19 Nis 2013 için arşiv

19
Nis
13

SAKİN OL TÜRKİYELİ BAŞBAKAN..!!!

Bir  Başbakan  halkını  tehdit  edemez,  milletine  bağıramaz.

Hele – hele kimseye  “çapulcu”  diye  hakaret  edemez.

Ederse  misliyle  karşılığını  alır  ve  alay  konusu  olur.

Başbakan  Erdoğan,  Başbakanlığı  kendisini  o  makama  getiren  milletine,  hakaret  etme  makamı  olarak  kullanamaz.

Çünkü   kendisi   “geçici   bir   süre”   için   vekildir.

“Asil”   olan   bizleriz.

Dünyanın  neresinde,  bir  vekilin  asiline  yani  işverenine  bağırdığı – hakaret  etiği  görülmüştür ?

Böyle  yapanın  aklından  zoru  olduğu  sanılabilinir.

Türkiyeli  Erdoğan , 63  kişiden  oluşan  “Heyet-i  Nasiha’ya”  toz  kondurmuyor.

Onları birer “mübarek” insan olarak göstermeye çalışıyor ve onları ellerinde Türk Bayrakları ile İstiklal Marşı söyleyerek protesto eden insanları suçluyor ve polisle tehdit ediyor.

Demokratik bir ülkede Başbakan kimseye nasıl düşüneceğini, neyi savunacağını, neye karşı olacağını söyleyemez.

Bu  onun  hakkı  da,  haddi  de  değildir.

Akil  İnsanlar  Heyetine  gelince ;

AKP ve Cani Öcalan tarafından oluşturulan bu heyet 4 bölümden oluşmaktadır :

* Türkler Ermenilere soykırım yapmıştır deyip, Türklüklerinden utananlar.

* Şeriat hükümlerinin geçerli olacağı, Federe İslam Devleti savunucuları.

* Kürtçü-Bölücü PKK yanlıları ve Kürdistan Devleti kurmak isteyenler.

*  Hiçbir  şeyin  farkında  olmayan  dolgu  malzemeleri.

Bunların varlıkları-düşünceleri-inançları, Çağdaş Türk Milleti ile asla bağdaşmaz.

Bunlarla Türk Milletini kırk sene aynı kazanda kaynatsanız, yine de birbirine kaynamazlar.

Türk Milletine ve onun hassasiyetlerine kızan Türkiyeli Başbakan, mevcut Anayasa’ya göre Türk Milletinden vekâlet aldı ve namusu-şerefi üzerine mevcut Anayasa üzerine yemin etti.

Öncelikle adam olan adamın, ettiği yemine sadık kalması beklenir.

Tekrar ediyorum. Hiçbir siyasetçinin-devlet görevlisinin Türk Milletine hakaret etmeye, düşünceleriyle alay etmeye,

Türk Milletinden aldığı “Yönetme gücünü” yine Türk Milletine karşı sopa olarak kullanmaya hakkı yoktur.

Türk Milletinin bir ferdi ve inançlı biri olarak söylüyorum ki;

54 bin insanımızın kanı ellerinde bulunan Öcalan ve uyuşturucu kaçakçısı katiller çetesi ile yapılan her anlaşma benim için yok hükmündedir.

Demokratik haklarımı kullanarak bu oyunu bozmak için elimden geldiğince çalışacağım.

Allah,  Türk  Milletini  korusun  ve  yardımcısı  olsun.

Sağlık ve başarı dileklerimle  – 19 Nisan 2013

Rifat  SERDAROĞLU

http://www.ilk-kursun.com/haber/143373

19
Nis
13

NE PAHASINA OLURSA OLSUN..!!!

Birinci Paylaşım Savaşı’ndan hemen sonra İngilizlerin, Osmanlı topraklarını “üzerinde güneş batmayan İmparatorluk” topraklarına katmak için her türlü manevraya başvurduğu bir gerçektir.
Devrin padişahı Vahdettin ve Damat Ferit Paşa’nın ise saltanat,mal, can kaygısı ile hareket ederek, işgalci İngilizlerin emir eri görevine soyundukları da bilinmektedir.
Vatanı, milleti unutan ve kendi çıkarları için yabancılarla işbirliği yapan bu hainlerin yanı şıra, 19 Mayıs 1919′da başlayan Bağımsızlık Savaşı’na karşı cephe kuran ve Milli mücadele’ye karşı direniş noktaları da oluşturan düşman kuruluşlar, günümüzün NGO’lu sivil örümcekleri gibi türemişlerdir.
İngiliz Muhipleri, Wilson Prensipleri, Kürt Teal-i, İslam Teal-i, İlay-ı Vatan Cemiyetleri, Cemiyet-Ahmediye ve daha niceleri…
Milli Mücadele’ye düşman bu kuruluşların görünürde var olan yöneticilerinin yanı sıra “Hainin iğvası”na kanan yöneticileri, yerli vatan hainleri ve düşman ajanları “İHANETTE SINIR YOKTUR.” anlayışı ile hareket etmişlerdir.
Bu kuruluşlarda yer alanların tümü korkak,“TAM İSTİKLÂL”den habersiz, düşmandan yardım uman gafil ve zavallılardır
İngilizlerin emir ve telkinleriyle” Heyet-i Nasiha”yı kuran Damat Ferit’in gerçek amacı İtilaf Devletleri’nin insafına sığınarak teslimiyeti kabul edip, yedi düveli kızdırmadan, ne pahasına olursa olsun, “Silahsız çözüm” sağlamaktır.
*****

NE PAHASINA OLURSA OLSUN!..
Heyet-i Nasiha’nın da Akiller’inde amacı aynıdır. Her ikisi de dış güçlerin ve Türk milletine düşman kuruluşların güdümündedir. Her ikisi de 1896 ABD Kongresi gizli kararlarına dayanan Türk yurdunu bölme, Türk milletini yok etme planının paralı lejyonerleridir.Akiller, Heyet-i Nasiha’nın artıklarıdır.
Sadece ihanetlerinin üzerini örttükleri kılıflar değişiktir. Nasihatler Heyeti “azınlıkların, Osmanlı’dan kopmasını önlemek” gibi bir mazeretin arkasına sığınarak, İngiliz işgalini masum(!) göstermek çabasını göstermiştir.
Akiller’in kılıfı ise daha göz alıcı ve gönül okşayıcıdır(!). “Barış Süreci-Kan dökülmesin.” PKK karşısında diz çöken iktidarın son çırpınışıdır AKİLLER…Ama bu süreç tıpkı kemoterapi gibi Türk milletine uygulanmalıdır. Kemoterapinin en önemli özelliği de kanserli hücrenin yanı sıra sağlam hücreleri de yok etmesidir.
“Çözüm (çözülme) süreci”, ne pahasına olursa olsun Türk milletine kabul ettirilmelidir. “BÜYÜK ABİ” böyle istemektedir. “Büyük Kürdistan” bu sürecin ana hedefidir.Sn.Eşbaşkan, CFR’nin memorandumunu “KOPYALA-YAPIŞTIR” tekniğiyle tüzükleştirirken bu sürecin altına mührünü basmıştır.
Bu paha ülkenin bölünmesi de olabilir, ulus devletin yıkılması da…
“Biz suçlu değiliz.Af dilemiyoruz.Türk Devleti soykırım yaptı. Kürtler Türk devletini af etmeli.” Murat Karayılan
“Devlet Kürtlere tazminat ödemeli” Akil Kadın(!) Zübeyde Eker…
Türklerin soykırım(!) yaptığı iddiası ve devletin bölücülere tazminat ödemesi pahasına da…
Öcalan/Karayılan/BDP’nin isteğiyle Meclis’te komisyon kurulup, GAZİ MECLİS’in bu suça ortak edilmesi pahasına da…
Ve hatta Öcalan’ın serbest bırakılıp , TBMM’ne girmesi pahasına da bu süreç, ne pahasına olursa olsun Türk milletine kabul ettirilmelidir. Bu paha ülkenin bölünmesi de olabilir, ulus devletin yıkılması da…
Onlar, beyinleri narkozlanmış, ruhları emperyalizme teslim olmuş Akiller…İstiklâl Marşı için gereksiz diyeceklerdir.
Türk bayrağı mı? Kaldırılsın…Türkiye ikiye bölünsün, yok yetmez yirmiye bölünsün…
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” Ölenler öldü, kalan sağlar bizimdir. Bırakın, analar ağlamasın.
Ne pahasına? Vatan pahasına…Ne pahasına olursa olsun,Okyanus ötesinden söylenen her ninni her Türk’ün beynine çakılmalıdır.
*****
Akiller Antalya’da… İzlerini sürüyorum… Onlara soracağım…
* Beyninizi ve vicdanınızı cüzdanınıza mı koydunuz?
* Antalya’nın bu vatanın bölünmez bütünlüğü için kaç şehit verdiğini biliyor musunuz?
*Cumhuriyet’e, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne neden düşmansınız?
* Her PKK’lı, başta Öcalan olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmak için silahlı isyan çıkarmış ve kırk bin sivil, asker, kadın erkek  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hayatına kast etmişlerdir.
Devlete karşı alenen suç işleyen teröristleri “AK”lamak ve bu süreci millete dayatmak “SUÇU ve SUÇLUYU ÖVMEK”tir. Bu  davranış da TC Kanunu gereği bir başka suçtur. Bu suçu işlemek eğer varsa kanınıza dokunmuyor mu?
* İhanetin dayanılmaz suçluluğu nasıl bir duygudur? Çünkü siz vatana ihanet ediyorsunuz.
*Bu ülkenin bölünmesi size ne kazandıracak?
* Türk milletine düşman bir plana hizmet ettiğinizin farkında mısınız?
*Aynada kendi suratınıza bakarken hiç mi hiç utanmıyorsunuz? Tabii eğer sizin topunuzda halen “AR” duygusu varsa…
*Ve şehitler…Kanlarıyla Misak-ı Milli’yi çizen, vatana katılan yiğitler…Onlar halen vatan nöbeti tutmakta…Siz onların kanına ekmek doğradığınızın farkında mısınız?
Siz ey Akiller; vatanın bölünmez bütünlüğüne, birliğine, dirliğine, Türk milletine, geçmişimize, geleceğimize ihanet ediyorsunuz.
Ne pahasına olursa olsun, şimdi sıra Türk milletinde…Kan pahasına mı, can pahasına mı, kadın, erkek, genç, yaşlı fark etmez bu vatanın her karış toprağını, sadece dış düşmanlara değil, yerli işbirlikçilere de karşı koruyacağız.
Pusatımız  belli..
“NAMUS  CEPHE”si…
Nerede mi ?
19
Nis
13

Bağımsızlığın Ekonomik Temelleri

Siyasal  bağımsızlık  ekonomik  temele  dayanır.

Ekonomik  temeli  olmayan  siyasal  bağımsızlık  sürdürülemez.

Günümüzde  Türkiye’nin  yaşadığı  sorunların  önemli  bir  bölümünün  nedeni  de  bu  gerçeğe  dayanır.

Gerçeği Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar görmüş, açıkça dile getirmişlerdir.

M. Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyetin ilanından önce toplanan İzmir İktisat Kongresi’ndeki (17 Şubat-4 Mart 1923) açış konuşmasına sık sık yollama yapılır. Yineleme de olsa Atatürk’ün bu bağlamdaki görüşlerini, günümüzde de vurgulamak, anımsatmak gerekiyor :

“Milletimizin kurduğu devletlerde yükseliş ve çöküş nedenleri aranırken birçok siyasi, askeri, sosyal sebepler bulunmakla beraber asıl ekonomik durum önemli rol oynar. Türk tarihi inceleniğinde, zaferler yahut çöküntülerin hepsinin ekonomik hallerle ilgili olduğu gürülür.

Yeni Türkiyemizi layık olduğu kuvvete yükseltebilmek için birinci derecede ve en çok ekonomimize önem vermek mecburiyetindeyiz. Zamanımız tamamen bir ekonomi devresinden başka bir şey değildir. Milli egemenlik, ekonomik egemenlikle kuvvetlenmelidir.”

M.K. Atatürk, Lozan Konferansı’nın ilk aşamada sonuçlanmaması, dağılması üzerine de aynı kongrede şu değerlendirmeyi yapıyordu :

“Görülüyor ki bu kadar kesin, yüksek ve başarılı bir askeri zaferden sonra dahi bizi sulha kavuşmaktan alıkoyan neden, doğrudan doğruya ekonomik sebeplerdir, ekonomik anlayıştır. Çünkü bir devlet ekonomik egemenliğini sağlayacak olursa, o kadar kuvvetli bir temel üzerine yerleşmiş ve yükselmeye başlamış olacaktır ki, artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olamayacaktır. İşte düşmanlarımızın olur diyemedikleri, bir türlü kabul edemedikleri gerçek budur.”

Ekonomik egemenlik, ekonomik bağımsızlık nedir? Ölçütleri nelerdir? Ekonomik bağımsızlık, gerekli tüm mal ve hizmetlerin ülke içinde üretildiği, kendi içinde yeterli kapalı otarşik bir düzen değildir. Ekonomik bağımsızlık ülkenin dış ekonomik tehditlere boyun eğmeyecek ölçüde, üretim ve finans gücüne sahip olması anlamındadır.

Bir ülkenin dış ekonomik tehditlere, dış şoklara, siyasal amaçlı ekonomik baskılara uğramaması, maruz kalmaması için gerekli koşullar çok genel olarak şöyle ortaya konulabilir :

*  Ekonominin büyüme hızı, üretim gücü ile doğrudan bağlantılı, stratejik ithalat olarak nitelendirilen enerji, sermaye malları ve temel ara malları ithalatının toplam ithalat içindeki payı yüzde 30.0 dolayını aşmamalıdır. İthalat büyük ölçüde ülkenin belli bir süre vazgeçebileceği ve/veya gerektiğinde üretebileceği mallardan oluşmalıdır.

*  Enerji gereksiniminin önemli bir bölümü yurtiçi alternatif kaynaklardan sağlanmalıdır.

Türkiye petrol, doğalgaz zengini bir ülke olmadığından rüzgâr, güneş, jeotermal kaynaklardan yararlanarak yenilenebilir enerji üretimini geliştirmesi, çevreye zarar vermeyen, dışsal maliyeti sınırlı hidrolik santrallardan yararlanması, gerektiğinde termik santralları da devreye sokarak alternatifli olarak enerji üretimi ile gereksiniminin en az yüzde 80’ini iç kaynaklardan sağlamalıdır.

*  Savunma sanayisi geliştirilmelidir.

Günümüzde ekonomik açıdan gelişmiş tüm büyük ülkelere bakıldığında, imalat sanayisi içinde ve ihracatta savunma sanayisinin önemli pay aldığı görülmektedir. Savunma sanayisinde dışa bağımlılık oranı düşürülmeli, iç üretimin payı yüzde 70 – yüzde 80’lere değin yükseltmelidir.

*  Yeni teknolojiler geliştirebilecek, uygulayabilecek nitelikli işgücünü yetiştirme hedeflenmelidir.

*  İç tasarruf oranı en az yüzde 25 düzeyine yükseltilmelidir.

*  Ülkenin en elverişsiz koşullarda bile 6 aylık ithalat gereksinimini karşılayacak ölçüde net döviz rezervi olmalıdır.

*  Dış borç stoku artırılmamalı, dış borçlar içinde kısa süreli olanların payı yüzde 10’lara değin düşürülmelidir.

*  Cari işlemler bir orta vadede yıllık artı ve eksilerle dengelenmelidir.

Kuşkusuz bu öneriler eksik, yetersiz görülebilir, ciddi araştırmalara dayanan önerilerle tamamlanabilir.

Yurtdışındaki bankaların kuvertür (karşılık) tesis edilmeden akreditif açmaması ile, sendikasyon kredilerinin yenilenmemesi ile enerji ve aramalı ithalatının kısılmasıyla bir ülke ekonomik bunalıma girme riski taşıyorsa cari işlemler açıkları GSYH oranının yüzde 6-yüzde 7 düzeyinde seyrediyorsa, parası gerçek anlamda konvertibl değilse ve dış borçları da sürekli artıyorsa, ekonomik açıdan bağımsız sayılamaz.

Bu  durumda  yaşadığımız  dönemde  olduğu  gibi,  emperyal  güçler,  ekonomik  tehditlerle  de  yönetimleri  istedikleri  yöne  sürükleyebilirler.

Okumaya devam edin ‘Bağımsızlığın Ekonomik Temelleri’




İstatistikler

  • 2.406.222 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Nisan 2013
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930  

En Çok Okunan Yazılarımız

En fazla oylananlar