16
Oca
10

Milli Komünizm, Milli Fırka ve Kırım Muhtar Sosyalist Cumhuriyeti (2)

Milli  Fırka’nın  üçe  ayrılması

Stalin, ulusal sorunu çözmek yerine ulusal sorunu “aşmıştır” ve kültürel milli özerklik reddedilerek yerine bölgesel özerklik kavramı getirilmiştir. Bölgesel özerklik ise egemenlik Rusya Komünist Partisi’ne bağımlı, genellikle Rus yoldaşlardan oluşan yönetimlerin çevre milli devletler üzerinde egemenlik kurmasıdır. Bu durumda Başkırdistan, Tataristan milli devlet olmaktan çok Rus yöneticilerinin elinde Rusya’ya tabi bölgesel devletlere dönüştürülmüştür.

Buna istisna olan Veli İbrahim’in Kırım Muhtar Sosyalist Cumhuriyetidir. Nüfusun dörtte birini Tatarlar oluşturmasına rağmen eğitim, dil, kültür Tatarca olarak geliştirilmiş; parti kadroları ve yönetim Tatarların elinde olmuştur.

Veli İbrahim’in Kırım’a Yahudi yerleştirilmesine karşı çıkan tavrı anti-semitik bir tavır değil, adanın nüfus yapısının değişitirilmesine karşı bir tavırdır.

Bu dönemde Dobruca’da yerleşmiş olan Tatarlar, Veli İbrahim tarafından Kırıma yerleşmek üzere çağırılmış ve yerleşmişlerdir. Milli Fırka’nın sağ kanadının engellemesiyle Kırım’a geri Tatar göçü engellenmiştir.

Milli Fırka’nın analizi, günümüz Kırım Tatar politikası açısından da önemlidir. Milli Fırka’nın Birinci Kırım Tatar Kurultayı’ndaki yol ayrımının çoğunluk sağ kanat ile azınlıktaki sol kanat (Çelebi Cihan) arasındaki ayrışma olduğunu vurgulamıştık.

Almanların Kırım’dan çekilmesi sonrası Denikin’in adada egemen olduğu dönemde Milli Fırka üç gruba ayrılmıştır. Batılılar tarafından aşırı sağcı olarak tanımlanan Cafer Seyit Ahmet’in önderliğindeki yurt dışına kaçan grup.

İkinci grup ise Kırım’da kalıp Vrangler ve Denikin hükümetlerine karşı duran milliyetçi sağcı grup.

Üçüncü grup ise, Vrangler ve Denikin’e karşı çeteci silahlı mücadele sürdüren Milli Fırka’nın sol kanadı ve milli komünist grup. Üçüncü grup Bolşeviklerle ilişkiyi daima işgalcilere karşı duruşlarıyla yani Ukrayna, Almanlar ve hatta Polonyalı işgalcilere karşı duruşlarıyla belirlemişlerdir.

Çelebi Cihan’ın Bolşeviklerle işbirliğini tercih etmeyi düşünmesi keza Milli Fırka’nın Bolşeviklerle birlikteliği buna örnektir. Milli Fırka’nın ÇEKA’ya karşı silahlı mücadele sürdürüşü de gerektiği zaman milliyetçi-devrimci çizginin, tümüyle bağımsız bir yol izlediğinin işaretidir.

(Haritayı büyütmek için tıklayınız)

Günümüzde Ukrayna Anayasasının Kırım’da halk oylaması yapılmasını reddeden maddeye Tatarların sahip çıkması tarihsel süreçte olan çelişmeyi göstermektedir. Günümüzde Avrupa Birliği yanlısı Ukrayna’nın güdümünde bir Kırım
Tatar politikası önemli politik manevralardan mahrum kalan bir politikadır. Daha önce yazdığım “Kosova karşısında Kırım” yazısında vurguladığım Abhazya ve Gürcistan çelişkisinde Batıcı Gürcistan karşısında Abhazların Rus yanlısı politikası Abhazya’daki bağımsızlık politikasını ilerletmiştir. Gürcistan’ın Abhazya’yı yutmasına engel olmuştur. Keza aynı olay Osetya içinde geçerlidir. Oysa Kırım’da etnik bir azınlık olmaktan öte insan haklarıyla özdeşleştirilen Kırım Tatar azınlığı Ukrayna’ya tabi bir politika izlemektedir. Ukrayna’dan bağımsız bir politikası ve politik örgütü yoktur.

Milli  Fırka’nın  sağ  kanadı  ve

Promete  hareketi

Buna karşılık Avrupa’ya kaçan Milli Fırka’nın sağ kanadı Promete hareketinin elinde anti-Sovyetik bir araca dönüşmüştür. Ve bu anti-Sovyetik araç zaman içinde Ukraynalılar ve Kafkasyalıları öne çıkararak Promete hareketinden Türk bağımsızlığını esas alan politikalar dışlanmıştır. Buna rağmen Promete hareketi saflarında kalan Mehmet Emin Resulzade-Azerbaycan, Balamirza-Azerbaycan, Mustafa Çokay-Türkistan, Ayaz İshaki-Kazan, Kayyum Veli Han-Türkistan gibi isimler, Almanların elinde İkinci Dünya Savaşı’nda Alman ordularıyla Orta Asya’ya ilerlemek için teorik bir anti-Sovyetik yapıyı oluşturmuştur.

Promete hareketi, Türkçülükten koparak Alman faşizminin hizmetine girmiştir. Bu da Stalin’in Türk dünyasına olan baskısını artırmak için koz vermiştir. Stalin, anti-Sovyetik kaçakları örnek göstererek Kırım’da, Kazan’da ve Türkistan’da baskısını artırmıştır. Milli komünistlerin ve Milli Fırkacıların suçlanmasına temel, Promete hareketinin anti-Sovyetik bir araç şeklinde emperyalizmin oyuncağı olmasıdır.

Bu Stalinizmi aklamaz fakat Stalinizme karşı mücadele eden unsurların elinden temel tezi almaya yarar. Bu temel tez, milliyetçi devrimciler olarak, Lenin’in “ulusların kaderini tayin hakkı”yla ilan ettiği Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin yeniden kurulması rüyasıdır.

Alman  işbirlikçiliği  suçlaması

Almanların İkinci Dünya Savaşı’nda tekrar Ukrayna üzerinden Polonya, Kırım ve Kafkasya’yı zaptetmeleri bu süreçte daha önce vurguladığım gibi Edige Kırımal, Alman görevlisi olarak Kırım’a giderek Kırım’da Alman ordusuna gönüllü tugaylar oluşturulmasına hizmet etmiştir.

Cafer Seyit Ahmet’in direktifiyle Türkiye’den Almanya’ya giden Müstecip Ülküsal ise Alman kuvvetlerinin kendisine kuşkuyla yaklaşması nedeniyle Kırım’a gidememiştir. Müstecip Bey’de üzüntülü bir şekilde Türkiye’ye dönmüştür. Ve bu üzüntü içinde Almanlardan şikayet ederek “Yirmi bin Tatar Almanlara gönüllü olmuştur” diye söylenmiştir. Bu söylenme Stalin’in istihbaratı tarafından Tatarlara karşı kullanılmıştır.

Oysa tarafsız bir gözlemci, İkinci Dünya Savaşı’nda Kırım’da askerlik çağında 85-90 bin erkeğin bulunduğunu, bunların 55-60 bininin Kızılordu’da asker olduğunu, 10-15 bininin de partizanlarla dağlarda Alman ordularına karşı mücadele verdiğini, geriye kalan 15-20 bin kişinin ise ancak 10 bin kadarının zorunlu işçi olarak Almanya’ya götürüldüğünü ortaya çıkarır.

Bu gerçek olduğu halde, bu dönemde Ukrayna’da çok daha büyük miktarda gönüllü oluşturulduğu sözkonusudur. Birkaç yüz bini geçen Ukrayna gönüllüleri yanında Kırım gönüllüleri ancak esir bir haldedir. Ama nedense sürgüne Kırım Tatarları uğramıştır.

Sürgün sonrası, Sovyet Anayasasının değişmesiyle ve Kırım Tatarlarının İkinci Dünya Savaşı’ndaki işbirlikçilik suçlamasının kaldırılmasıyla Tatarların Kırım’a dönme mücadelesi başlamıştır. Bu mücadele, esas olarak Sovyet kahramanları olan Kırım Tatarlarının önderliğinde olmuştur. Ömerov, Osmanov gibi Sovyet madalyalı Tatarlar, Milli Fırkanın sol geleneğindeki söylemleriyle Kırım’a dönme mücadelesini devrimci bir biçimde mevcut yasaları zorlayarak başlatmışlardır. Buradaki temel dilekçe, milli komünizmin savunulması, Leninist ulusların kendi kaderini tayin hakkının talep edilmesi ve Lenin’in Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin, Sovyetler Birliği diğer cumhuriyetlerle birlikte yeniden inşası temelinde dilekçeler olmuştur.

İktidarın komünist ilkelerden sapmasını eleştiren Tatar aktivistleri, Marksist-Leninist ilkelerle Kırım’a dönüş mücadelesine başlamışlardır.

Bu taktik bir mücadele midir dersek, Ukraynalılar, bunun taktik olduğu şeklinde propagandayla Tatarların dönüşünü engellemişlerdir.

Kırım’da  milli  mücadele  ve  insan  hakları  mücadelesi

Kırım, askeri ve jeopolitik olarak, Ukrayna’nın işgalinin en son noktası olarak tarih boyunca görülmüştür. Bu ise Ukrayna’daki mücadelelerin ve işgallerin Kırım’a birebir yansıması demektir. Bu anlamda Kruşçev, Kırım Muhtar Sosyalist Cumhuriyeti’nin lağvedilmesinden sonra Kırım’ı Ukrayna’ya bağlamıştır.

Geçmişte Ukraynalıları en büyük müttefik gören Milli Fırka’nın sağ kanadı, dönüş mücadelesinde en büyük darbeyi Ukraynalılardan yemiştir. Ukrayna’nın Kırım’a dönüşü sürekli engelleyerek dönmek isteyenleri kanun dışı pasaport, kanuna muhalefet gibi nedenlerle tutuklamıştır.

Kırım’a dönüş mücadelesi, Sovyetlerde yeniden yapılanmayla yeni bir renk kazanmıştır. Gorbaçov döneminde anti-Sovyetik yazarlar Batı tarafından insan hakları kahramanları olarak yüceltilmiştir. Bunların başında da Saharov gelmektedir.

Kırım milli mücadelesi, Kırım Tatarlarının yurtlarına dönme mücadelesi, milli mücadele olduğu halde, Saharov’la birlikte General Grigarenko’nun önderliğinde insan hakları mücadelesine dönmüştür.

Kırım’a geri dönüş önderliğinde en çok insan hakları gaspına uğrayan Mustafa Cemilev bu yanıyla mücedelenin kahramanı haline gelmiştir. Kırım açısından buradaki çelişki, ulusal bir mücadelenin şahsi mücadeleye dönüşmesi, ulusal kahramanlığın şahsi kahramanlığa dönüşmesi riskini getirmiştir.

Bu anlamda Kırım mücadelesi anti Sovyetik Batılıların desteğinde Mustafa Cemilev’in şahsında odaklanmıştır.

Günümüzde Kırım sorunu, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı Tatarlarla işbirliği yapma sorunu gibi ele alınmaktadır.

Oysa tarih boyunca Tatarların Kırım’daki egemenliğine karşı çıkan Ukrayna, iç savaş döneminde de Milli Fırka’nın sağ kanadıyla Ukrayna federalistleri politikasını hayata geçirmeye çabalamışlardır.

Kruşçev’in Kırım’ı Ukrayna’ya bağlamasından sonra Kırım Tatarlarının Ukrayna’ya dönüşüne en büyük direnci Ukrayna göstermiştir. Kırım Tatarları ise Ukrayna yetkililerinin Pasaport Kanunu’na aykırı hareket etme suçlamasına karşılık Kırım’a devrimci bir biçimde, yasaları aşarak dönmüşlerdir.

Eğer bugün Mustafa Cemilev’in “Kırım Dünya Tatarları Konferansı”nda yaptığı konuşmada belirttiği gibi bulunduğu devletin yasalarına mutlak uyum ilkesine uyulsaydı, Pasaport Kanunu’na muhalefet ederek Kırım’a dönen Tatarların hiçbirinin Özbekistan’dan, Sibirya’dan ayrılmamaları gerekirdi.

Diğer taraftan Kırım Tatarlarının dönüşlerinde temel ilke olan bağımsız Tatar-Kırım rüyası, kurultayın ilk aldığı deklarasyonda belirtilmiştir. Bu kurultayda öne çıkan “Kırım Tatarlarındır” sloganı, Abdülreşit Mehdi’nin, Çelebi Cihan’ın ve Veli İbrahim’in devrimci-milliyetçi sloganıdır.

Tatarlar, Ukrayna’nın güdümünde yer aldığında, tarih boyunca Ukrayna tarafından kullanılmış ve Tatar felaketinin başlangıcı, Ukrayna ile olan işbirliği olmuştur.

Günümüzde  Tatarlar

Keza Almanya’nın ve daha sonra kısa süre de olsa Polonya’nın işgallerinin Milli Fırka’nın sağ kanadı tarafından onaylanması, Kırım Tatar milli hareketinin ilkesine karşı politikalardır.

Günümüzde Ukrayna ile Rusya arasındaki politika keskin bir noktaya gelmiştir. Bu keskin nokta, Batı Ukrayna’nın yani Galiçya bölgesinin bütünüyle Polonya ve Avrupa yanlısı bir politika izlemesidir. Geçmişteki Petlura’ların çizgisidir.

Buna karşılık Doğu Ukrayna ve Kırım’daki Rus varlığı Malorus (küçük Ruslar) şeklindedir ve bu bölüm de bütünüyle Batı karşıtı bir politika izlemektedir.

Daha önce Sovyet Devrimi aşamalarında da Rada’nın egemenliğine Almanya ve Polonyalı işgalcilere karşı Bolşevikler Doğu Ukrayna’dan, Harkov’dan hareket edegelmişlerdir. Doğudan batıya doğru bir çizgi izlemişlerdir.

Günümüzde de Ukrayna fiili olarak seçim tablosunda batı ve doğu olarak bölünmüştür.

Bu bölünme seçimsel oy dağılımıyla kendini açıklıkla göstermektedir. Turuncu Devrim, Batının ve Soros’un desteğiyle yapılmıştır. Burada Batıcı güçlerin Batı medyası ve Soros’tan aldığı destek karşısında Doğucu güçlerin Rusya’dan aldığı destek söz konusudur. Bu durumda Kırım, ağırlığını küçük Rus alanında koymaktadır.

Tatar nüfusunun %12-13’lere düştüğü günümüzde Tatarlar, Ukrayna Partisi içinde bir veya iki milletvekili çıkararak temsil edilmektedir. Politik ve stratejik olarak da Rusya’nın, Rus yanlısı Ukrayna’nın ana hedeflerini oluşturmaktadırlar.

Tarih boyunca Ukrayna Batıyla olan ilişkisi ve yakınlığı nedeniyle Rusya’ya karşı direnmiş olmasına karşılık Kırım’daki Tatarlar adanın yalıtılmışlığı nedeniyle sürekli zayıf hedef olmuşlardır. 1918’deki Kırım Kurultayı’nda Tatar nüfusu toplam Kırım nüfusunun %30-35’i kadardır. Veli İbrahim’in 1921’deki iktidar olduğu dönemde Tatar nüfusu %25’lere inmiştir. Günümüzde ise %10-15 arasında olan Tatar nüfusu karşısında sürekli artan bir Rus nüfusu söz konusudur.

Etnik olarak Ukraynalı olmayan, Molarus olan Kırım’daki Rus unsurlar Rusya yanlısı bir politika gütmektedirler. Yapılan halk oylamasında Kırım’ın bağımsızlığı Kırım Parlamentosu tarafından onaylanmış; fakat bunu Ukrayna Parlamentosu hayata geçirmemiştir. Oysa Kırım’ın Ukrayna’ya bağlandığında sürgündeki Tatarların büyük tepkisi Lenin’in Kırım Sosyalist Cumhuriyeti’nin yeniden inşa edilmesi ve Ukrayna’ya yapılan bu bağlanmanın iptal edilmesi tarzında olmuştur.

Oysa günümüzde Ukrayna Anayasasının Kırım’da halk oylaması yapılmasını reddeden maddeye Tatarların sahip çıkması tarihsel süreçte olan çelişmeyi göstermektedir.

Günümüzde Avrupa Birliği yanlısı Ukrayna’nın güdümünde bir Kırım Tatar politikası önemli politik manevralardan mahrum kalan bir politikadır. Daha önce yazdığım “Kosova karşısında Kırım” yazısında vurguladığım Abhazya ve Gürcistan çelişkisinde Batıcı Gürcistan karşısında Abhazların Rus yanlısı politikası Abhazya’daki bağımsızlık politikasını ilerletmiştir. Gürcistan’ın Abhazya’yı yutmasına engel olmuştur.

Keza aynı olay Osetya için de geçerlidir. Oysa Kırım’da etnik bir azınlık olmaktan öte insan haklarıyla özdeşleştirilen Kırım Tatar azınlığı Ukrayna’ya tabi bir politika izlemektedir. Ukrayna’dan bağımsız bir politikası ve politik örgütü yoktur.

Yeniden  Milli  Fırka

Oysa Kırım Tatar halkının varlığını ayakta tutan Milli Fırka ve onun sol kanat ideolojisi tarihsel bir gelenektir. Günümüzde Milli Fırka’nın yeniden örgülenerek Rusya ve Ukrayna’ya karşı bağımsız bir diğerine dayanmayan bir politika izlemesi şarttır.

Bir başka açık ifadeyle Ukrayna veya Rusya’ya tabi olmayan politikalar izleyerek iki ülke arasındaki çelişkilerden yararlanarak Tatar kimliğini öne çıkaran Milli Fırka siyaseti hayata geçirilmelidir.

Bu anlamda bu yazdığım dört yazıda tarihsel süreçleri analiz ederek tarihten politik ders çıkarmamınızın zorunluluğunu ele aldım. Çünkü Dünya Kırım Kurultayı’nda yapılan konuşmaları inceledeğimde Kırım tarihinden hareketle, Kırım’ın geleceğini belirleyecek stratejilerden uzak kalındığını gördüm.

Kırım tarihinin doğru tespitlerle ortaya konması, Kırım geçmişinin aydınlatılması, geleceği belirleyecek politikalar için olmazsa olmaz şart olması, bu tarihsel süreçleri izleyen okuyucuların da göreceği bir gerçektir.

Türkiye’de özellikle Kırım’ı terk eden Milli Fırka’nın sağ kanadının çizgisinde ve daha sonra Promete’nin anti-Sovyet çizgisinde kurgulanan Kırım tarihiyle gerçek tarih arasında hiçbir ilişki söz konusu değildir.

Kırım’da ise Stalin’inin Kırım’ı cehenneme çeviren zebani politikası Lenin’in Kırım rüyasını, Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı rüyasını yok etmiştir. Bolşevikler ile Stalin ile Lenin birbirine karıştırılmıştır.

Stalin’in uygulamalarından hareket eden anti-Stalinist tavır karşıdevrimci bir tavıra yol açmıştır. Gerçekte Stalin karşıdevrimcidir ve Lenin’in kurduğu Kırım Muhtar Sosyalist Cumhuriyeti’ni tasfiye etmiştir. Stalin’in uygulamalarından hareketle Lenin mahkum edilmektedir.

Lenin’in mahkum edilmesi pratik olarak bizim için çok anlamlı değildir. Fakat Kırım tarihinin anlaşılması konusunda Lenin’in mahkum edilmesi Lenin’e yapılan büyük haksızlıktır. Lenin’e yapılan büyük haksızlık sol Milli Fırka’ya karşı da çarpıtılarak yapılmaktadır.

Çelebi Cihan’ın sol çizgisi, Veli İbrahim’in sol çizgisi başarısız, katledilmiş kişilerin çizgisi olarak sunulmaktadır. Gerçekte ise bunlar ödenmiş hayatlardır. Bu ödenen hayatlar Sosyalist Kırım’ın kurulması doğrultusundaki hayatlardır.

Dönüş mücadelesi de bu hayatların ödenmiş hayatların ışığında filizlenmiştir. Lenin’in “Kırım Muhtar Sosyalist Cumhuriyeti’ni yeniden istiyoruz” sloganı bu ödenmiş hayatlarla günümüze aktarılmıştır.

Bu dönüş mücadelesini veren Kırım Tatarlarını Alman işbirlikçisi, Ukrayna işbirlikçisi, Polonya işbirlikçisi, anti-Sovyetik unsurlar gibi göstermeye hiç kimsenin, hiçbir grubun hakkı yoktur.

Tarihi doğru okuyarak geleceğe ancak doğru bakabiliriz.

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy


Y A Z I    H A K K I N D A K İ    G Ö R Ü Ş L E R…

Bugün Kırım Tatar hareketinin şekillenmesinde folklorik unsurların dışında,sanatçıları,şairleri,yazarları,ressamları,tarihçileri,hukukçuları ön planda göremiyoruz.Kimi kendiliğinden soğumuş,kimi özellikle soğutulmuş bu büyük eksiklik atardamarları kurumuş bir millet olurmu.Var olmanın heyacanı ayakta tutulacaksa bu unsurlar onure edilerek Kırım’da ve diasporada Tatar halkının belleğine kazınmalı, böylece de ulusal kahramanlıkların kişisel maceraperestlikler olarak heba olmasının da yolu bir ölçüde kapanmış olur.Kaldı ki tarihinde kendi dilinde besteleri,operetleri ,keskin şairleri,yazarları,çizerleri olan bir milletin bunca acısını volkan gibi püskürtemiyorsa yönetim katında bu kesimlere hiç destek verilmediğinin vede böyle bir eksikliğin duyulmadığının göstergesi olarak algılanmalıdır.Ulusal uyanış ve toplumsal muhalefet olmadan eğriler nasıl düzeltilir ?Demek ki istenen herşeyin bu düzlemde devam etmesi.

Necati Sezgen, İzmir
12 Ocak 2010


0 Yanıt to “Milli Komünizm, Milli Fırka ve Kırım Muhtar Sosyalist Cumhuriyeti (2)”



  1. Yorum Yapın

Yorum bırakın


İstatistikler

  • 2.406.122 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Ocak 2010
P S Ç P C C P
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
25262728293031

En fazla oylananlar