ABD Afganistan’a saldırdığında, o zamanki Başkan George W. Bush’un eşi Laura sekiz yıllık Beyaz Saray eğleşmesinin kendi ağzından tek açıklamasını yaptı: “Afgan kadınları artık kurtulmuştur!”
Sanki erkeklerden kocası, kadınlardan da o sorumluymuş gibi.
Oysa, Laura Bush’un Amerika’da ya da her hangi bir yerde kadın hakları üstüne sözü edilecek bir varlığı olmamıştı.
Kaldı ki, söylediği dört sözcük bir kandırmanın ötesine geçmiyordu.
Ağzındaki tekerlemenin nasıl bir yanıltma olduğunu anlayacak bilgiye de, bilince de sahip değildi.
Gerçek şu ki, Afganistan kadınlarının konumunda değişiklik yoktur ve gidiş daha da kötüyü gösteriyor.
Bu değerlendirmemi aşağıda kanıtlamağa çalışacağım.
Daha başında özetlersek, işgâlci Amerika’nın oradaki kadınları kurtarmak ya da durumlarını düzeltmek gibi bir amacı yok.
Ağır basan tek bir kaygısı var: Kendi anlayışına göre, “güvenlik”.
O da daha fazla asker, silâh ve havadan bomba demek.
İşgâlcilerle yerliler çatışmağa başlayınca, kadınlar iki ateş arasında kalıyorlar.
Ya ölmekte, ya kaçmakta ya da eve (Taliban döneminde olduğu gibi) kapanmak zorundalar.
Savaşın yıllar süren şiddeti kadını iki cephede de, yani hem evde, hem dışarıda tehlikelerle sarıyor.
Kukla Hamid Karzai yönetiminin yeni yasası kadın haklarını daha da kısıtlıyor.
Gene “kadın hakları” diye ayak diretenler bir yerde ölü bulunuyor.
Yalnız kadınlar değil, “evdeki hatunu odasına neden kilitlemiyorsun?” dedikleri ailenin başındaki erkekler de.
Dayak ve cinsel saldırı eskiden olduğu gibi.
Ama Taliban zamanında hiç değilse başlarına bomba yağmıyordu.
23 Eylül 1988’de eşimle birlikte (Candan Selek Ataöv) Kâbil’de Afganistan Kadınlar Kurulu Başkanı Masume İsmetî Vardak’la konuştuk. O tarihte başkentte genel çizgileriyle sol bir iktidar vardı. Masume Hanım Kandahar’da orta sınıf bir aileye doğmuş. Dönünce önce Eğitim Bakanlığında çalışmış, sonra milletvekili olmuş. Sol hükûmetin kurulmasından sonra Bilimler Akademisinde Toplumsal Bilimler Bölümünde görev almış. İki kitap çıkarmış. Biri Afgan ozanı Koşal Hatek, öteki de (o ülkenin Ziya Gökalp’ı) Mahmut Terzî üstüne. Eşi nükleer fizikçiydi. Defterimdeki notlardan o tarihte söyledikleri: “Ben iktidar partisinin üyesi değilim. Ama yetişmem nedeniyle kadın örgütlenmesinin başkanlığını kabul ettim. 137.000 üyeye eriştik. Bize bağlı alt kadın kuruluşları da var: Şehir Aileleri ve Diplomat Eşleri. Bizimkinin 29 il, 80 ilçe, 21 bucak ve 900 köyde kolları, ayrıca iş yerlerinde 2000 temsilciliği bulunuyor. Şehit dulları ve anaları bize gelir. Böyle 12.000 dul var. Onları maaşa bağlarız. Yiyecek isteyenlere gıda kuponları dağıtırız. Yönetim konutsuzlara ya bir yer ya da ev yapacak toprak gösterir. Çocuklara okul, hastalara doktor buluruz. İlâç alamayanlara parasız ilâç veririz. Eşini ya da oğlunu yitirenler yurt savunmasında öne çıkma çabasında. Kırsal bölge kadını halı dokur, dikiş diker. Kimi işyerine sabah gelip kahvaltısını orada yapar, sonra işinin başına oturur. Kimi hammaddeyi bizden alır, evine götürür, orada işler. Kimi de buraya bir zanaat öğrenmek için başvurur. 50.000 kadına okuma-yazma öğrettik. Meslekten öğretmen olanlar bunu ek ücret almadan yaptı. 599 kadın subay oldu. Savaşta üretim durmadı; erkek askere, kadın işyerine gitti. Merkezden illere, ilçelere çıkıyor, oralarda toplantılar yapıyoruz. “Kadınlar” anlamına “Mermun” adlı iki dilde bir süreli yayınımız var…” O tarihlerde Afganistan’daki sol iktidar kimi yanlışlar yapıp sendeleyerek gitse de, genelde bu yoldaydı. Önünü ABD’nin destek olduğu “Mücahidler”, sonra da Taliban kesti. Şimdi de Amerikan işgâli bu ülke sorunlarını çözdüğü, Afgan kadınını özgürleştirdiği yalanını yayıyor. Oysa, işgâl sürdükçe, sorunlar da büyüyecek.
|
|
Şimdi ayrıntılara gelelim.
ABD Afganistan’daki asker varlığını arttırma peşinde.
Generaller öyle istiyorlar.
Örneğin, dört yıldızlı Stanley McChrystal.
Siyasetçiler de aynı görüşte.
Afgan Ordusunun ve güvenlik güçlerinin eğitimi için daha fazla para ayrılmalıymış.
Amerika’da kimi kadın hakları savunucuları da var.
Onlar da Amerikan askerleri çekilirse, Afgan kadınlarının Taliban acımasızlığının eline kalacağını düşünüp üzülüyorlar.
Ancak, günümüz koşullarında o kadınların nelere yargılı olduklarına ilişkin bilgileri yok.
Bu nedenle, onlar bile savaşın sürmesinden yana.
Sanki Amerikan askeri kadın haklarının oradaki bekçisi.
Ne var ki, Afgan kadının Amerikalıların gelmesiyle erkekle eşitlendiği, hiç değilse özgürleştiği dedikodunun ötesine geçmiyor.
Son başkanlık seçimlerini kazanamamasına karşın gene o konumunda kalan Karzai’nin yeni aile yasası Taliban’a rahmet okutur.
İşgâlci Amerika seçimin gerçek sonucunu da, yeni yasanın amacını da iyi biliyor.
İkisini de onaylamış durumdadır.
Karzai cumhurbaşkanlığına getirildiğinde, “Taliban’ın dar kafalı ve baskıcı yönetimi altında inlemiş olan kadınların acılarını dindirmeğe kararlıyız” gibi bir açıklama yapmıştı.
Ancak, bu sözünü yerine getirmedi.
Kendi daha önce Dünya Bankasında çalıştığından ülke dışındayken uğraşı doktorluk olan bir hanımla evlenmişti.
O da şimdi başkent Kabil’deki konutunda bir tür ev hapsindedir.
Hekime her gün her saat çok gereksinim duyulan bu ülkede o kadın da konutundan dışarıya çıkmıyor.
Cumhurbaşkanı Karzai de, ülkeyi aralarında gelir ve egemenlik uğruna bölmüş olan “savaş lordları” da, Taliban için kurşun sıkanlar da benzer hamurdandır.
Kuşkusuz, birkaç aydın dışında, birbirilerine düşmanlık edenler bir konuda, kadına karşı tutumlarında anlaşıyorlar.
1988’de eşimle birlikte Afganistan’a gittiğimizde, orada sol bir yönetim vardı.
Kılavuz diye bize verilen yerli erkek hiçbir işe yaramıyordu.
Daha ilk gün bana bir doğal, bir de siyasal büyük Afganistan haritası bulup vermesini rica ettim.
Birkaç kez yineledim.
Sürekli “kolay” diyor, ama getiremiyordu.
Onun yerine, bize de görünmeden otelin lokantasına sabahın erken saatinde gelip bizim hesabımıza özenli bir kahvaltı ediyordu.
Dönmemizden bir gün önce, oranın Dışişleri Bakanlığı içinde geçenekte (koridorda) dolaşan bir Afgan kızı gördüm.
O da diplomatmış.
Akıllı, becerikli, başı açık ve uygar biriydi.
Haritaları ondan da istedim.
Beş dakikada ikisini de getirip verdi ve şunları söyledi :
“Ben de erkekler gibi Bakanlığın giriş sınavlarında başarılı oldum. Mesleğe girdim de. Ancak, kız olduğum için bana ne oda verdiler, ne de bir masa. İşimi ortada dolaşarak yapıyorum. Üstelik, bunlar ilerici de. Savaşta da artık yeniliyorlar. İktidara ötekiler gelince, benim durumum ne olacak? Herhalde, eve kapatacaklar.”
Okumaya devam edin ‘Afgan kadınları ve ABD’
Son Yorumlar