Aralık 2013 için arşiv

31
Ara
13

Olur mu olur, AMK..!!!

Seçmen   oylarının   bile   anında   ala “minut”   şipşak   “sayıl”dığı,

Şans   oyunlarının   çekilişleri   bile   “şans”a   bırakılmadığı,

Ülke   geleceğinin  en  önemli  kıstası  olan  universite  sınavlarının  bile  şaibeli  olduğu,  

Ve   daha   sayamayacağım   birçok   şeyinde   şüphe,   bezginlik   ve   riya   kokan,

Bu   çürümüş   “devlet”te,   yukarıdaki   resmin   olmaması   esas   anormal   olur…

 

 

 

30
Ara
13

Satılmış medya pişti oldu..!!!

Aşağıdaki   yazıyı ;   batan   gemiyi   ilk   terkeden   fareler   gibi   ve   artık   “eski”miş  

de   olsalar,   yandax(ş)   medya   ve   “yetmez   ama   evet”çi   pezevenklere   ithaf  

ediyorum…

Şerefiyle   göçüp   giden   onurlu   atımız   CİHAN,   öbür   tarafta   onları   sabırsızlıkla  

bekliyormuş…

Bu   dünyada   onun   vazifesini    ( YANDAŞ   MEDYADAN   ALINACAK   İNTİKAMI )   severek  

icra   edecek   nice   gönüllü   babayiğit   vatan   evlâtlarımız  var..

Yaaaniiii…

Anlayayacağınız ;   artık   bu   dünyada   da,   öbür   tarafta   da   hesaptan   kaçış   yok…

Kul   hakkının ;    “yaşam”   imtihanının   en   önemli   kıstası   olduğuna   inanmanız  

veya   inanmayışınız,   durumunuzu   kesinlikle   değiştirmez…

ONA   GÖRE…

GÖTVEREN  MEDYANIN  SEVE  SEVE,   PARDON  –  SİKİLE  SİKİLE  KATLANACAĞI  KAÇINILMAZ  AKIBETİNİN  RESMİDİR…    “ONA   GÖRE”   DEMEKTEN   BIKTIM,  AMK…    AMA  DURUM  BU…

*     *     *     *     *     *     *     *     *     *     *     *     *     *     *     *     *     *    *     *     *     *     *     *

SATILMIŞ  MEDYA  PİŞTİ  OLDU..!!!

Üç   gün   geçti.

Başta   Gazeteciler   Cemiyeti,   Türkiye   gazeteciliğinin   ahlâkı   adına   sormalıydı.

Necati   DOĞRUSormadı.

Hadi  o  sormadı  diyelim.

Star  Gazetesi  sormalıydı.

Sormadı.

Başyazar  Fehmi  Koru  sormalıydı.

Koru  da  dilsiz  olmayı  seçti.

Sabah  Gazetesi  sormalıydı.

Sabah  Başyazarı  Mehmet  Barlas  da  dilsiz,  kulaksız,  gözsüz  olmayı  seçti,  duymadı,  görmedi,  sormadı.

Akit Gazetesi, Zaman Gazetesi, Türkiye Gazetesi, Bugün Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi, Akşam Gazetesi, Vatan Gazetesi, Hürriyet Gazetesi, Haber Türk Gazetesi, Radikal Gazetesi, Taraf Gazetesi ve bunlar gibi bir yığın iktidar sözcülüğüne vidalanmış gazetelerin başyazarları ya da hem başyazarlık ve hem genel yayın müdürü yapılmış kalemleri de sormadı.

Bunlar pişti gazeteler.

Pişti gazete patronları.

Pişti  başyazarlar.

Pişti   köşe   sahibi   kalemler.

10   yıldır   iktidarla   pişti   oldular.

Şimdi bunların bir bölümü Hoca Efendi Fethullah ile pişti pozisyonu aldı.

Diğer bölümü de Tayyip Beyefendi ile pişti olmaya devam.

* * *

Biliyorsunuz.
Pişti basit kağıt oyunudur.
Dokuzlu atıyorsun.
Dokuzlu ile çakıyor.
Pişti oluyor.
Kız atıyorsun.
Kız ile çakıyor.
Pişti oluyor.
Papaz atıyorsun.
Papaz ile çakıyor.
Pişti oluyor.
Hükümet ne diyorsa, Başbakan neyi savunuyorsa, bakanlar hangi iddiayı yükseltiyorsa son 11 yıldır bu gazeteler, başyazarları hükümetin, başbakanın, bakanların dediğini gerçek diye savundular. Başbakanın, bakanların, Hükümet sözcülerinin, devletin elindeki rant gücünden beslenen rüşvet dağıtıcı işadamlarının dile getirdiği çarık-çürük-yalan-dolan lafları bire bir tekrarladılar.
Karşılığını aldılar.
İktidardan beslendiler.

* * *

İktidar beslemesi pişti gazetecilerin; “2 milyon yolla Süleyman” diyen gazete genel yayın müdürünün kim olduğunu sorması gerekirdi.
Polis kayıtlarında var.
İsmi açıklanmayan bir gazetenin yayın müdürü; evinde ayakkabı kutusunda kirli çorap niyetine kirli 4.5 milyon dolar çıkan Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan’a telefonda; “Gazetede maaşları ödeyemiyorum, 2 milyon lira gönder, ben reklam faturası keserim…” diyor.
Yani sen devlet bankasısın.
Başbakan senin patronun.
Ben Başbakan’la piştiyim.
Reklamla besle beni.

* * *

Kim bu genel yayın müdürü?

Gazetenin adı ne?

Devlet bankaları son 11 yılda en çok ilanları hangi gazetelere akıttı?

Açıklanması için Türk medyasından toplu bir istek niçin yükselmiyor?

Örgütlü ve 1 numarası belli olan rüşvet ve yolsuzluk çürümüşlüğünün içinde 11 yıldır iktidarla pişti olan gazetecilik de var.

Bu pislik pişti gazetecilik olmasaydı; iktidar yiyicilikte bu kadar gözü dönmüş davranamazdı.

Bizim gazete SÖZCÜ, iktidar yandaşı gazetelerin devlet bankalarından beslendiğini; örneğin Star Gazetesi’nin çok az satışı olmasına rağmen; devlet bankaları ile devlet bağlantılı şirketlerden en yüksek ilanı aldığını belgeleriyle yazmıştı.

İnternette SÖZCÜ arşivine girin; 23 kasım 2014 tarihli  “Pis Mucize”  başlıklı yazdığım yazıya bakın.

Ruhani’yi   dinle   Halk Bank’a   ne   yapıldığını   anla !

İran  Cumhurbaşkanı  Hasan  Ruhani,  “İran’a  yönelik  ekonomik  ambargonun  etkisini  azaltmak  üzere  sağlanan  ekonomik  imtiyazlardan  haksız  kazanç  elde  edenlerin  cezalandırılmasını”  istedi.

Okumaya devam edin ‘Satılmış medya pişti oldu..!!!’

28
Ara
13

Bu halkın parasıyla köşe olan ama dertleriyle zerre alâkası olmayan “SİSTEM”in uslu çocukları “sanat”çı kılıklı insan müsveddelerine ithafen — Zavallı mevcudiyet sürdüğünüz şu nafile yaşamlarınıza bir mânâ katın, AMK orrrospu çocukları..!!! Yoksa bugünün hırsızlarından hiçbir farkınız kalmaz..!!!

Ona   buna   şuna   kana   kana   yalana

Gelene   gidene   atasını   satana

İnana   inana   her   kalemi   tutana

Kaldık   burada   sınana   sınana

Medeniyet   sınavında   çaktık

Cilâlı   taş   çağına   kaldık

Adalet   yolunda   saptık

Yürüyene   sopayı   bastık

Aşırana   aşana   şaşıra   şaşıra

Töre   diye   diye   vura   vura   kaşına

Hoca   koca   ulemaya   sora   sora

Kaldık   burada   sınana   sınana

Medeniyet   sınavında   çaktık

Cilâlı   taş   çağına   kaldık

Adalet   yolunda   saptık

Yürüyene   sopayı   bastık

Yaka   yıka   kafa   yorana   kıya   kıya

Asanı   keseni   vuranı   sala   sala

Ata   ata   yazanı   çizeni   koğuşa

Okumaya devam edin ‘Bu halkın parasıyla köşe olan ama dertleriyle zerre alâkası olmayan “SİSTEM”in uslu çocukları “sanat”çı kılıklı insan müsveddelerine ithafen — Zavallı mevcudiyet sürdüğünüz şu nafile yaşamlarınıza bir mânâ katın, AMK orrrospu çocukları..!!! Yoksa bugünün hırsızlarından hiçbir farkınız kalmaz..!!!’

27
Ara
13

Asılacak adamsın ulan..!!!

ASILACAK

Potamya’dan   geldin   başımıza   bela   oldun.

Biliyoruz,   Türk   düşmanısın.

Biliyoruz  Atatürk  düşmanısın.

Biliyoruz  bayrak  düşmanısın.

Bu  ülkeye,  bu  millete,  bu  vatana,  bu  toprağa  ait,  her  değere  düşmansın.

Bu  halkın  kutsal  renklerine  bile  düşmansın.

O kadar ki, devlet dairelerinin kapısındaki “kırmızı halı” bile seni rahatsız etti, maviye çevirdin.

Bir de diyormuşsun ki Türk dünyasının rengi diye maviyi seçtik.

Kıvırma öyle.

Sen Türk’ün şanlı bayrağındaki şehidin kanının kırmızısına düşmansın.

Mavi severliğin ise olsa olsa Yunan bayrağının mavisindendir.

Türk mavisini istiyorsan, Gök Türk mavisini kastediyorsan, o zaman Bozkurt’la donat devlet dairelerini de görelim.

Ama yapamazsın.

Sen kurt değil köpekleri seversin.

O nedenle gittin o Apo köpeği ile masaya oturdun.

Barzani köpeği ile de Diyarbakır’a gittin.

Sana da onlar yakışırdı zaten.

Eskiden Amerika’nın, İsrail’in kuklasısın diyorduk.

O bile iyiymiş.

O bile çokmuş sana.

Şimdi köpekleri kendine efendi belledin.

Apo emredince İmralı’ya, Barzani çağırınca Diyarbakır’a koşuyorsun.

Kendi partinde bile kimseyi dinlemiyorsun ama iki Kürt köpeği emredince nasıl da hazır ola geçiyorsun.

Son bir haftadır yine ağzından salyalar akarcasına bağırıyor, çağırıyor, hırlıyorsun.

Ve gelmiş ulan diyorsun.

Hepiniz Gezi’deydiniz, hepiniz zoru görünce kaçıyorsunuz diyorsun.

Haklısın ulan.

Haklısın hepimiz Gezi’deydik.

Elimizde Türk bayrağı vatanımızı savunduk.

Saklamıyoruz, gurur duyuyoruz.

Ya sen neredeydin sahte kabadayı?

Tüymüştün ulan tüymüştün, Türkiye’de bile değildin!

Kaçmıştın.

Hatırla Cumhuriyet mitinglerini, o zaman da evinden dışarı çıkamamıştın 2 gün.

Korkaksın.

Korkaksın çünkü suçlusun.

Korkaksın çünkü hesap vereceğini biliyorsun.

Üstelik sadece korkak ve hain değilsin.

Hem yalancısın.

Hem de cahilsin.

Tutturmuşsun Osmanlı’da Kürdistan vardı diyorsun!

Kürdistan Osmanlı’da yoktu, sadece senin hayalinde var ulan.

Osmanlı’da Kürdistan diye bir eyalet yoktu!

Osmanlı’da ne vardı biliyor musun?

Kerkük vardı!

Musul vardı!

Hadi desene Musul bizim, Kerkük bizim!

Diyemezsin dimi?

Korkarsın Barzani’den!

Seni korkak seni.

Kerkük ve Musul, sadece Osmanlı’da da yok, Misak-ı Milli’de de var!

Hani diyorsun ya 1920 ruhu, Birinci Meclis.

Aç tutanakları oku,

Osmanlı’nın son Meclis-i Mebusanı’nda da,

Türkiye’nin Birinci Meclisi’nde de,

Musul da Kerkük de Türkiye sınırları içindedir!

Yani orası Kürdistan değil, Türkiye’dir!

Orası Türkmen elidir!

Orası işgal edilmiş vatan toprağıdır!

Atatürk de mi bölücüydü diyorsun!

İnsanda biraz utanma, biraz arlanma, biraz ahlak olur be!

Daha iki ay önce Atatürk ırkçıydı diyen kimdi?

Atatürk Dersim’de soykırım yaptı diyen kimdi?

Atatürk’ün 6 Ok’undaki milliyetçiliği eleştiren kimdi?

Ulus devlet bitti diyen kimdi?

Söylesene senin hangi dediğine inanalım…

Atatürk’ü kullanmayı bırak.

Atatürk, senin gibi bir Kürtçünün sahipleneceği en son kişidir.

Atatürk demek, Türk demektir!

Sen ki Anıtkabir’den bile korkarsın, alma atamın adını ağzına, çarpılırsın.

Çarpılacaksın!

Bak Barzani ne diyor.

Rüyamda görsem inanmazdım diyor!

Hayal mi bu diyor…

Sevin, hayallerini gerçek yaptın köpeklerin.

Senin Kürdistan demene sevinmiş!

Sevinir tabii, sen ancak köpekleri sevindirirsin zaten.

Bir de diyorsun ki bu daha başlangıç!

Evet başlangıç.

Bizim için “Kurtuluş”un!

Senden kurtuluşun.

Senin içinse “Son”un başlangıcı!

Sana o laflarının hepsini yedireceğiz.

Tüm bu ihanetlerinin hesabını soracağız.

Seçimler yakın.

Milletin tokadını yiyeceksin.

Tüm bu yaptıklarınla asılacak adamsın.

Anayasalar değişir ama töreler değişmez.

İhanet edeni ipe çekecek yasalar yeniden kabul edilir.

Hem de yüzde elliyle.

Vesayetsiz   asarlar   adamı.

Barzani’nin   dedesini   astığımız   gibi  !

Şeyh   Sait’i   astığımız   gibi !

Asılacak   adamsın   ulan…

Asılacaksın   ulan…

Asılacaksın…

BU   KADAR   BASİT..!!!

 

Gökçe  FIRAT

http://www.turksolu.org/428/basyazi428.htm

26
Ara
13

26 aralık 2013 Türkiye Sivil (SİYASİ) Darbesi

Bu   saatten   sonra   karşıma   geçip   “bu   ülkede  

demokrasi   var,   halkın   iradesi   uygulanıyor”   gibi  

şeyler   söyleyeni   koşulsuzca   sikme   kararı   almama  

sebep   olan   darbe…

Hele   “yetmez   ama   evet”   diyeni   sikmeden   önce  

taaa   ağzının   ortasına   çakacağım   bir   tane.

YETMEZ  AMA  Bİ  DAHA  KOY

/12

  1. cumhuriyet savcısı muammer akkaş‘ın  saat  16.00’da  yaptığı  yazılı  basın  açıklamasıyla  gerçekleşmiş  durum.   türkiye’de  artık  yargı  yoktur.   tayyip  erdoğan’ın  istekleri  herşeyin  üstündedir.   vesayet  vesayet  diye  kafamızı  sikenler  şimdi  sivil  vesayet  ile  ülkenin  savcılarını  bile  sindirmişlerdir.  allah…..

  2. tayyipolis  darbesi türkiye cumhuriyeti‘nin son 10 yılda adım adım getirildiği iğrenç bataklığın*** son köpüğüdür. bu darbe ile canım ülke** boğazına kadar çamura batmıştır. tarih bu darbeyi tayyipolis darbesi olarak hatırlayacaktır.gerek polis ile gerekse kol kola koskoca cumhuriyete dayattığı tek adamlık ile, tıpkı bir belediye gibi kendisini her konuda yetkili ilan etmek ile, unutulmayacaktır**.adına persepolis‘in devamı niteliğinde nice belgeseller çekilecektir emin olabilirsiniz, bundan yıllar sonra.(bkz: tarih bunu da yazar)edit: bunu götümüze girebilir diye ispiyonlayan arkadaş sözüm size, seviyenize inerek konuşuyorum; götünüze giren çıkanın haddi hesabı yok, ancak bu kez gerçekler gibi başka şeyler girince kıvranmanızı anlıyorum ve yapısal olarak parçalanıyorum.biliniz ki; sadece 1 kişinin göte girmesini yanlış anlamışsınız.bekaret bu değil.
  3. resmi olarak henüz başaramasada gayriresmi olarak diktatörlüğün ilan edilmesidir.

“26 aralık 2013 türkiye sivil darbesi” hakkında bilgi verin aydınlatın

https://eksisozluk.com/26-aralik-2013-turkiye-sivil-darbesi–4167388

25
Ara
13

ALLAH’a şükür ki ülkemde gerçeği gören ahlâk ve vicdan sahibi vatan evlâtları varmış — çıkarları gereği partilerdeki lider sultasına boyun eğen ve memleketin kurtuluşuyla zerre alâkaları olmayan “her devrin adamı” yavşaklara ithafen… (İşte özlediğim bu CHP’nin gerçek tabanından kalpten özür diliyorum..!!!)

CHP’de  toplu  istifa  şoku…

Eskişehir’de  İl Başkanı  Nihat  Çuhadar’ın görevinden  istifa  etmesinden  sonra  Balıkesir’in  Ayvalık Belediye  Başkanı  CHP’li  Hasan  Bülent Türközen  ve  Küçükköy  Belediye  Başkanı  CHP’li  Mesut  Ergin’le  300  üye de  partilerinden  istifa  etti.

Ayvalık’ta CHP’ye iki ay önce üye olan Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer’in belediye başkanlığına aday gösterilmesine tepki istifaları sürdü. Kısa süre önce istifa eden 30 CHP’linin ardından Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen ve Küçükköy Belediye Başkanı Mesut Ergin, 300 partiliyle birlikte istifasını açıkladı.

TEPKİ   PARTİYE   DEĞİL,   PARTİ   YÖNETİCİLERİNE

Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen ve Küçükköy Belediye Başkanı Mesut Ergin, belediye meclisi, parti yönetim kurulu üyeleri, Pir Sultan Abdal Derneği yöneticileri, Belediye-İş Sendikası Ayvalık Baştemsilcisi İsmail Aydoğan’ın da bulunduğu yaklaşık 300 üye, CHP ilçe binasına gitti. CHP İlçe Başkan Vekili Zafer Abdi Gökçen tarafından karşılanan grup adına konuşan, Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen, tepkilerinin partiye değil adaylık sürecindeki tutumları nedeniyle parti yöneticilerine olduğuna vurgu yaptı.

EĞİLİM   YOKLAMASI   YAPILACAKTI,   SÖZLER   TUTULMADI

Sermayenin  desteklediği  bir  belediye  başkan  adayını  istemediklerini  belirten  Türközen,  “Ayvalık’ı  ranta  teslim  etmeyeceğiz.   41  yıldır  gençlik  kollarından  başlayıp  partinin  her  kademesinde  çalıştım.   15  yıl  sağ  iktidar  tarafından  yönetilen  Ayvalık’ta  CHP’nin  bayrağını  yeniden  dalgalandırdık.   Beş  yıl  önce  de  Altınova  ve  Küçükköy’ü  CHP’ye  kazandırdık.   Adaylık  için  anket  yapılacağı,  oranların  birbirine  yakın  çıkması  halinde  eğilim  yoklamasına  gidileceği  söylendi.   Ancak  sözler  tutulmadı.   Samimiyete  inanmıyoruz.   Ayvalık’ı  sermayeye  teslim  etmeyeceğiz,  yeniden  halkın  yönetimini  kuracağız”  dedi.

Daha sonra Türközen, Ergin ve diğer partililer istifa dilekçelerini Ayvalık İlçe Başkan Vekili Zafer Abdi Gökçen’e verdi.

Pir  Sultan  Abdal  Derneği  yöneticilerinden  eski  CHP  Kadın  Kolları  Başkanı  Tülay  Çankaya  da  Ayvalık’ta  yaşayan  Aleviler’in de  toplu  istifaya  hazırlandıklarını  ifade  etti.

http://www.ilk-kursun.com/haber/164919

25
Ara
13

Erdoğan’ın Mallarına El Konur mu ?

MALLARIMIZ

Yolsuzluk  gürültüsü  altında  bir  haber  gözlerden  kaçtı.

Haber   şuydu :

“Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere’nin en büyük iki bankası HSBC ve Standard Cartered’a toplam 2.5 milyar dolarlık kara para aklama cezası kesti.
ABD’li müfettişler HSBC’nin Meksika’daki uyuşturucu kaçakçıları ile Ortadoğu’daki terörist grupların kara para aklamalarına yardım ettiğini ileri sürmüşlerdi.
Müfettişler, Standard Chartered’ı da İran finans kuruluşlarının bankalarla yaptığı işbirliklerini saklamak, kayıtları değiştirmek ve hükümet denetimlerini engellemekle suçlamıştı.
İngiliz merkezli HSBC bankasına ABD’nin terör örgütü olarak tanıdığı Hizbullah’ın para transferlerine aracılık ettiğinin ortaya çıkması üzerine Hazine Bakanlığı bankaya 32 bin 400 dolar ceza kesti.”

Esad Erdoğan’ı teröristlere silah yardımı yaptığı gerekçesi ile Birleşmiş Milletlere şikayet etti. Birleşmiş Milletler inceleme yapıyor. Dünya basını Suriye’deki El Kaide, Nusra, Hizbullah gibi terör örgütlerine silahı Erdoğan Hükümetinin verdiğini yazıyor. Suriye’de kullanılan kimyasal silahın Türkiye’den gittiği ile ilgili iddialar inceleniyor.
Patlayan yolsuzluk soruşturmasına yandan dalıp açıklama yaptığı söylenen ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone, Erdoğan ve Süleyman Soylu’nun tepkisine neden oldu.
Başbakan Erdoğan Ricciardone’yi “provokatif eylemler yapmak”la suçlayarak, “biz sizi ülkemizde tutmaya mecbur değiliz” dedi.
Soylu ABD’nin Ankara Büyükelçisi Frances Ricciardone’nin değerlendirmelerini esef ve üzüntüyle karşıladığını belirterek; “Amerikan Büyükelçisi sanıyorum… burayı zannediyorum ki bir müstemleke ülkesi olarak görmektedir ve yine zannediyorum ki Türkiye’nin farkında değildir. Ve buranın ona, bir müstemleke ülkesi olmadığını, kendisinin de bir müstemleke valisi olmadığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum”.

Komik…

Neden  mi ?

Hatırlayalım :
1-Erdoğan yasaklı olduğu dönemde ABD’nin Ankara Büyükelçisi Edelman’ın lütfunu unuttuğumuzu sanıyor. Edelman Cumhurbaşkanı dahil, Baykal’dan Genelkurmay’a kadar dolaşıp Erdoğan’ın önünü açmıştı. Tabii CFR’nin emekleri ve lütfunu da hatırlatmamız gerekir. Bu müdahaleler neticesinde Siirt ara seçimi diye bir tiyatro oynanmış, Erdoğan meclise sokulmuştu.
O dönem Amerikan Büyükelçisinin müstemleke valisi gibi meclise ve YSK’ya müdahalesi onursuzca kabul edilmişti.
2-Adana Amerikan Elçisi Diyarbakır’da ziyaret ettiği DTP’nin bürosunda açıktan Kürt bilincini uyandırmayı tavsiye etmişti. Ses çıkaran hükümet yetkilisi olmadı.

3-Hayrullah Mahmut sözde Ergenekon davasında verdiği ifadesinde tüyler ürperten bir iddiada bulunmuştu. Bu iddiayı “Yeni Bir Meslek “Başbakan”lık(!)16.05.2009” başlıklı yazımda dile getirmiştim. İddia:
Ergenekon davasının 82. Duruşmasında gazeteci Hayrullah Mahmut Özgür’ün sorgusu yapılıyor. Star gazetesinin Uzan Grubuna ait olduğu dönemde 2003 yılında Ankara Temsilciliğini yapan Özgür, çapraz sorgusu sırasında çarpıcı bilgiler veriyor.

Bu bilgilere göre:
“Tayyip Bey, belediye başkanı olduğu dönemde Zapsu ile birlikte ABD Başkonsolosluğu’nu ziyaret ediyor. Başbakan olması halinde neler yapacağını anlatıp sözler veriyor. İşte bu sahnelerin videosunu bazı kişiler Hayrullah Mahmut’a izletiyorlar.
Ardından söz alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, Özgür’e sorduğu sorular ve Özgür’ün yanıtları şöyle:

PERİNÇEK:
İzlediğiniz, ABD İstanbul Başkonsolosluğu’ndaki toplantı görüntülerinde, Tayyip Erdoğan’ın “özelleştirmeyi sonuna kadar götürme” taahhüdü dışında başka başlık var mı? Görüntülerde Cüneyt Zapsu da var mı?

H. Mahmut ÖZGÜR:

Görüntülerde RTE, Neo-Sevr dediğimiz sonradan yaşananlarla somutlanan ABD’yle gizli anlaşmanın tüm maddelerini kabul ettiğini, Ermeni soykırımının kabul edileceği, Büyük Ermeni devletinin kurulması, anayasa değişikliği, AB uyum yasalarının değiştirilmesi, TSK etkisizleştirilmesi vb tüm hususları kabul ettiğini söylemektedir. Başkaca taahhütlerde vardı, aklımda kalan bunlardır. Görüntülerde Cüneyt Zapsu da bulunmaktadır.”

4-Güler Kömürcü ile Erol Mütercimlerin anlattığı bir not daha var. Erdoğan kendini başbakanlığa taşıyan kurgunun bir parçası olduğu anlaşılan sözde hapishaneden çıktığı gün ne yapmış? Normal bir insan gibi evine, ailesinin yanına mı gitmiş. Hayır!.. Amerikan Konsolosluğundan bir şahıs, Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru gibi isimlerin olduğu bir eve gidilip toplanılmış. Erdoğan’ın o dönem çok yakınında olan avukat Erol Mütercimler’e;
Hocam Tayyip Bey Başbakan olacak demiş. Dikkat buyurunuz; siyasi yasaklı bir adam için “başbakan” olacak deniyor. Hangi güce güvenerek? Herhalde sandığa değil.
Amerika’nın istihbarat vermesi karşılığında Bush ile anlaşıp tarihin en alçak kurgusu olan Ergenekon-Balyoz- Casusluk gibi davaları planladığı söylenen Erdoğan Bush’un evlatlığı mıydı? Memuru mu? Emireri mi?

Erdoğan ABD’nin kendinden vaz geçtiğini anladığı için horozlanıyor. Yoksa onda o yürek nerde?
“Sınır ötesi hareket yapılmalıdır” dendiğinde meclisten göstermelik bir yasa çıkardılar. Sonra ne dedi Erdoğan;
Hele bir de Amerika’ya bir gidelim(!).. Velinimetlerinden izin almaya gitti. İzin alamayınca sınır ötesi hareket baskısı karşısında;
“Bekara karı boşamak kolay” diye cevap verdi. O tarihte ben de;
“Haklısın Sayın Erdoğan, biz senin gibi CFR, Bush, küresel çete ile nikahlı değiliz” diye yazmıştım.
Küresel eşi boşayınca kabadayılık yapıyor aklınca…
Paralel devlet kurdular diyor. Kim kurdu? Sen izin verdin. E kolay değil tabii yedi kocalı Hürmüz gibi ortalarda dolaşmak. Hem de ne uğruna?
Makam, para, güç uğruna, intikam almak uğruna…
Adamı böyle posaya çevirip çöpe atıverirler.
21. Yüz yılın en aşağılık kin ve intikam davası olan Ergenekon sürecinin kudretli savcısı… Esir edilen insanların avukatlarını bile tutuklayan, bazı avukatları “davayı almayın” diye tehdit eden işgal siyaseti…
İnsanlar linç edildi, hasta oldular, onur intiharları gerçekleşti, hapisten tabutlara yolladınız… Yurt dışından gelip teslim olan insanları bile “kaçma ihtimali var” diyerek içeri tıktınız. Hırsızları, sapıkları, katilleri, pezevenkleri, PKK’lı canileri gizli tanık yaptınız. Kininiz bitmedi, savunmalarını hakaret sayıp bir daha, bir daha yargıladınız. “Kendini savunduğu için hapis cezası alan sanık” yaratarak engizisyon mahkemelerine bile rahmet okuttunuz.
Avukat Hüseyin Bozan kurmalı Silivri yargıçlarına;
“Başbakanlık örtülü ödeneği harcamaları Ergenekon davalarının başlama ve devamı sürecinde önemli bir artış göstermiştir. Örtülü ödenekten Ergenekon davası için harcama yapılmış mıdır? Mahkeme kayıtlara geçmesini istiyoruz” demişti.
Yargıçları işledikleri hukuk cinayetlerinden dolayı tazminat ödemesinler diye özel yasa çıkarıp tazminatları milletin sırtına yüklediniz. Yani;
“Rahat rahat hukuku katlet, hukuk cinayeti işlemen için seni korumaya aldım” mesajı vererek cinayetlere yardım ve yataklık ettiniz!!.
Şimdi  utanmadan  mağdura  yatıyorsunuz.

Bu çeteyi her yere sen yerleştirdin. Üniversite sınavlarından tutun, memur yerleştirme sınavı, TUS ve yargıçların yükselme sınavına kadar şaibesiz tek bir sınav yapmadınız. O hırsızların bir tanesi bile yakalanmadı. Ceza almadı.
Baykal ve MHP milletvekili adaylarına yapılan kaset komplosunu zevkten dört köşe seçim meydanlarında utanmadan kullandın.
“Özel hayat” diye eleştirenlere seçim meydanlarından;
“Ne özeli, genel genel” diye cevap verdin.
Milleti kimsenin bacak arası değil ama cebinden giden paralar gerçekten çok ilgilendiriyor. 11 Yıllık zulm-ü iktidarınızda yerden mantar gibi biten, üstelik vergi listesinde adı bile olmayan dolar milyarderleri türettiniz. Halk ise borç batağına sürüklendi. Bu bile cebimizden çalıp, “yarattığınız dolar zenginlerinin kasasına koyduğunuzun” açık ispatı değil mi?
Yani Sayın Erdoğan, sizin deyiminizle;
-Ne özeli, genel, genel….
Demiştim;
“Gün gelir, yargıladığınız gibi yargılanırsınız” demiştim.
CİA’nın çocukları, ABD Konsolosluğuna giderek kurguladıkları sözde davalar konusunda birifing vermişti. O zaman niye sesin çıkmadı?

Yetmedi, kurgulanmış davaları nasıl sürdüreceklerini öğrenmeleri için yargıçları ABD’ye yolladın. FBI’yın savcısı bayanı Adalet Bakanlığında çalıştırıyorsun. Kamu Güvenlik Müsteşarlığı kurdun, yabancıları işe aldın. 35 CİA ajanını ülkeye soktun. Bu daha basına yansıyan kısmıdır. Önergeler verildi. Görev yerleri hakkında bilgi veremedin.
Şimdi rüşvet ve yolsuzluk suçlamaları bakan ve çocuklarına, Halk Bankası Genel Müdürüne, parlattığınız Ağaoğlu’na, aile içi iş adamına dayandı. Aslında senin kapına dayandı. Şayet senin kapına dayanmasaydı sen o bakanları çoktan bakanlıktan alırdın.

Egemen Bağış… Amerika’ya gidip “biz 1860 misyonunu taşıyoruz” diyen tercümanın. Beyaz Saray’da Türk tarafından kimseyi içeri almadan kimsenin bilmediği görüşmeler yaptığında verilen sözlere şahit olan tercümanın… Yani bakan yapmak zorunda kaldığın tercüman(!).. O nedenle Egemen Bağış’ı harcaman zaten mümkün değil. Bayraktar…. TOKİ cambazlında ki ortağın… O’nu da harcayamazsın. Tıpkı Zahit Akman’ı harcayamadığın gibi. Şimdi Zahit Akman’ı bakanlarının hapiste neden ziyaret ettiğini daha iyi anladık(!)..

Zafer  Çağlayan…     Hani  şu;  “ben de yıllarca Kürt olduğumu söyleyemedim” diyerek Kürtçülüğe oynayan zavallı…   Evi aranamadığı için şimdilik rahat…
Çukurgillerin en trajikomik aktörü ise İçişleri Bakanıdır… Hani şu millete “çocuklarınıza sahip çıkın” diyen vali eskisi… “Polis durup dururken kimseyi tutuklamaz, beni niye tutuklamıyor” diyen şahıs. “Çocuklarınızı ODTÜ’ne yollamayın” diyerek ODTÜ’ni illegal bir üniversite gibi gösteren besili bakan…
Kendisi ile oğlu hakkında bilgi toplayan polisleri değiştiren asrın yüzsüzü…
Bir de Allah’ın sopası yok derler. O destan yazan, bir maaşla ödüllendirdikleri katil polislerin azmettiricileri… O gencecik fidanlar toprağa konurken, anaların yüreği yanarken, evlat acısına dayanamayan anne toprağa konurken yataklarınızda rahat uyuyacağınızı mı sandınız? Siz yüreği yanan anaların ahından kurtulacağınızı mı sandınız?
Allah’ın ahdini bilmez misiniz? Bilmezsiniz. Siz ancak alavere-dalavere işlerini bilirsiniz.
O zaman hatırlatayım;
“Ben istersem dinimi kafirin elinden sürdürürüm.”
Der.
Şimdi bitiş fermanını münafıkların elinden okutuyor. Layık olduğunuz gibi. Bu masum milletin elini çirkefe bulaştırmıyor.
Kurtulamayacaksınız!!. Bu saatten sonra bütün çırpınışlarınız bataklıkta çırpınmak gibi olacaktır. Çırpındıkça batacaksınız.

Gelelim  yazının başında  sorduğumuz  soruya ;
“Erdoğan’ın  mallarına  el  konur  mu ?”

Hatırlayın, Arap Baharı diye başlatılan emperyalist kış, devirdiği devlet başkanlarının parasına el koymuştu.
Erdoğan’ı velinimeti ABD ile kim kapıştırıyorsa, işte onlar Erdoğan’ı o başkanların kaderine doğru hızla iteliyor. BM Kimlerin elinde? Erdoğan politikaları Rusya’nın çıkarları ile de çatıştığına göre, Erdoğan’a sahip çıkacak bir ülke var mı? Yok!!.

Erdoğan’ı 11 yıldır Türk Milleti iktidarda tutmuyor. Siz bırakın sandıkçılık oyununu. Erdoğan’ı İngiliz(M16), ABD(cia), İsrail(MOSSAD) bağlantılı toplum mühendisleri iktidarda tuttu. Herşeyi satması karşılığında ülkenin kara para ile ayakta tutulmasına göz yumuldu.
Erdoğan verdiği sözleri bir bir yerine getirdi. Orduyu etkisiz kıldı. Ege kıta sahanlığı Yunanistan lehine halledildi. 16 adamızı Yunanistan işgal etti. Akdeniz petrol sahaları Yunan, İsrail şirketlerine terk edildi. Türk Ordusunun bir Astsubayı ile buluşabilmek için can atan Barzani, Türk Ordusuna meydan okuyacak hale getirildi. Doğu PKK’ya peşkeş çekildi. Mikro milliyetçilik üzerinden azınlık yaratılmaya çalışıldı. Türkiye’nin maddi ve manevi değerleri küresel şirketlere adeta peşkeş çekildi. Türk halkına paradan el çektirildi..

Erdoğan artık sınıra dayandı.

Türk Halkı ile küresel elit arasına sıkıştı.

Küresel elit Erdoğan ve Fetullah’a “şeytan nikahı” kıymıştı.

Şimdi kumaları birbirine dövdürüyor.

Üstelik bu sefer yalan ve iftiralar üzerinden değil, ortaya saçılan dolarlar üzerinden.

Standard Chartered’ı da İran finans kuruluşlarının bankalarla yaptığı işbirliklerini saklamak, kayıtları değiştirmek ve hükümet denetimlerini engellemekle suçladığını düşünürsek Halkbank aracılığı ile yapılan gizli ticaret…
HSBC’nin Meksika’daki uyuşturucu kaçakçıları ile Ortadoğu’daki terörist grupların kara para aklamalarına yardım ettiği için aldığı cezayı düşünürsek…
Türkiye’ye giren ve aklanan kara para üzerinden…

Suriye’de kullanılan kimyasal silahların Türkiye üzerinden gittiğini delillendirip,
El Kaide gibi terör gruplarına yapılan silah yardımı belgelenerek suçlanabilir.
Suriye içindeki terör gruplarının içinde MOSSAD, CİA ve M16 yer aldığına göre herşey belgelenmiştir.

Baybaşin…    Uluslararası  uyuşturucu  baronu…

İngiltere’de görülen bir davada İngiliz İç İstihbarat Polsine yargıç Baybaşin ile olan ilişkilerini sorar.

Önce devlet sırrı diye açıklamak istemeyen teşkilat, yargıçların ısrarı üzerine Baybaşin’i Türk Bürokrat ve siyasilerine rüşvet vermek için kullandıklarını açıklar.

Baybaşin  Türkiye’de  yakalandığında  polisler  “kasayı  açamadık”  diyerek  emniyete  götürmüşlerdi.
Bu günlerde acaba o kasadan çıkanlar da servis edilir mi?

Uyuşturucu baronu Baybaşin ile kimlerin iişkisi var?

Kimler rüşvet çarkına girmiş ortaya dökülür mü?

O günlerde o kasayı kimse merak etmemişti.

Polis muhabirleri de merak edip sormadı herhalde(!)?

O  kasada  kimlere  rüşvet  verildiği  ile  ilgili  bilgiler  var  mıydı ?

Bu  bilgiler  gelecek  için  saklanmış  olabilir mi ?

Amerika’nın küresel çetesi HSBC Bank ve Standard Chartered’a kesilen ceza gibi;
Terör örgütlerine yapılan yardım, insanlık suçu sayılan kimyasal silah kullanımına aracılık ve kara para aklama gibi suçlamalar ile Erdoğan’ın mallarına el koyulabilir mi?

Göreceğiz..!!!

Böyle  bir  durum  yaşanırsa  o  para  Türk  Milletinindir.

Okumaya devam edin ‘Erdoğan’ın Mallarına El Konur mu ?’

22
Ara
13

DE – ŞİFRE..!!!

 

Gündemin   arka   planında   yatan   gerçekler   açısından;   bu   fotoğraf   ve   bu  

cümle   çok   şey   anlatmıyor   mu..?!!!

Ucuzluğun   sezonluk   değil,   yıllığa   vurulduğunun   göstergesi   değil   mi..?!!!

BİR   KİRLİ   PAZARLIĞIN ;   altlı   üstlü   yer   değişiminden   söz   ediyoruz..

Detaylar,   satır   araları,   vesaireler   önemsiz..!!!

AÇIKÇASI   MEMLEKETİ   ‘BİZ’im   YÖNETMEDİĞİMİZİN   KANITI..!!!

Al   birini,   vur   ötekine..!!!

BU   KADAR   BASİT…

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=557612254323750&set=a.113801148704865.26834.113762122042101&type=1&theater

22
Ara
13

OYUNBOZAN Olun..!!!

oyunbozan-

Fırtınanın  ekonomik  ayağı  da  peşinden  gelecektir..!!!

Ülkemizde   görünen   cemaat – Erdoğan   çatışmasının   arkasında   abd’de   yer   alan  

‘şeytan   lobileri’nin   çekişmesi   yatmaktadır.

BOP’un ekonomik ve siyasi sonuçlarının yarattığı hayal kırıklığının bir yansıması olan bu çekişme, gelecek günlerde ‘din’ simsarlarıyla yoluna devam etmek isteyenlerle, ‘laik’ kanadı destekleyenlerin savaşı şeklinde devam edecektir!

”Türkiye’ye ‘sol’ lazım diyenlerin öngörüsü, aslında üç yıl önce bileti kesilen Erdoğan’ın sona adım-adım yaklaştığının göstergesidir.

Kılıçdaroğlu ve ekibi çok önceden hazırlanmış olmasına rağmen, CHP’nin tabanına güvenemeyen lobilerin, çaresizlikten olsa gerek planı devreye sokmuş olduklarının kanıtı, YCHP üst yönetiminin ‘cemaat’e olan yakınlığıdır; ki Kılıçdaroğlu’nun son görüşmeleri ve ziyareti ortadadır..

Ergenekon operasyonunun yarattığı ‘Balbay’; ve benzeri kahramanların(!) bu süreç içerisinde dinci amerikancıların karşısına, ‘laik’ amerikancılar olarak sürüleceği ve halkta akp’ye karşı oluşan haklı öfkenin.. yine aynı mecraya yönlendirileceği açıktır! (hemen kızmayın beş-altı yıl önce yazdıklarımızı okuyun!)

Ve Ergenekon operasyonu süreci tersine işletilecektir!

Tabi, yeni ve gizli pazarlıklardan istenilen sonuçlar alınmazsa eğer!

Olayın İran boyutu, asıl amacı gizlemek için ortaya atılan bir yem olabilir; zira İran ekonomisini Halkbank ayakta tutuyormuş gibi bir algı yaratılmakta ve medya ısrarla olayın bu yönü üzerinde durmaktadır! oysa resmin görünmeyen ve gözlerden kaçırılmak istenen en önemli yönü; Türkiye’de yapılmak istenen politika değişikliğidir ve emareleri üç yıl öncesinden bellidir!..

YCHP’nin yolu açılmıştır ve halkta oluşan tepkinin kanalize edileceği adrestir; MHP’nin yerel seçimlerde göstereceği başarı ise, iktidar ve ana muhalefet arasındaki ‘stepne’ görevine devam edeceğinin işareti olacaktır!

Eleştiri devam edecek.. ama iktidara destek her daim olacaktır!..

CHP tabanına güvenmeyen-güvenemeyen ve ne yapacağını, nasıl bir tavır sergileyeceğini kestiremeyen güçler; sonuçları ne olursa olsun YCHP yönetiminin yanında yer alacaktır..

Tüm bu düşüncelerim; ne CHP, ne de MHP tabanının vatanseverliğini sorgulamaktadır; temel hedefim parti yönetimlerinin dolaylı ya da dolaysız ele geçirilmiş olduğuna olan inancımla alakalıdır!..

Vatansever güç ve bireyler bir araya gelmedikten ve partizanlıktan kurtulmadıktan sonra; seyirci olmaktan öteye geçmemiz imkansızdır!

Halkta karşılığı olmayan oluşumların ve güç odağı olamayan ‘vatansever’liğin; slogan üretmekten ve filler tepişirken ‘oh olsun’ demekten başka seçeneği yoktur!..

‘İhanet’i  iktidar yapanların, yine onu al-aşağı etmeleri neticesinde yerine koyacakları ‘güç’,  ’ihanet’in devamını sağlayacak olanlar arasından parmak kaldıran başkaları olacaktır!

Halka inerseniz de, çıkarsanız da, ondaki karşılığı budur!

Derin analizlerle vakit kaybedemezler; medya kimi işaret ediyorsa, teveccüh ona yönelecektir! Medyanın da sıfatı ‘adam’lığa dair olan birini işaret etmesini beklemek.. saflık olsa gerek!..

Ortada sergilenen bir ‘oyun’dur! ‘Oyunbozan’ olmadan, herkes kaldığı yerden devam eder; yeni bir ümit, yeni bir yüz.. yeni bir on yıl birilerini idare eder!..

Masadan kalkacaksınız! Ya da ‘oyun’un kurallarını siz koyacaksınız! Aksi halde hesabı ödeyen hep siz.. ‘Biz’ oluruz!

İşte bunun için her alanda; siyaset, medya, bilim, hukuk, bilişim sektörleri, vesairede söz sahibi olmak ve bunun için partizanlığı bırakıp ‘ortak akıl’ ve ‘ortak amaç’ için işbirliği yapmak zorundayız!..

Kategorize olacak bir durumumuz yok; vatan ortak paydasında buluşan herkes ve her kesim elele vermeli ve oyunun kurallarını yazmaya başlamalı!.yız..

Sloganlarla gidebileceğimiz.. geldiğimiz yer ortada! Şahşi kavgalardan ve çekişmelerden uzak, ülkenin geleceği açısından en yakın olmak zorundayız..   Bu bir sağ-sol davası değildir;

bu  bir  ‘yarın’  kavgasıdır..

İnsanlığa karşı girişilen bu kirli savaşta ‘Türk’ olarak ayakta kalmak ve sonrasında ‘insan’ olarak saf tutmak önceliğimiz olmalıdır!

Hep söylüyorum; hedef ‘insan’ ve dölüdür; ‘Türk’ ün en başından beri hedef olmasının sebebi; ‘insani’ değerleri taşıyor ve aktarabiliyor olmasıdır! Bunu Türk olarak doğmuş olduğum için değil, ‘bildiğim’ için söylüyorum!

Türk,  sadece  bir  ırk  değildir ;  Türklüğe  önem  atfedenlerin  bunu  iyi  bilmesi  esastır ; 

Türk,   üstün   olmak   değildir..!!!

Türk !    insan   olmaktır..!!!

İnsandan  daha  üstün  bir  ‘ırk’  yoktur..!!!

Bu  kirli  savaşta  ‘Biz’e  ihtiyaç  vardır..!!!   aklı  ve  bilimi  kullanarak..!!!

Okumaya devam edin ‘OYUNBOZAN Olun..!!!’

18
Ara
13

Ruhsuzu aşırı fazla olan bu memlekette N.K.A. bir miligram bile olumlu değişiklik olsun, TAKSİM’de kendimi asarım AMK..!!! (N.K.A = “Normal” Koşullar Altında, yani şu anda sikildiğimiz “SİSTEM” statükosunda)…

Her  toplum,  icraatına   tahammül   ettiği   hükümetinin  

suç  ortağıdır  dolayısıyla  herşeyine  kat-la-na-cak-tır.!!

Kurunun   da,   yaşın   da   AMK,   ama   BEN   bu   ruhsuzlar   sürüsünden   değilim..!!!

Ülkeyi   altmış   küsür   yıldır   yiyip   “bitiremeyen”   “iç”   ve   “dış”   mihraklar,   sahip  

oldukları   son   işbirlikçileri   olan   şu   kocabaş   köpeklerinin   “kemik   paylaş(ama)ma   

savaşları”   adlı   “gündem”   tiyatrosunu  alıp   dünyaya   fırladıkları   analarının  

o   lânet   olası   deliklerine   soksun,   AMK…!!!

Bu   güzelim   ülkeyi   BATI’nın   emrine   sokup   sömürge   haline   getiren   ve   de  

emperyalizme   23  sente   kiralık   fahişelik   yaptıran   gelmiş – geçmiş   tüm   kocabaş  

yöneticilerini   siktiğimin   “DEVLET”inde   ortalığı   bok   götürürken,   toplumun   maddî  

ve   manevî   temizliğinden   sorumlu   (asker  –  polis  –  savcı  –  bürokrat  –  teknokrat  – 

eğitimci  –  ilâhiyatçı  –  “sanat”çı    ve   daha   sayamayacağım   bi  sürü)   silâhlı   ve  

silâhsız   görevliler   ne   sikime   maaş   alıp   ALLAH’tan   korkmadan   “ekmek   parası”  

niyetine   çoluk   çocuklarının   kursağına   sokmuşlar   bunca   yıldır,   AMK..!!!

Birbiriyle   dalaşan   şu   kuduz   köpeklerin   itlâfı   artık   kesinlikle   farz   olmasına  

rağmen,   “ilk   taşı   atacak   günahsız”   özel   veya   tüzel   biri(leri)   hâlâ   ve   hâlâ  

bulunamadığından,   maalesef   toptan   sikilmeye   devam   ediyoruz,   AMK..!!!

“Çok   lâf   yalansız,   çok   mal   haramsız   olmaz”   gibi   “aşırı”   sivri   zekâ   ürünü  

atasözlerimizin   olmasına   rağmen  bu   ülke   nüfusunun   ezici   bir   çoğunluğu,  

söylediklerinin   doğruluğunu   akılla   bilimle   tartmadan   hacı   hocanın   ağzına  

bakıyor   ve   de   zenginin   götünden   akana   pekmeze   konan   sinek   gibi   üşüşüyor…

Herkesin   mevcut   “SİSTEM”in   statükosuna   gönüllü   biat   etmeleri,   “kaçınılmaz  

tecavüzden  zevk   alınması   gerekliliği”   safsatasını   utanmaz   pişkinlikle   “erdem”  

gibi   görmeleri   ve   bu   ruhsuzluğun   DNA’larına   kadar   kodlanmasından   dolayı   bu  

memlekette   olumlu   yönde   hiç   bi   sikimin   değişmesine   imkân   yok…   

Ve   göreceksiniz ;   “öküz   treni   seyirografi   enstitüsü”   elemanları   gibi   TV  

karşısında   oturup,   olup   biten   herşeyi   milletçe   sadece   “seyret”meye   devam  

edeceğiz…      

Tabii,   bunları   yaşayacağımız   “devlet”imiz   kalırsa   eğer..!!!  

Bu   kadar   basit…

————————————

kolbastı

KOL — BASTI (!)…

———————————————————————

AK  Terör’e  kolbastı  oyunu…

Güne  yolsuzluk  göz  altıları  ile  başladık.

AK teröre rağmen yolsuzluk ve rüşvet göz altıları yeni bir dönemi işaret ediyor.

CIA  elindeki  “enstrüman”ları  birbirine  kırdırıyor.

Üç bakanın oğlu yolsuzluk iddiası ile göz altına alınıyor.

Yeni bir süreç başlıyor. Balbay’ın bırakılması da bu sürecin bir parçasıdır.

Küresel çete belli ki oyuncu değiştiriyor.

Suriye’de rezil olan Erdoğan hükümeti üzerinden kaybeden küresel elit, AK Çetenin zulmü, hırsızlıkları üzerinden artan Amerika düşmanlığını dönüştürmek için yeni bir sayfa açıyor.

Y-CHP yeni oyuncu olabilir mi?

Balbay esir evinden; “Genel af çıkmalı” mesajını kimlere gönderdi? Genel af diyerek; Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi davaların mağdurlarını PKK ve Öcalan ile eşitlemiş olmuyor mu? Bu talep tam da kurgulanan plan değil mi?

Peki, çıktığında ne buyurdu?

Freedom House başta olmak üzere ABD’deki pekçok kuruluş benimle ilgilendiklerinde tabii kendimi kişi olarak daha güçlü hissederim!”

Freedom House CIA ve ABD Dışişleri Bakanlığı gibi hükümet kurumlarıyla birlikte çalışan, Siyonist kuruluş NED’in fonlarının akışını sağlayan sözde sivil bir kuruluş… Neo-Conların hakimiyetinde olan Freedom House bugün ABD Dışişleri Bakanlığı’nın modern “demokrasi teşviki(!)” kompleksinin bir parçası olarak, bir think-tank kuruluşu ve “sivil toplum foncusu” olarak hizmet etmeye devam ediyor.

Dikkat!.. Balbay; “Türk Milletinin desteği bana güç verir” demiyor. NED bağlantılı olan Freedom House’un desteği bana güç verir diyor(!).. Küresel çeteye güvenenlerin sonunu demek ki iyi takip edememiş.

Ve Balbay;

“Türkiye bunu (Öcalan’ın serbest kalmasını) kaldıramaz… ama kaldırmalı.” Diyor.

Ergenekon tezgahından mağdur edilenleri en çok yazan bir isim olarak 2008 yılında şu durumu fark etmiştim:

Geleceğin sahte kahramanları da bu davanın içindeki isimlerden çıkarılacaktı. Bu konuda da bir makale yazmıştım.

Hep öyle olmadı mı?

12 Eylül öncesi sağdan-soldan binlerce gencimiz öldürüldü.

O canlar üzerinden birileri yazar, aydın, siyasetçi olmadı mı?

Hiç şüpheniz olmasın ki, Ergenekon’un gerçek mağdurları üzerinden de birileri siyaset yapacaktır (!)..

İsimler değişiyor ama oyun hiç değişmiyor.

“Kurucu”   Partiye   Yıktırmak :

AK İhanetin ülkenin gücünü gasp ettiği 11 yıllık süreçte küresel çete bütün yıkımları tarihsel simgeler ve isimler üzerinden yaptı.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu partisinin adı neydi? Cumhuriyet Halk Partisi… Sıra şimdi kurucu partiye kurduğu devletin tabutuna son çiviyi çaktırmakta…

Kılıçdaroğlu Atatürk ve Türk Devletini Dersim katili ilan ederek küresel şebekeye selam çakmıştı. Türkler Rumları katletti diyen PKK sever vekil Hüseyin Aygün akrabası olur. “Bir de Alevi başbakan olsun” diyerek, Sünnilik üzerinden mezhepçilik yapan Erdoğan siyasetine tersten sahip çıktı.

Hatırlayacağınız gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuşbaşı haline getirecek şehir devletçikler projesi AKP’ye bir Yahudi kuruluşu olan CFR tarafından gönderilmişti. AKP CFR’nin gönderdiği memorandumu parti programı haline getirdi. Bu programa rağmen şehir devletçikleri hayata geçirme konusunda AB raporuna çekince koymuştu.

2011  yılı  başında  Y-CHP  bir  açılım  yaptı (!)..

1 – Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı’na konulan çekinceleri kaldıracak, yerel yönetimler reformu yapacağız.

2 – Dersim arşivlerini açacağız.

3 – Talep eden herkese anadilde öğretim sağlanacaktır.

Küresel çetenin Türkiye şubesi TESEV’in üyesi olan Kılıçdaroğlu, WikiLeaks belgelerinde CİA’nın TR 705 numaralı ajanı olduğu iddia edilen Sezgin Tanrıkulu’na kol kanat gerip partinin tepesine oturttu. Sezgin Tanrıkulu’nun ajanlık iddiasını dile getiren vekil Dilek Akagün Yılmaz’a disiplin cezası verildi. CHP’nin temiz, vatansever vekilleri dışlandı.

TESEV şehit kavramıyla birlikte şehitliklerin kaldırılmasını tavsiye etti(!)..

Kılıçdaroğlu “göreve talibim” demek için Amerika’ya giderek küresel efendiler ile görüştü. Konuşmalar dışarı sızmasın diye gazetecilerin bazılarına ambargo kondu.

Amerika dönüşü Erdoğan’ın ruh ikizi olan Sarıgül İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ilan edildi(!)..

Küresel  çete ;

AKP  eli  ile  bölünmeye hazırladığı,  ekonomik  kıskaca  aldığı  T.C. 

Devletini  kurucu  partiye  yıktırmaya  hazırlanıyor.

Bu   sözümü   unutmayın..!!!

CHP’nin  milli  olan  vekilleri  bu  gidişe  dur  demek  için  ayrılabilir.

Parti  bölünür  ise  milli  kesim  Balbay  ile  kontrol  edilirken,  Soros 

takımı  “her  tarafa  oynayan”  Sarıgül’e  emanet  edilir.

CHP’nin  vatansever  vekilleri  ile  vatansever  tabanı  bu  gidişe 

şimdiden  “DUR”  demelidir..!!!

2006 Yılında yazdığım  “Filler Nasıl Terbiye edilir”  yazımdan bir hatırlatma:

Filler hep aynı suyolunu takip ettikleri için beyaz adam su yoluna büyük çukurlar açarak fili tuzağa düşürür. Fil günlerce aç bırakılır. Beyaz adam siyah kukuletalı elbiseler giyer. Kötü kokular sürer. File işkence eder. Fil ölme noktasına gelince beyaz adam temizlenir. Güzel kokular sürer. Beyaz elbisesini giyerek filin yanına iner. Fili okşar. Karnını doyurur. Yaralarını temizler. Zavallı fil, katiline kurtarıcısı olarak tabi olur. Artık beyaz adamın sirkinde koca gövdesini utandıracak bir şebeğe dönecektir.

Anlaşılan o ki, 11 yıldır işlenen cinayetler, yıkılan aileler, tutsak edilen insanların acıları beyaz elbise giydirilen yeni oyuncular tarafından dindirilecek, tedavi edilecektir.

Fili şebeğe çeviren beyaz adam, idam sehpasına sürüklenen Türk Devleti’nin ipini “kurtarıcı” rolünde sahaya sürdüğü oyuncuya çektirmeye hazırlanıyor.

Aydınlıkçılar, İP’liler durur mu? Büyük resme bir yerden girmeye çalışıyorlar. Öcalan’ı PKK’nın gözünden düşürmek maskesi altında; uyuşturucu baronu sapığı masumlaştırıyor. “Öcalan’ın açıklamalarını yayınlıyoruz” bahanesi ile Türklere hizmet eden bir Öcalan figürü ortaya çıkarılıyor. Tam da bu günlerde AİHM’de Öcalan için yeni bir karar sürecine geçiliyor.

Oyun kurucuların Hesap edemedikleri ise;

Bu ülkede beyaz adamın katil olduğunu bilen çok sayıda Türk Vatandaşının olduğudur!..

Balkanlardan Kafkaslara adını silmek istediği Türk Milleti bu emperyal oyunu bozacaktır!!.

Erdoğan   ve   çetesi   mi ?

Kol-bastı oyunu ile meydana çağırılıyor. Bu durum bana rahmetli Barış Manço’nun bir şarkısını hatırlattı:

Lambaya püf de, hoh deme püf de
Perdeyi ört kız, açmada ört kız

Kol sarıyor, kol basıyor
Gız ben yanıyor, ben yanıyorum sana gız

Lambaya püf de, hoh deme püf de
Perdeyi ört kız, çekme de ört kız

Erdoğan’a

25.03.2011  Tarihli  “Şantaj Demokrasisi”  başlıklı  yazımda ;

“Siz icraatlarınıza eleştiri getiren, ülkeyi peşkeş çekmenizin karşısında duran kişi ve kurumları belden aşağı yöntemlerle yok ediyorsunuz. Açtığınız bu çirkin yolun, sonunda sizleri de yutacağını göremeyecek kadar hırslarınız gözlerinizi kör mü etti?” diye bir uyarıda bulunmuştum.

Gene  05.05.2011  tarihli  “RÖNTRGEN Siyaseti”  başlıklı  yazımda ;

( Kastamonu da, şehitler-gaziler diyarının öksüz çocuklarının memleketinde, memleketimde arsız bir konuşma yapılıyor.

Konuşma aslında dinleyenlere bile hakarettir.

Bir Başbakan düşünün; hukuk ihlali yapılarak elde edilmiş bir veriden medet umacak kadar irtifa kaybediyor.

Baykal’a gönderme yaparak “beline sahip çıkamadı” diyor.

Sonra Bahçeli’ye aynı bel altı vuruşla sesleniyor.

Buradan Başbakana hatırlatıyorum!!

Allah’ın  vaadini  hatırlatıyorum :

“Yargıladığınız  şekilde  yargılanmadan  bize  döndürülmezsiniz.”

Bu  satırları  okuyanlar  bu yazıyı  saklasın.

Allah  vaadini  yerine  getirecektir!!.)

Diye  uyarmıştım.

Okumaya devam edin ‘Ruhsuzu aşırı fazla olan bu memlekette N.K.A. bir miligram bile olumlu değişiklik olsun, TAKSİM’de kendimi asarım AMK..!!! (N.K.A = “Normal” Koşullar Altında, yani şu anda sikildiğimiz “SİSTEM” statükosunda)…’

16
Ara
13

Türk Solu sansüre boyun eğmez..!!!

Türk Solu’na yönelik PTT sansürüne karşı 14 Aralık 2013 Cumartesi günü Galatasaray
Lisesi önünde Başyazarımız Gökçe Fırat bir basın açıklaması yaptı. Ardından topluca
İstiklal Caddesi’nde gazete tanıtımı ve satışı yapıldı.

Türkiye’de sansür yok, basın özgür öyle mi sanıyorsunuz?

Yanılıyorsunuz!

Artık Türkiye’de bir sansür de var, bir sansür kurumu da.

PTT, aldığı gizli bir karar ve emirle Türk Solu gazetesinin, gazetenin abonelerine dağıtımını durdurdu!

Olay kısaca şu:

Türk Solu gazetesi, 428. sayısının kapağına “Asılacak adamsın ulan” sloganını ve Tayyip Erdoğan’ın resmini koydu.

Gazete yayınlandı.

Emniyet’e ve savcılığa teslim edildi.

Savcılık resen bir soruşturma başlattı ve gazetenin sahibi ve yazının yazarını savcılığa çağırdı.

İşin bu kadarı normal bir prosedür.

Ama gazete hakkında savcılık tarafından alınmış bir toplatma kararı yok.

Aslında toplatma kararı olsa ne yazar!

Türk Solu’nu isteseler de toplatamazlar, çünkü Türk Solu bayilerde satılmıyor.

Daha doğrusu Türk Solu’nun bayilerde satılması, çeşitli kanundışı emirlerle zaten yasaklanmış.

Yani Türk Solu’nu toplatmaya gerek yok.

Ama bu gazete, bayilere çıkamadığı için vatandaşa ulaşacak alternatif bir yol bulmuş, gazetenin aboneleri var ve bu abonelere her hafta gazete ulaştırılıyor.

Abonelere gazeteler iki kanalla ulaşıyor.

Birincisi gazetenin kendi dağıtımcıları elden teslim ediyor.

Bunun dışındakilere ise PTT kanalıyla gönderiliyor.

Zaten olay da burada patlıyor.

Türk Solu’nun 428. sayısı  PTT’ye teslim ediliyor ve dağıtılmaya başlanıyor.

Ama Ankara’da PTT Genel Müdürlüğü’ne bir şikayet geliyor.

Şikayet üzerine PTT Genel Müdürlüğü’nde bir kriz oluşuyor.

Gazeteyi dağıtmak zorundalar çünkü PTT’nin aldığı herhangi bir gönderiyi kontrol etme yetkisi yok.

Hadi diyelim kontrol ettiler, içinde Başbakan’ın hoşuna gitmeyecek bir gazete var.

Emniyet’i veya savcılığı ararlar ve sorarlar, bu gazete hakkında dağıtmama kararı var mı?

Nitekim sormuşlar da.

Ama cevap olumsuz, gazete dağıtılacak!

İyi de Ankara’da baskı var, nasıl açıklayacaklar bu durumu.

O zaman PTT kendisi bir karar alıyor, kararı gizli bir şekilde genel müdürlüklere ve bölgelere gönderiyor.

Antetsiz, imzasız, isimsiz bir karar.

Yani yasadışı bir emir!

O yasadışı emirde Türk Solu’nun dağıtımının ikinci bir emre kadar durdurulduğu yazılı!

Dahası var.

Genel Müdürlüğün baskısı bununla sınırlı değil.

Sözlü bir talimat da var.

Gazeteyi ilk teslim alan ve dağıtıma teslim eden Beyoğlu PTT’ye, bundan sonra gazeteyi açacaksınız, sakıncalı bir durum görürseniz bizi haberdar edeceksiniz ve dağıtmayacaksınız deniliyor!

Gördünüz mü siz sansürü!

Savcı gazeteyi denetleyemez ama PTT memuru denetler!

Türkiye’de basın özgürlüğünün durumu budur.

Şimdi herkes içerideki gazetecilerden bahsedebilir.

Gazetecilere yönelik baskı bir olgudur ve kabul edilemez.

Hele hele gazetecilerin mesleklerinden dolayı tutuklanması asla!

Peki ya sansür?

Hem de mahkemenin değil PTT memurunun uygulayacağı bir sansür?

Bu devirde böylesi bir çağdışılık, böylesi bir gericilik, böylesi bir despotluk olabilir mi?

Burası Kuzey Kore mi?

Burası Çin mi?

Burası Afganistan mı?

Burası Suudi Arabistan mı?

PTT Genel Müdürlüğü, kim oluyor da bu göreve soyunuyor!

Türkiye bir padişahlık ve Tayyip Erdoğan da padişah mı sanıyor?

Ben padişahıma yalakalık edeyim diye mi düşünüyor?

Abdülhamit döneminde sansür vardı, şimdiki Başbakanımız da en az Abdülhamit kadar diktatör, ben de onun dönemi gibi mi düşüneyim ve davranayım diyor?

Hatırlarsak Abdülhamit dönemi sansürü dillere destandır.

Basının kullanamayacağı kelimeler bellidir.

Mizah toptan yasaktır.

Basın kanun dairesinde serbesttir!

Abdülhamit’in kendisini çağrıştıracak bir kelime kullanılamayacağı gibi onu hedef alan bir yası da yazılamaz.

Mektupların ayrı sansüre tabi olması da o dönemden kalmıştır ama anlıyoruz ki o dönemde kalmamış hâlâ devam ediyor.

Çünkü diktatörlük aynen devam ediyor.

Sansür aynen devam ediyor.

Ama sansür sadece hükümet yalakaları tarafından devam ettirilmiyor.

Asıl sansürü basın kendi kendine uyguluyor: Otosansür!

Türk Solu gazetesinin, Tayyip Erdoğan’ı hedef alan sayılarının ilanlarını muhalif denilen gazeteler bile korkudan basamıyor!

kapak430Böyle  muhalefete  böyle  PTT !

Böyle  Başbakan’a  böyle  basın !

Ama  herkes  sussa  da  Türk Solu  susmaz !

Biz  Tayyip  Erdoğan’a  “PKK  eşbaşkanısın”  demekten  de  çekinmeyiz !

“Asılacak  adamsın  ulan”  demekten  de  çekinmeyiz !

Vazgeçmeyiz.

Gazetemizi insanların okumasına engel olabileceğini sananlar fena halde yanılıyor.

PTT dağıtmazsa kendi ellerimizle dağıtırız!

Hadi Türk Solu için özel sokağa çıkma yasağı da uygulayın oldu olacak!

Kendine  özel  görev edinen  yalakalara  sesleniyoruz :

Başbakanınızı  korumaya  kalkmayın !

Ona  güvenmeyin.

Biz   ona   “asılacak   adamsın”   dediysek   bilin   ki  

asılacağı   içindir.

Şunu  çok  iyi  bilin :

Tayyip  gider  Türk Solu kalıcıdır !

Sansürle  ürk Solu’nu  susturamazsınız !

Türk Solu’nu  hiçbir  şeyle  susturamazsınız !


Gökçe  Fırat’ın  basın  açıklaması :

Değerli  basın  mensupları  ve  Büyük  Türk  Milleti,

Türkiye’de artık yasadışı ama fiili bir sansür uygulamaya konulmuştur !

Türk Solu gazetesinin posta kanalıyla dağıtımı PTT tarafından durdurulmuştur.

Bu çok tehlikeli gelişme konusunda tüm kamuoyunu uyarmak istiyoruz.

Bilindiği gibi Türkiye’de uzun yıllardır basına sansür uygulanmamaktadır.

Sansür, bir basılı yayının okura ulaşmadan önce kontrol edilmesi ve uygun bulunmazsa okura ulaşımının engellenmesidir.

Ülkemizde bu anlamıyla bir sansür idaresi sadece ve sadece 2. Abdülhamit devrinde vardı.

Günümüzde de basın üzerinde baskılar vardır. Nitekim Türk Solu gazetesi de bu baskılardan payına düşeni almaktadır. Ama gazeteler ve kitaplar, ancak ve ancak savcılık ve mahkeme denetiminden sonra, yani hukuk süreci sonunda yasaklanabilmekte, toplatılabilmekte, yazanlara da davalar açılabilmektedir.

Oysa Türk Solu’na yönelik son uygulama tam anlamıyla bir sansürdür. Üstelik tam anlamıyla da yasadışıdır. Gazetemiz savcılık denetimine tabidir. Savcılar da PTT’nin dağıtmadığı 428. sayımız hakkında resen bir soruşturma başlatmış bulunmaktadır. Ancak gazete hakkında bir toplatma ya da yasaklama kararı alınmamıştır.

Bu hukuki duruma karşın PTT, yasal olan gazetemizin dağıtımını engelleme kararı almış ve dağıtımı durdurmuştur. Karar tümüyle yasadışı olmasının ötesinde, bu yasaklamayı yapanlar, resmi bir karar da almamışlar ve sorumluluk almaktan kaçınmışlardır. Ortada bizim elimize geçen bir yazılı talimat ve emir vardır ama bu emrin altında bir imza ve isim yoktur. Yani PTT tümüyle yasadışı ve gizli bir işlem yapmaktadır. Ve bu yaptıkları sadece yasadışılık da değildir fiili bir sansürdür.

Soruyoruz bu kararı alan işgüzarlara, savcının bile yasaklamadığı bir gazeteyi yasaklama yetkisini PTT kimden almaktadır? Ne hakla, üzerlerine vazife olmayan bir emanet zarfı açmakta, karıştırmakta, incelemektedirler? Ve merak ediyoruz, bunun dışındaki mektupları da açıp inceliyor musunuz? Türkiye’yi açık cezaevi mi sandınız?

Olay haberleşme özgürlüğü ile, basın özgürlüğü ile, fikir özgürlüğü ile ilgili inanılmaz bir ihlaldir, çağdışıdır. Böylesi bir uygulama ancak Kuzey Kore’de yapılabilir.

Tüm kamuoyunu ve özellikle de basın camiasını uyarıyoruz. Bu olaya sessiz kalmayın. Bugün Türk Solu’na uygulanan bu sansür, bilin ki yarın size de uygulanacaktır. Kaldı ki bu uygulama, iktidarın niyetini göstermektedir. Çok yakında 2. Abdülhamit devrindeki gibi sansür kurullarını devreye sokarlarsa kimse şaşırmasın, bu kadarını beklemezdik demesin.

Türk Solu olarak,bu yasadışı emri çıkartanlar, uygulayanlar ve bu yasadışı emre uyanlar hakkında yasal yollara başvuracağız ve hesabını soracağız.

Herkesi  basın  özgürlüğünü  savunmaya,  bu  sansüre  karşı  çıkmaya  çağırıyoruz.

PTT’nin  dağıtmadığı  gazetemizde  yazılanları  yazmaya  devam  edeceğiz.

Bu  yasadışı  sansürü  protesto  için  de  dağıtılmayan  gazetemizi  burada  İstiklal  Caddesi’nde  elden  satacağız.

Şunu  herkes  bilsin,  Türk Solu  sansüre  boyun  eğmez !

Ve  şunu   da  bilin,  Tayyip  gider  ama  Türk Solu  kalıcıdır !

Okumaya devam edin ‘Türk Solu sansüre boyun eğmez..!!!’

16
Ara
13

Türk’ün güzel yüzü, masum kızı

 

Serap,  benim   canım   kardeşim.

Türk’ün  güzel  yüzü, masum  kızısın  sen.

Ve   bir   “millet“in   ruhsuzluğunun   kurbanısın   sen.

Ölüm yıldönümünde mezarına geldik; üzüntümüz bir yana moralimiz bozuldu, yine yalnızdık.

Hep  olduğu  gibi.

Orada  sana  seslenmeye utandım. 

“Mekanın  cennet  olsun”    derken,  senin 

cennette  olduğunu  zaten  biliyordum.

Peki sen bizim burada cehennemde olduğumuzu   biliyor   musun ?

Sen  gittikten  sonra  bu  ülkede  hiçbir  şey  değişmedi.

Tüm  şehitlerimizi  olduğu  gibi  seni  de  hatırlayan  yok !

Tüm  şehitliklerimiz  gibi  senin  mezarın da boş !

Emin  ol,  seni  İngiltere’de  İRA  öldürmüş  olsaydı,  İngiliz  Başbakanı  mezarında  olurdu.

İspanya’da  ETA  öldürseydi  İspanyol  Başbakanı  mezarında  olurdu.

Türkiye’de  de eğer  bir  Türk  başbakan  olsaydımezarında  olurdu.

Ama  değil  biliyorsun.

Ülkemizde  Başbakan,  seni  öldüren  PKK’nın  eşbaşkanı  çünkü.

Onlara  kızmıyorum,  çünkü  onlar  zaten  bizim  düşmanımız.

Katilinden  bir  şey  beklemiyorum!

Ben  senin  mezarında  dost  yüzler  aradım  oysa  boşuna.

Ya  da  seni  anacak  dost  sözler.

Seni  hissedecek  dost  yürekler.

Seni  unutmayacak  vicdanları  aradım.

Senin  için  dökülecek  göz  yaşlarını  aradım.

Ben  senin  mezarında  bir  milleti  aradım,  bir  davayı  aradım.

Ve  bulamadım.

Senden  utandım,  kendimden  utandım.

Biliyorum  ki  bu  günah  boynumdayken  ağlamak  bile  bana  hak  değil.

Seni  yalnız  bıraktık  güzel  Serap.

Sen  bizim  serabımız  olamadın.

Bil  ki  biz  serabını  yitirmiş  bir  milletiz.

Bil  ki  biz  hayalleri  ölmüş  bir  milletiz.

Bil  ki  biz  vicdanı  bitmiş  bir  milletiz.

Bil  ki  biz  inancını  yitirmiş  bir  milletiz.

Ve   millet   olmayı   geçtim,   bilmiyorum   ki   nasıl   olacak  da   yeniden   insanlaşacağız !

Sözde  biz  Türkler  bozkırdan  bu  yana  hep  bir  serabın  peşinden  gitmişiz.

Oysa  görüyorsun  ki senin  ardından  gidemedik.

Mezarına  bile  gel(e)medik.

Serabını   yitiren   bir   milleti   ne   diriltebilir   ki,  

senin   yanman   bile   diriltemiyorsa..!!!

Anlayacağın   Serap,

Ölümün   bir   büyük   yaraydı  içimde.

Unutulman   daha   derin   bir   yara.

Senden   özür   diliyorum,   seni   yaşatamadım.

Senden  özür  diliyorum — seni  hatırlatamadım…

Okumaya devam edin ‘Türk’ün güzel yüzü, masum kızı’

07
Ara
13

UNUTMAK İHANETTİR — ONA GÖRE — SAFINI BELİRLE..!!!

UNUTMAYIN

05
Ara
13

HEPAR’dan Kamuoyuna Duyuru

İstanbul   Büyükşehir   Belediye   Başkanı   olabilecek   en   yetenekli   ve   donanımlı,  

mesleğinin   uzmanı   ve   bu   kentin   en   âcil   sorunu   olan   “güvensiz   konut”  

kâbusunu   sonlandırabilecek   yegâne   kişidir…

“Yerel   seçimlerde   parti   değil   kişi   önemlidir”   denilir…

Hadi   bakalım   İstanbul   seçmeni — sana   özveriyle   hizmet   etmek   isteyen  

bu   insanımızı   seçimlerde   can – ı   gönülden   baştacı   et..!!! 

osmanpamukoglu_ahmetercan

Basın   Bülteni   ve   Kamuoyuna   Duyuru :

*    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *    *

ahmet ercanPROF. DR.   ÖVGÜN   AHMET   ERCAN’NIN   ÖZGEÇMİŞİ :

10 Kasım 1947   (15.03.1948  Belgeli) ‘de  Aydın – Nazilli’de  doğdu.

Bilimci, Türk Dili Araştırmacısı,  Jeofizik  Mühendisi,  Türk  Dili  Araşırmacısı,   Çağımcı  (gazeteci),   Yazar,   Düşünür,   Kamusal  Toplum  (STK)  Örgütçüdür.   İstanbul  Üniv (Tüleklik- Lisans) 1970,   ABD’de  Kaliforniya  Stanford  Üniv.  (Unganlık – Master) 1973,   Colorado  CSM (Ökelik – Doktora) 1975,   Massechutsetts  Ins.  Of  Technology  MIT (Ökelik  üstü – Post  Doktora)  1980  derecelerini  almıştır.  1975 – 2004 arası İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliğinde öğretim üyeliği yapmıştır.

2011‘den günümüze İTÜ Jeofizik ile Maltepe Üniv İnşaat Müh. Bölümlerinde öğretim üyeliği yapmaktadır.

17 kitabı, 420 bilimsel yayını, Türkiye sorunlarına yönelik 905 araştırma tasarımı vardır.

24 Kamusal (Sivil) Toplum Kuruluşu’na üyedir.

SENATO ile ŞANTİYE dergileri ile Beşiktaş, Yeşil Dünya gazetelerinde sürekli köşe yazarıdır.

Türkiye’de ilk kez “Jeofizik Mühendisliğini” 1983’de kurduğu YERALTI ARAMACILIK Bilimsel Araştırma Kuruluşuyla özelleştirmiştir.

2000 – 2002’de  TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Başkanı,

2002 – 2004’de  Türkiye Jeofizik Kurumu Derneği Genel Başkanlığı,

2006 – 2007  arası İran Devletinin petrol danışmanlığını yapmıştır.

2010’da “Ülkeler Deprem Ağı Türkiye Başkanlığına” atanmıştır.2011-2012 arası TMMOB JFMO Başdanışmanlığı yapmıştır.

1974’de  Amerika’da “Yılın En Başarılı Yabancı Öğrencisi”,
2000’de  İ.Ü. İletişim Fakültesi “Yılın İletişimcisi “(Deprem Eğitimi ile),
2002’de  Halkın Onur Ödülü,
2002’de  ADD’ce Yılın Atatürkçü Bilim Adamı,
2003  – 2005’de Aydın Derneği Yılın Deprem Bilimcisi,
2005  Uluslar Arası Azerbaycan Jeodinamik ve Petrol Toplantısı “En başarılı Bilim Adamı”,
2012  Dil Derneği “Yılın Bilim Adamı”
2013  Fen Bilimlerinde “Yılın Yerbilimci Bilim Adamı” ödüllerini almıştır.

İlgi alanları; Kentsel Dönüşüm, Yapılaşma ile Yapı Jeofiziği, Deprem Kestirimleri, Yeraltı Kaynakları Aramaları, Arkeojeofizik, Türk Dili Araştırmalarıdır.

Yaşamı; Araştırma, eğitim, yayın, danışmanlık, sunuşlar(konferanslar), TV izlenceleri yaparak yaşamını prof-dr-ercansürdürüyor.

Eşi  Bosna – Hersek  İstanbul  Konsolosu’dur.

Bir  oğlu,  bir kızı,  iki  torunu  vardır.

Çilim  (sigara)  ile  alkollü  içki  içmez.

Organlarını  bağışlamıştır.

Türkçe,  İngilizce  bilir.

Katıksız  Atatürkçü,  bilimgüder(laik),  yurtseverdir.

Al  bayrağını,  İkiteker  sürmeyi,  Ağaç  dikmeyi  sever.

Kavalalı  Mehmet  Ali  Paşanın  büyük  torunudur.

http://www.hakveesitlik.org.tr/05_12_2013-duyuru/#!prettyPhoto

04
Ara
13

4 aralık — Dünya Madencilik “Gün”ü…

Eğer   isyan   edilecekse,

EMEK   hırsızlarına,   sözleşmeli   köle   yasalarına   isyan   edelim..!!!

HEPİMİZ   bir   olup   isyan  edelim..!!!

Biri   Kürtüm   diyor..

Biri   Lâzım,   Çerkezim,   Sünniyim,   Aleviyim………

Emekçi   kim — Hepimiziz..!!!

Bu   ayrım   gayrım   olduğu   sürece   ÜLKEMİZİ   gelen   sömürür,  giden   sömürür.

Biz  de   acılarımızla   “yaşam”aya   “devam”   ederiz…….

03
Ara
13

Y – CHP ye AMK, ye… Dünya sömürgeni GANGSTER USA’dan “icazet” alarak T.C. Devlet Hazinesi’ni yeme sırası sana ve taban(sızlar)ına gelmiştir — BULUNDUKLARI PARTİLER FARKETMEKSİZİN OSMANLI YAĞMA STATÜKOSUNUN ARTIKLARI OLAN BU GEÇMİŞİNİ SİKTİĞİMİN HAZİNE ASALAKLARI YÜZÜNDEN HALKIMIZIN TEKRAR TEKRAR YARRAAA YEMEYE DEVAM EDECEĞİNİN RESMİDİR BU… AKePe GİTMİŞ, BUNLAR GELMİŞ NEYİME, AMK..!!! — SÜRÜNMEYE DEVAM — ÜSTELİK GÜZEL ÜLKEMİN PARÇALANMASINA KARŞI KOYACAK EN SAĞLAM VE BİLİNÇLİ KESİM DE BERTARAF EDİLEREK..!!!

Taban(sızlığ)ını  siktiğimin  CHP’sinde  bundan  sonra  hiçbir  CHP’li  

“Tam   Bağımsız   Türkiye”   sloganını   ağzına   almasın,   AMK..!!!

Bu   ülkede   “SİSTEM”   denilen   ‘STATÜKO’yu   tarihin   mezarlığına   gömmek   için  

hiç,   ama   hiçbir   şey   yapmadan   öylece   hazıra   “DEĞİŞİM”   bekleyen   safsalak  

dangalaklara   USA’dan   John  Benjamin  TOŞŞAK   gibi   cevabın   resmidir  bu..!!!

Hani   nerede   o   “Karşıyız   karşı,   herşeye   karşı”   diyenler,   AMK..!!! 

Hepsi   ‘YAĞMA   KÜLTÜRÜ’ne   esir   olup,   yiyiciler   safına   geçerek  

bütün   şerrrefsiz   adiler   gibi   ‘DİLSİZ   ŞEYTAN’lığa   mı   terfi   ettiler,   AMK..!!!

Eeeeeyyy,   ruhsuz   tabansızlığını   siktiğimin   CeHePe   “taban”ı..!!!

Bu   ülkenin   gençleri   ‘GEZİ   RUHU’nu ;   sizin  “parti”   kodamanlarız   âciz   köleler  

gibi   USA’dan   icazet   alsınlar   diye   başlatmadı,   AMKlarım..!!!

SİYASİ   PARTİ   ulan   bu..!!!

Kendi   halkını   pazarlayıp   siktiren   pezevenklerin   SEKS   PARTİSİ   değil..!!!

TEZ   ZAMANDA   BU   HAİNLERİ   BAŞINIZDAN   DEFEDİN — YOKSAAA,   TOPUNUZU…!!!…

ONA   GÖRE..!!!




İstatistikler

  • 2.406.122 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Aralık 2013
P S Ç P C C P
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031  

En fazla oylananlar