06
Ağu
12

Nâzım Hikmet ve 7 yaşındaki kız çocuğu

Nâzım  Hikmet  ve  7  yaşındaki  kız  çocuğu

Tarihin ilk atom bombası Japonya’nın Hiroşima kentine atıldığında tarihler 6 Ağustos 1945’i gösteriyordu.

Hemen ardından üç gün sonra ikinci atom bombası bu defa Nagazaki kentine atıldı.

Nükleer bombanın etkisi inanılmazdı.

Aynı anda binlerce, onbinlerce insan ölüyordu birkaç saniye içinde.

Üstelik radyasyonun etkisi ile ölümler devamlı oluyor, yeni doğan nesiller de ölüyordu.

Atom bombası, sadece öldürdüklerini öldürmüş olmuyordu, o doğacakları da öldürecek müthiş bir silahtı.

Ölümler korkunçtu; insanlar yanarak, kavrularak ölüyordu.

Ölümün bu korkunçluğu, kalıcılığı insanları dehşete düşürdü ama bir müddet sonra insanların yanan derilerinin altından yanan yürekler ortaya çıktı.

İnsanlık bu zulme, bu katliama, yürekten karşı çıktı.

Atom bombasının hiçbir haklı gerekçesi olamazdı.

Japonlar yaralarını sardı diye bilinir ama gerçekte atomun yarattığı yangın onların yüreklerinden hiç silinmedi.

Bizler Türkiye’de atom dehşetini Nâzım’ın şiirleri ile yürekten hissettik.

Nâzım, Türk insanının vicdanı olarak atoma isyan etti.

Ve belki de atomun dehşetini dünyada onun kadar iyi şiirleştiren olmadı.

O  şiirlerden  biri,  “Kız  Çocuğu”  adını  taşıyordu :

Kapıları   çalan   benim

kapıları   birer   birer.

Gözünüze   görünemem

göze   görünmez   ölüler.

Hiroşima’da   öleli

oluyor   bir   on   yıl   kadar.

Yedi   yaşında   bir   kızım,

büyümez   ölü   çocuklar.

Saçlarım   tutuştu   önce,

gözlerim   yandı   kavruldu.

Bir   avuç   kül   oluverdim,

külüm   havaya   savruldu.


Benim   sizden   kendim   için

hiçbir   şey   istediğim   yok.

Şeker   bile   yiyemez   ki

kâat   gibi   yanan   çocuk.

Çalıyorum  kapınızı,

teyze,   amca,   bir   imza   ver.

Çocuklar   öldürülmesin

şeker   de   yiyebilsinler.

Nâzım’ın bu şiiri yazdığında Hiroşima’nın üzerinden on bir yıl geçmişti.

Nâzım 7 yaşında bir kız çocuğunun ağzından atoma karşı mücadeleye çağırıyordu insanlığı.

Peki kimdi bu 7 yaşındaki kız çocuğu?

O elbette herhangi bir simgeydi ama her simge gibi gerçekti.

Japon kadın ressam Toshi Maruki, eşi İri’nin ailesini bulmak için atomun atılışından hemen sonra Hiroşima’ya geldi.

Hiroşima dehşetini orada gördü ve ondan sonra hayatını bu acıyı insanlara anlatmaya adadı.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında savaş karşıtı hareketin aktif militanlarından biriydi.

Hiroşima da bu savaşa neden karşı çıkılması gerektiğinin gecikmiş bir kanıtıydı.

1945’ten sonra Hiroşima’yı anlatan resimler yapmaya başladı ve bunları sergiledi.

Japon Komünist Partisi’ne katıldı.

Resimleri tüm dünyada sergilenmeye başlandı.

Yanan, kavrulan insanların resimlerini çizmek zordu ama çizdi.

Çünkü insanlar bunları görmeliydi.

İnsanlık atomun ne olduğunu bilmeliydi.

Toshi Maruki hem yürekli bir kadındı hem de akıllı.

Amerikalılar Hiroşima’ya attıkları atom bombasına bir isim vermişlerdi: Little Boy.

Bu küçük erkek çocuk demekti.

Toshi resimlerinde insanlığı uyandıracak büyük bir incelikle ve ironiyle cevap verdi bu isme.

Hiroşima No Pika‘nın kahramanı 7 yaşında küçük bir kız çocuğuydu: Miy-chan.

Yani Amerika’nın Little Boy‘u, aslında kendi kız kardeşini öldürmüştü!

Ve Toshi resimleriyle bu savaşın anlamsızlığını, bu kardeş katliamını anlayan yüreklere duyurmaya çalışıyordu.

Bu çabasında büyük başarı da kazandı.

Resimleri ve kitapları ülkelerin sınırlarını aştı, insanlığa maloldu.

İnsanlar ondan insanlığı öğrendi.

Bu resimlerden öğrenen ve bu resimleri şiirleştiren insan ise Nâzım Hikmet’ti.

Nâzım, Toshi’nin 7 yaşındaki kız çocuğu Miy-chan’ı sadece resimlerde gördü.

Ve o her zamanki duyarlığı ile şiirleştirdi.

Nâzım bir his adamıydı.

En güzel şiirlerinden biri olan partizan kızı Tanya’yı yazdığında, o kızı hiç görmemişti. Sadece cezaevinde bir gazetede resmini görmüştü.

Miy-chan’ı da sadece resimde gördü ve onu şiiriyle ölümsüzleştirdi.

Toshi Maruki ile aynı imgeyi kullandı, Amerikan bombası Küçük Oğlan Çocuğu’na karşı, ezilen, yanan, ölen insanlığın Küçük Kız Çocuğu’nu konuşturdu.

Bu, asla büyümeyen, hep 7 yaşındaki kız çocuğu Miy-chan’dı.

7 yaşındaki Miy-chan atom bombası ne demektir bilmiyordu.

Onu sadece ismiyle tanıdı ve ona PİKA dedi.

“Hiroşima No Pika”, Toshi’nin, Nâzım’ın ve Miy-chan’ın ortak seslenişidir…

Resimler bizi irkiltse de bu hayatın gerçeğidir.

Gözünüzü kapayabilirsiniz.

Görmezden gelebilirsiniz.

Ama ne kadar kaçsanız da bir gün kapınız çalınır.

Kapınızı  çalan  Miy-Chan’dır…


Hiroşima’nın   çocuklarından   Nâzım  Hikmet’e   bin   turna


Nâzım Hikmet’in atom bombasına karşı gösterdiği dayanışma için yazdığı şiirleri Japonlar tarafından da iyi bilinmektedir. O kadar ki kız çocuğu şiirinden esinlenilerek bir heykel bile dikilmiştir.

Nâzım Hikmet 3 Haziran 1963 yılında yaşamını yitirir. Bu ölüm Japonya’da da büyük bir hüzünle karşılanır.

Japon çocukları ölümden sonra toplanırlar ve atom bombası kurbanları için hazırladıkları turna kuşlarından yapmaya başlarlar. Bunlar kağıttan turna kuşlarıdır. Rengarenktir. Tam bin turna kuşu yaparlar ve 23 Haziran 1963 tarihinde Nâzım’ın evine bu bin turna kuşu ile birlikte mektuplarını gönderirler:

“Nâzım Hikmet

Artık sürekli bir rüyaya girdiniz ve artık bir daha kalemi elinize alamayacaksınız. Ve insanlara başka çağrılar gönderemeyeceksiniz. Daldığınız bu sonsuz rüya içindeyken de, biz Hiroşimalı genç kızların sizin şiirlerinizden ne büyük bir coşku duyduğumuzu öğrenmek isteyeceğinizi sanıyoruz.

Barış Parkı’nda “Ölen Kadının Çocuğu” heykeli dikiliyor. Bu heykelin adı “Patlayan Atom Bombası Çocukları.” İşte bu heykelin yapılması, hazırlanması sırasında patlayan atom bombasının, yani Hiroşima’nın çocukları sizin şiirlerinizden esinlendiler.

Atom bombasından hiçbir zarar görmediğiniz halde insanların yüreklerini parçalayan o şiirleri nasıl yazabildiniz!

Evet, sizin yüreğinizde de, bizim yüreklerimizi parçalayan aynı duygular vardı. Çünkü siz de bizim gibi, atom ve hidrojen silahlarına karşı duyduğumuz kini duyuyordunuz. O kin ki, Hiroşima ve Nagazaki insanlarını hâlâ uyutmuyor. Ve çünkü siz barış istiyordunuz.

Bugün, o patlamanın onsekizinci yılında radyoaktivite etkisiyle, suçsuz insanların ölümü hâlâ sürüyor, “Ölmek istemiyoruz!” diye haykıran insanlar hâlâ ölüyorlar. Bunlar bir daha olmasın diye biz barış savaşını sürdürüyoruz.

Sesimiz çıktıkça bağıracağız. Nâzım Hikmet’in düşünceleri ve çabaları boşa gitmesin diye, çağrımızı ve eylemimizi sürdüreceğiz. Hiroşima’nın, Nagazaki’nin, Yansu’nun kurbanlarının acıları unutulmasın diye çağırıyoruz, bağırıyoruz ve her türlü eylem ve davranışta bulunuyoruz.

Hiroşimalı çocuklar size saygıyla, sevgiyle ve teşekkürle bin turna gönderiyorlar.

Bu bin turna, sizin büyük coşkuyla istediğiniz barışın simgesidir.

Nâzım Hikmet, bu armağanımızı lütfen kabul edin.

Bu armağanı size, akrabalarınıza ve arkadaşlarınıza yolluyoruz.”

Japon ressam Toshi Maruki ve kitabı Hiroshima No Pika


0 Yanıt to “Nâzım Hikmet ve 7 yaşındaki kız çocuğu”



  1. Yorum Yapın

Yorum bırakın


İstatistikler

  • 2.406.127 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Ağustos 2012
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

En fazla oylananlar