Uzun zamandır yazıyor ve çiziyoruz; kimi tespitlerimiz doğru çıkıyor, kimileri yanlış, ama ortada şöyle bir gerçek var ki; neyi ne şekilde yazdığınız değil veya neyi nasıl irdelediğiniz değil.. neyin ne zaman ve nasıl olacağını kestirmektir asıl olan.
Derinde yatan planı önceden deşifre ediyorsanız ve bu tespitleriniz toplum nezdinde ilgi görüyor ve aynı oranda yayılıyorsa, bir bakıyorsunuz yanılmışsınız..
Çünkü plan değişiyor..!!!
Aslında yazılan da, anlatılan da tam manasıyla doğru ve hatta ‘açık etme’ babında etkili..
işte o zaman bir başka plan giriyor devreye..
Bunu niye yazdım derseniz; küresel çetenin planları an be an değişir.. hedeflerde bir farklılık olmasa da; toplumun tepkileri, planda yer alan hedef sapmaları, hizmet eden işbirlikçilerin iç piyasaya yönelik endişeleri ve daha pek çok etkenden dolayı haftalık ve hatta günlük değişimler zorunluluk halini alır. Anlayacağınız; ne sandıkları kadar akıllılar, ne de sanıldığı kadar zekiler.. Küresel çete, vahşi doğadaki sırtlan sürülerine benzer; bütün azametleri aslanlar gelene kadardır, sonrasında akbabalardan farksızdırlar…
İşte bu sebepten dolayı, düşmanı -insanlık düşmanları- ne küçümsemek, ne de olduğundan daha güçlü görmek ya da göstermek doğru değildir. Ülkemizde ve dünyada son yıllarda yapılan en büyük stratejik hata budur; sahip oldukları güçten çok daha fazlasını isnat ediyoruz ve bu ediş; onların daha da güçlenmesine ve daha fütursuzlaşmasına yol açıyor..
Evet insanlığın karşısında ve insanlığı hedef almış olan güç odakları mevcuttur; lakin yenilmez değildir.. Çünkü ister inanan olun, ister inanmayan; her iki şekilde de kaybedenler ‘negatif‘i temsil edenler olacaktır.. İnanan iseniz; yaratıcı güç ‘pozitif’i temsil eder, karşısında negatifi temsil eden ‘şeytan‘dır ve kutsal kitaplarda en başından yenilgiyi kabul etmiştir; çünkü varlığını borçlu olduğu Yaratıcıyı iyi bilmektedir.. son gün imanını belli edecek, kendisinden yana olanların sorumluluğunu almayacaktır. Şayet Kitap‘ı okuduysanız, bilirsiniz..
İnanmayansınız! O halde çözüm daha basit.. hangi ‘red’ akımından olursanız olun, sahip olduğunuz ‘ahlak’ öğretisi; yani yolda yürürken farkettiğiniz karıncayı ezmemek için adımınızı değiştirmeniz.. işte bu öğreti kabaca ‘madde’ye izafe edemeyeceğiniz bir dürtünün neticesidir ki; bu da, ‘pozitif’i temsil eder.
İyi ve kötünün savaşında elinizden hiç bir şey gelmese bile, nerede durduğunuza dikkat edin; o bile neticeyi etkileyecektir. Aydınlığı gün ışığında fark edemezsiniz, karanlığın en derin olduğu anda bir kıvılcım bile geceyi ateşe verir.. siz en azından gölge etmeyen olun, o da yeter…
Hayatta bazı bilgilere sahip değiliz ve hiç bir zamanda sahip olamayacağız; ancak doğruya sahip olmak bizim elimizde ve sahip çıkmak ise seçimlerimizle ilgilidir. Evrenin sonsuzluğu, duyu organlarımızın sınırları, yaratılan ya da kendiliğinden ‘varolan‘ olma düşüncesinin hem birbirine bu denli zıt ve aynı zamanda bir o kadar yakın olmasındaki enteresan çelişki ve daha pek çok erişilmezin kapasitemizin üzerinde olması ve bu olma halinin devamlılık arz edecek olması, vesaire..
İlla da bir cevap varsa ölüm halinde bu ortaya çıkacaktır; yoksa eğer, zaten ‘mana‘ yoktur, ‘mana‘ yoksa eğer.. peki sahip olduğumuz ‘ahlak‘ neyin nesi!
Ya vicdan !
Asıl olan ‘vicdan‘dır..
Peki ‘ahlak’ın olmadığı yerde ‘vicdan‘ ne arar..
Birisi genel öğretidir; ki kodlanmış olmalı, diğeri ise sonucunda ortaya çıkan eylemdir; ki ‘mana’yı kutsar..
Dikkat ederseniz son yıllarda, aslında geçmişten bugüne periyodik olarak süregelen bir saldırı vardır ‘ahlak’ kavramı ve anlayışına karşı.. oysa ‘insan’ medeniyetinin en başta korunması gereken yegane değeri ‘ahlak’ anlayışı olmalıdır; zira varlığın sebebi veyahut sebebin varlığı, kısaca asıl öz burada yatmaktdır. Ayrıca bu düşünce temelinde bahsettiğim ‘varlık’ anlayışı salt Orta-doğu kaynaklı din düşüncesi ile temellendirilmiş değildir, aslında ateist düşüncenin de merkezinde yer alan ve ancak fazlasıyla dillendirilmeyen ‘bilinmeyen‘e cevap niteliğindedir.
Sonuç ne, diye soracak olursanız; aslında sonuç dediğiniz şey ‘mutlak cevap’tır; ki, bu bilgiye sahip olmak ise ‘madde‘ evreninden tamamen bağımsızdır.. ya da temellendirmemiz sahip olduğumuz ‘mantık’sal düzlemle çok alakalıdır…
Tüm bunları alt altta sıralamamda ki temel sebep ise; inanç sistemleri ya da inanç karşıtı ‘karşı sistemlerin‘ bile öz itibariyle birbirinden bağımsız olmadığını ortaya koymak ve bu düşünceden hareketle önemli olanın ‘insan’ öznesi olduğunu ortaya koymaktır.
Yukarıdaki temellendirmeler tamamen benim kişisel düşüncelerimdir; ancak ‘insan’ öznesinde buluşmayı temel alan ‘yeni dünya düzen’cileri ile ‘ahlak‘sal manada taban tabana zıtlık taşımaktadır. Analizlerde ‘bilinçaltı düşünce‘ yani arka planda yer alan asıl düşünce çok önemlidir; şayet ortada yer alan bir düşüncenin ne anlattığını anlıyor, ancak neyi amaçladığını bilmiyorsanız tuzağa düşmeniz kaçınılmazdır, hem de doğru yolda olduğunuzun savunusunu yaparak ve de karşı çıkanları suçlayarak…
Tarih, kendi zamanında anlaşılamamış filozofların haklılığını yazmak suretiyle çok başka bir görevi de ayrıca yerine getirir.
İnsanlar yaşadıkları devrin çıkar ilişkileri ve toplumsal gidişattaki yine kendilerini temel alan duruşları ile bireyselliği esas almışlardır; bu durum tüm sosyal ilişkileri belirlediği gibi ‘egoizm‘in de tüm tarih boyunca hakimiyeti ile sonuçlanmıştır.. ve devam etmektedir.. Ortak aklı ve de dolayısıyla ortak ‘ahlak’ı dengeleyememiş olması ‘ahlak’ın ürünü olan ‘vicdan’ mekanizmasını sekteye uğratmıştır; bu da günümüzde yaşanılan trajedilerin başlıca sebebidir..
Dünya görüşünüz madde ile sınırlı ve düşünce yapınızın içinde felsefeye yer yok ise; geçmişte, bugün ve gelecekte yaşananları anlayabilmeniz zor ve hatta imkansızdır; her şey sizin gördüğünüz veya bildiğinizden ibaret değildir.. Bugün enerji savaşları denen ve aslında gizlenen bir başka savaşın esiri olurken, hem etkisiz kalmak hem de etkisiz kılınmak, yine sahip olduğunuz bilgi ile değil, sahip olmanız ve öyle yorumlamanız gereken bilgi ile ortaya çıkan ya da konan durumdur. Bu da çoğu zaman anladığınızı sandığınız durumun aslında tam tersi bir başka durumla eş değer kılınması durumudur; ki bu da şu an insanlığın karşı karşıya kaldığı felaketlerin düz okunuşu demektir. Bugün ölesiye savunduğunuz düşüncelerin, gerçekte size ait olup olmadığı ile ilgili bir durum gibi.. ya da size ait olan düşüncelerin aslında yanlış olduğu fikri ile etkisiz kılınıyor olmanız ve de ne yazık ki asıl doğru olanın yanlış ile yer değiştirmesi durumu.. hem de razı gelinerek.
‘İnsan’ ortak kültürüne saldırı çok büyük boyutlara varmış bulunmaktadır; ‘ahlak‘ mekanizmasının temeli olan aile kavramı bugün itibariyle sahte ‘özgürlük’ kavramı ile saldırı altındadır ve bilhassa ‘ahlak’ın kendisi ‘etik’ kelimesi ile en baştan saldırı altındadır. Felaket burada yatmaktadır; sosyal bir canlı olan insanın kimlik anahtarı olan aile kavramı ‘sınırsız seks’ ve ‘sınırsız özgürlük’ sloganları ile küresel çetenin sahip olduğu medya organlarınca her gün halkın bilinç altına işlenmekte ve gen aktarımı esas olarak çoğalan insanoğlu kendisinden sonraki nesillere nasıl bir saldırı olduğunu henüz anlayamamaktadır. Negatif plan işlemektedir…
Bilinen mana ve kabul görmüş ‘din’ kavramı ile ilgili olmasam da; ‘ahlak’ temelinde ve ‘vicdan’ ışığında pozitif düşüncenin kutsallığına inanan biriyim ve pozitif plandan yanayım; varlığımın amacı bu olmalı.. işte bu sebepten tüm yazılarım günümüze olduğu kadar gelecek nesillere de bugünden notlar içermektedir ve plandan haberdar olduğumuzun habercisidir ve başlangıcın hikayesidir.. bilsinler…
Çünkü bugün ‘sınırsızlığı’ toplumlara pompalayan negatif plan sahiplerinin temel düşüncesi, gelecekte ortaya çıkacak olan ‘KAOS’ düzeninin alternatifi, tüm insanlığı kapsayacak baskıcı ve totaliter bir düzen kurmak olacaktır.. ‘Sonsuz Faşizm’e geçiş, demokrasi yalanlarıyla ve daha fazla özgürlük masallarıyla olacaktır..
Bazen çok isteseniz de olanı, olmakta olanı engelleyemezsiniz; bu mücadele vermeyeceksiniz ya da baştan yenilgiyi kabul edeceksiniz manasına gelmez, gelmemeli de; çünkü bugün bir yazarın yazacağı bir cümle, bir ressamın çizeceği bir tablo ya da bir delikanlının sıkılan yumruğu.. bugünün gününe değmese, değemese de; yarının karlı bir kış gününde insanlığın kaderini değiştirecek olan ‘ahlak’lı bireylerin çoban ateşi olabilir.. çünkü kötülük kalıcı değildir.. çünkü yapıcı değildir..
Çünkü asıl olan ‘mana’ iyiliktir; hangi düşüncede olursanız olun, insanın mayası ‘iyilik’tir…
‘İyi’ yaratıcı olandır, ‘kötü‘ ise yokedici; bu da göstermektedir ki, yaratı olmadan yok etme olamaz.. işte bu önermeden çıkan sonuçtur; ister inanan ol ister inanmayan, galip gelecek olan ‘iyi’ olandır, pozitif plan sonunda galip gelecektir.. arada geçen süreye ister imtihan deyin, ister kader, isterseniz maddenin tabiatı.. ne derseniz deyin; bir ‘mana’ varsa kazanan o olacaktır, yoksa.. kazanan kaybeden olmanın pek de bir önemi olmasa gerek… değil mi..
Kendi şahsi kaygılarınız harici ‘insan‘i kaygılarınız varsa; çocuklarınızın eğitimi ile ilgili olun; onlara bireysel çıkarların değil, toplumsal çıkarların daha yüce değerler olduğunu öğretin, anlatın.. bir daha, bir daha anlatın.. ki sizden sonraki nesillerin geçmiş ile bağı kopmasın.. Bugün yapılmak istenen tam da budur, tam da insani kaygıların değil şahsi kaygıların kutsandığı bir süreçten geçmekteyiz ve bu süreç kalıcı kılınmaya çalışılıyor. Tehlike sanılandan ya da sanılması istenenden çok daha büyüktür; ki dinsel hiç bir veriyi esas almasam da -bilinen manada- ortada olan ve işletilen plan derin bir karanlık içermektedir..
Saldırı ‘insan nesli’nedir; bunu halen daha görmeyen, hadi canım sende, diyenlere tavsiyem; hiç bir detay bilgiye girmeden, o güzel beyinlerini fazla yormadan, sadece ve sadece; bilimsel araştırmalar boyutunda hangi projelere kaynak aktarımı yapıldığına bakmalarıdır. GDO’dan, ilaç sanayinden, kimyasal-biyolojik silahlardan ve de gen teknolojisinden ve geldikleri aşamalardan bahsetmiyorum bile.. 51. Bölge hangi güçlerin kontrolünde, vesaire..
Bu birileri petrolün peşinde falan değil, bunu bilmeniz bile doğru bilgiye ulaşmada bir adımdır; ortada çok başka ve karanlık bir plan var ve her seferinde tekrarladığım gibi.. Bu hırs ‘insani‘ değil..
Sahi bu firavun ailesi nerede! yok olmadı ya bunlar.. Geçmişle bugün arasında çok kritik zaman ve mekan ilişkileri kayıp, günümüzde yakılmayan eski kütüphane kalmadı ve ilginçtir her arkeolojik kazının arkasında İsrail sponsorluğu var.. Biz de piramitlerde fotoğraf çektiriyoruz, adı da turizm..
Yoksa siz hala oraların gerçekten mezar olduğuna mı inanıyorsunuz, yukarıda bahsettiğimiz gibi; ne bildiğiniz değil önemli olan, bildiğinizin doğru olup olmadığıdır asıl olan!
İşte ben bu sebeplerden yazıyorum; Türküm, halkım için yazıyorum, insanım; insan için yazıyorum..
Birileri başka bir şeylerin peşinde…
İyilik peşinde olmadıkları açık.. Medyanın kutsadığı isimlerden uzak durmanız ilk adım için önemli; çünkü iyiliğin peşinde olanların medyaca kutsanması planı aksatır.. Siz iyisi mi ilk şifreyi böylece kırmış olun, gerisi kendiliğinden gelir..
Umutsuzluk asla; karanlık maddeyi arayanlar, karanlıkta yok olmaya mahkumdurlar, siz zamanı geldiğinde bir kibrit çakın yeter.. ya da o kibriti çocuğunuza emanet edin..
Doğru bilgi aktarımı içinde ‘ahlak’ı barındırır; ‘ahlak’ ise insani bilinci ayakta tutar.. gelecek nesillerin bu sapkın plan içinde ne olduğunu bilmeden yaşamasına izin vermemek bizim görevimiz olmalı ve amaç günü kurtarmak değil; tüm insanlığı ve geleceğini kurtarmak olmalıdır. Bunun için ‘alet’ olmamak önemlidir..
Verilenin değil, verilmeyenin peşinde olun.. bilinenin değil, bilinmeyenin peşinde olun.. gösterilenin değil, gösterilmeyenin peşinde olun..
Cevaplar soruların içinde gizlidir; düşünün.. düşünmek sorgulamayı getirir; sorgulayan insan cevaba en yakın insandır ve cevap; ilk aklınıza gelen ya da getirilen değildir.. düşünün…
Kötülerin kurduğu ittifaka karşı iyilerin sessiz kalması; işte yaşadığımız trajedilerin cevabı buradadır.. haksızlığa isyan, her zaman geri dönüş sağlamaz; ancak haklı ‘isyan’ geleceği yeniden inşa edebilir..
İşte o zaman ‘isyan’ haktır..!!!
Bir yerlerden izin alınarak yapılan isyan, ‘isyan’ değildir; sıcak örnek, günümüz itibariyle MISIR’dır..
İki karşıt gurubun da arka planında ‘karanlık’ dediğimiz ittifakın izleri, aklı başında olanlarca malumdur..
Okumaya devam edin ‘AHLÂK Öğretisi ve Haklı İSYAN..!!!’
Son Yorumlar