerini  haçlı ordularına kırdırmaktan haz alıyorsun?

Neden her fırsatta haçlıyı,  Müslümanlara karşı çıkacağı sefer için kışkırtıyor, haçlıya öncü birlik  hizmeti sunuyorsun? 

Suriye  halkını  Esed’in  zulmünden  koruyacaksın  he  mi ?

Suriye’de bir iç savaş var Başbakan,  Devlete karşı eli silahlı isyancı güçler savaşıyor.

Bir devletin, bir devlet başkanının görevi isyanı bastırmak mıdır, isyancı ile uzlaşmak mıdır?

Herkes sen mi başbakan, terörün ve teröristin haklılığı üzerinden bir algı yaratarak milletini kandıracak, ülkesinin kalelerini boşaltacak ve  teröriste teslim edecek? 

Bazı  liderler de devletini savunur, müesses nizamını  savunur, ülkesinin ve ulusunun birliğini savunur,   bu uğurda başına gelecekleri göze alır, gerekirse asil görevini  yani hayatını şerefiyle  bitirir.

Kaddafi niçin unutulmayacak, Esat unutulmamak için nasıl direniyor, arada düşünüyor musun?

Düşünmeye  vaktin  var  mı ?

Okumaya devam edin ‘DİNLE BAŞBAKAN..!!! — Bu memlekette herkes satılmış ruhlu ve vicdansız değildir… VE UNUTMA — YAVAŞ ATIN TEKMESİ PEK OLUR.’




İstatistikler

  • 2.406.122 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Eylül 2013
P S Ç P C C P
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30  

En fazla oylananlar