24 Oca 2013 için arşiv

24
Oca
13

24 Ocak

caddelerde-gaffar-okkan-ve-uğur-mumcu-var-2-1024x680

24  Ocak  1980

Ülkemiz  için  yeni  ekonomik  kararlar  alındı.

Bu  kararlara  24  Ocak  Kararları  denildi.

Alınan  kararlar  ile  Türkiye  yeni  bir  ekonomik  modeli  tercih  etti.

Neoliberalizm…

Kararların  altındaki  imza  Turgut  Özal’a  aittir.

Arkasındaki  güç  ise  ABD’dir.   Küresel  sermayedir.

İkisi  arasındaki  ilişki  nedir ?

Ne  olacak,

ABD,  küresel  sermayenin  taşeronluğunu  yapan  devlettir.

12  Eylül  askeri  darbesi,  24  Ocak  kararlarının  daha  rahat  uygulanabilmesi  için  gerçekleştirilmiştir.

O  nedenle  çok  önceden  başladı  plan!

Terör  bu  nedenle  azdırıldı.

Ve  o  bahane  ile  darbe  yapıldı.

Darbe  sonrası  alınan  kararlar  uygulamaya  geçirildi.

Özal,  önce  Bülent  Ulusu  Hükümetinin  ekonomiden  sorumlu  bakanı  oldu.

Sonra  da  başbakan  oldu.

“Çağ  atlama”  sözü  bu  planın  uygulanması  içindi.

Özelleştirmeler  de…

“Köprüyü  satacağım”  sözü  ile  amaçlanan  Boğaz  Köprüsünün  satışı  değildi.

Satılacak  “Köprü”  aslında  Türkiye  idi…

Orta  direğin  yok  edilmesi de  bu  planın  parçası  idi.

Özal,  bunu  da  başardı.

Özelleştirilen kurumların, kimlerin eline geçtiğine bakacak olursak olayı daha net anlarız.

24  Ocak  kararları  bu  nedenle  alınmıştı.

Kaynaklar yabancılara ya da işbirlikçilere geçecekti.

Sendikalar  yok  edilecekti.

Ucuz  emek  yaratılacaktı.

Küresel  sermaye  ve  işbirlikçileri  beslenecekti !

Bunlar  ekonomik  alandaki  planlamalar  idi…

İşin  siyasal  alanında  ise;

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş değerleri yok edilecekti.

O değerleri savunanlar tasfiye edilecekti.

Batı ile daha iyi işbirliği kurabilecek siyasal kadrolar işbaşına getirilecekti.

Ve toplum; sormayan, sorgulamayan bir yapıya kavuşturulacaktı.

Daha  dindarlaştırılacaktı.

“Ilımlı  İslam”  bu  nedenle ortaya  atıldı.

Ve  onun  siyasal  anlayışı  ‘yeni  Özalizm’  olarak  iktidara  taşındı.

AKP,  o  amacın  ürünüdür.

Ve  24  Ocak  1980  kararları  AKP  ile  de  devam  etmektedir.

Siz  bakmayanın  “12 Eylül’den  hesap  soruyoruz”  söylemlerine…

12  Eylül,  ekonomik  ve  siyasal  anlamda  devam  ediyor…

***

24  Ocak  1993

Kalpaksız  Kuvvayı  Milliyeci  Uğur  Mumcu  katledildi.

20  yıl  oldu.

Ama  katilleri  “bulunamadı” !

Ve  20  yıldır  sevenleri  her  24  Ocak  günü  onu  anıyor.

Aslında  onu  her  geçen  yıl  daha  çok  arıyor !

Ülkenin  içine  düşürüldüğü  durum,

Gazeteciliğin  getirildiği  nokta,

Onu her yıl daha çok aramamıza neden oluyor.

Onu katledenler suçlu.

Ya 20 yıldır bu cinayeti aydınlatamayanlar?

Olayın zaman aşımı noktasına gelmesine seyirci kalanlar…

Elbette onlarda sorumlu…

***

24  Ocak  2001

Gaffar Okkan, Diyarbakır Emniyet Müdürü, faili meçhul bir suikast sonucu yaşamını yitirdi.

Sevilen, başarılı ve Diyarbakır’da huzuru sağlayan Gaffar Okkan, barışı istemeyenlerce katledildi.

Bugün İmralı ile ‘görüşme’lerin başlamasının ön adımları o yıllarda atıldı.

***

Bugün   24  Ocak  2013

Hem 24 Ocak 1980 kararlarının muhasebesini yapıyoruz.

Neoliberalizmin, ekonomik ve siyasal olarak ülkemizi nerelere sürüklediğini değerlendiriyoruz.

Hem  de ;

Uğur  Mumcu’yu   ve   Gaffar  Okkan’ı   anıyoruz…

Hilmi  TAŞKIN

http://www.ilk-kursun.com/haber/135023

24
Oca
13

AKSOY’LAR, MUMCU’LAR… : SÖMÜRGECİ HAİNLERİN ÖLDÜRDÜĞÜ KAHRAMAN ATATÜRKÇÜ AYDINLAR !

Ulusumuza ve yurdumuza bağımsızlık onuru kazandıran ve barış, güvenlik, gönenç içinde yaşama yolları açan Atatürk aydınlığını söndürmek hainliğinden hiç geri durmayan iç ve dış sömürgeciler, canileştirdikleri tetikçiler eliyle, Atatürk Cumhuriyetinin yılmaz savunucularından, Atatürkçü Düşünce Derneğinin kurucusu seçkin hukukçu Prof. Dr. Muammer Aksoy’u 24 yıl, yine seçkin hukukçu ve seçkin gazeteci-yazar Uğur Mumcu’yu da 20 yıl önce bu hafta, ulus olarak Adalet ve Özgürlük Haftası olarak adlandırdığımız bu günlerde öldürtmüşlerdi.

Çünkü  onlar  ulusçu,  yurtsever,  özgürlükçü  seçkin  aydınlarımızdı..

Öldürtülmeleri Türk ulusu için çok yıkıcı olduktan başka, zaman aşımı süresi kasıtlı olarak geçirilip gerçek katillerin ortaya çıkarılamamış, ya da çıkarılmasının engellenmiş olması, devletimiz, yurdumuz ve ulusumuz için daha da büyük yıkımlar yaşatmaya devam etmiştir ve etmektedir.

Daha önce Abdi İpekçi’lerin, Cavit Orhan Tütengil’lerin, Bahriye Üçok’ların öldürtülmeleri engellenemediği, gerçek katiller de bulun(a)madığı için Aksoy ve Mumcu’lar, onlardan sonra da Ahmet Taner Kışlalı’lar, Gaffar Okkan’lar, Necip Hablemitoğulları, Mustafa Yücel Özbilgin’ler ve daha niceleri de alçakça öldürtülebilmiştir.

Böylece bu cinayetlerin gerçek kurucu odağı olan iç ve dış sömürgenler, bizi ulus ve ülke olarak yalnız yüksek değerdeki insanlarımızdan yoksun bırakmakla kalmamış; aynı zamanda Atatürk Cumhuriyeti’nin siyaset ve güvenlik kurumlarına, ancak “yıkım” nitelemesiyle anlatılabilecek zararlar vermiş, korkunç kuşkuların ortaya çıkmasını ve süregitmesini de sağlayabilmişlerdir.

Aynı dış ve iç sömürgenler, yarattıkları bu karanlık ortamda canlarına kıydığı Hrant Dink’in ve kimi Hristiyan din adamlarının öldürtülme sorumlulığunu da doğrudan doğruya Atatürk Cumhuriyeti’nin ilke ve kurumlarına yıkmışlar, Türkiye Cumhuriyeti’ni, devlet ve ulus olarak kendi bağımsız varlığını güvenceye alan hukuksal önlemlerden vazgeçirmek, dış sömürgeciyle kolkola olan gerici güçlerin baskısı altına sokmak tuzaklarını da kurmuş ve işletmişlerdir.

Tıpkı Kurtuluş Savaşı sırasında Türk halkını Kuvva-yı Milliye örgütüne karşı kışkırtmak üzere işgalci İngilizler ve Halife hükümetinin elbirliği ile Hristiyan halka saldırılar düzenlettirip bu cinayetleri Kemalistlerin üzerine atma hainliğinde olduğu gibi. Bu oyunu bozan Yahya Kaptan’ı İstanbul hükümetinin, silahsız olduğu halde öldürttüğünü biliyoruz.

Bugün de, Atatürk düşmanı iç ve dış sömürgenler, bir yandan Muammer Aksoy’ların, Uğur Mumcu’ların, Özbilgin’lerin, Dink’lerin ve daha nice değerlerimizin yaşamına kurdurdukları suikastların gerçek planlayıcılarının bulunmasını önlerken, bir yandan da Hrant Dink’ler için timsah gözyaşı dökerek düzenledikleri anma törenlerinde ne Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy’lara, ne ASALA katillerinin öldürdüğü 30’u aşkın Türk diplomatlarının adlarına, ne PKK cinayetlerine, ne Hizbullah ya da tarikat cinayetlerine, herhangi bir değinide bile bulunmuyor, tersine Atatürk Cumhuriyeti’nin ilke ve kurumlarını doğrudan ya da dolaylı olarak eleştiri hedefi yapıyor, ulusumuzun kendine ve Atatürk Cumhuriyeti’nin ilke ve kurumlarına olan güvenini sarsma, bu yolla da yine ulusal birlik ve barışımızı, çağdaş Cumhuriyet ilke ve kurumlarımızı, Misak-ı Milli’ye dayalı yurt bütünlüğümüzü yıkma hainliklerini sürdürüyorlar.

Bu cinayetlerin gerçek planlayıcısı olan özgürlük ve ulusal bağımsızlığımızın düşmanı dış ve iç sömürgeci odakların ortaya çıkarılması, yeni cinayetler işle(t)melerinin önlenmesi ve Atatürk Türkiyesinin ulus, ülke ve devlet yapısına yönelik hain emellerinin boşa çıkarılması için, başta CHP olmak üzere tüm ulusal güçlerin gerçek düşmanın adını koyarak insanlık dışı eylemlerini ulusumuza anlatıp sergilemesi ve ona karşı ulusal bir mücadele seferberliği örgütlemesi zorunludur, kanısındayım.

Prof. Dr.  Özer  OZANKAYA

http://www.ilk-kursun.com/haber/135054




İstatistikler

  • 2.406.610 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Ocak 2013
P S Ç P C C P
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

En fazla oylananlar