Mustafa Kemal Atatürk
Yaser Arafat
Cemal Abdülnasır
Şeriatçı sömürücü, kapitalist özüne dönüyorsa, solcu da laik özüne dönmeli.
Şeriatçı kapitalizm sömürüsünü sürdürmek için kendi ideolojisinin aygıtlarına sarılıyor.
Artık saflar daha bir net. Bir tarafta emperyalizm, Şeriatçı burjuvalar, Kürtçüler konumlanıyor. Bunun karşısında da sosyalizmin laik ve milliyetçi cephesi şekilleniyor.
Şimdi en baştaki sorumuza geri dönebiliriz:
Ezilen Müslüman halklar ne yapacak?
Bu soruya cevabımız açık; Müslüman halkların kurtuluşunun tek yolu tabii ki antiemperyalizmden ve soldan geçiyor. Fakat bu öyle bazılarının sandığı gibi halkın inançlarına “sol”un hitap etmesinden falan geçmiyor.
Halkı maddi sömürüden kurtarmak istiyorsak onu ilk önce kafasından sisteme bağlayan manevi sömürüden de kurtarmalıyız. Bu laiklik mücadelesini en önemli bir düzeyden vererek durumu ele almaktan geçiyor.
Müslüman halkın kurtuluşu onun laikleşmesinden ve uluslaşmasından geçiyor.
Kısacası Müslümanı korumanın yolu İslamcılık değil, laiklik…
Hem Şeriatçılara hem de ucube Şeriatçı “sol”a duyurulur!
|
|
Ezilen uluslar, Müslüman uluslar
Şeriatçılık, kapitalizm ve sol üzerine tartışmaya devam ediyoruz. Şeriatçıların burjuvalıklarını kabullenmelerinin; ilerleyen zamanlarda Türkiye açısından önemli bir kilometre taşı olarak tarihe geçeceğini görmeliyiz. Artık yıllardan beri sürdürülen “mağduriyet” iddialarının pek bir önemi kalmadı. İslamcı burjuvazi alıp başını giderken ve biz hâlâ bizim “sol”a bazı temel gerçekleri anlatmaya çabalarken, ortada hayatın acı gerçekleri akıp gitmeye devam ediyor.
Sonuçta bizim açımızdan bazı gerçekler ayan beyan ortada olsa da karşımızda ezilen bir Müslüman milletler coğrafyası var. Bu ezilen Doğu uluslarının bir tanesi de bizim ulusumuz. Ve aslında tartışmanın tam merkezinde bu geniş halk kitleleri bulunuyor. Uluslar ezilmeye ve sömürülmeye devam ediyor. Ezilen uluslar açısından bir şeylerin aydınlanması gerekiyor. Çünkü ortalık toz duman içinde…
Hıristiyan Batı ile Müslüman Doğunun kavgası emperyalizm öncesi çağlara damgasını vuran en önemli olaylar dizisi olmuştu. Tüm bir Ortaçağ bu mücadeleyle geçerken, Batı karşısında direnen cephenin başında da Türkler vardı. Bir tarafta gelişmiş, ileri bir Doğu-İslam medeniyeti, diğer tarafta da Batının o geri ve yoksun Haçlı haydutluğu…
Günümüzün emperyalizm şartları altında bu tablo doğal olarak haritaları üst üste koyduğumuzda tam oturan bir durumda değil. Haçlı Batı, emperyalizme evrilmiş ve Kuzey Amerika’nın tümünü, Avustralya’yı, Rusya’yı ve hatta Japonya ve Çin’i de içine alarak geniş bir haydutlar cephesi yaratmış bulunuyor. Fakat Haçlılığın bir sonraki aşaması olan sömürgecilik Güney Amerika’yı Hıristiyanlaştırırken köleleştirmiş durumda ve bu topraklar haritanın ezilenler tarafında. Yani tüm Hıristiyanlar ezenler cephesinde yer almıyor…
Fakat tabloda ilginç bir durum var. Haritanın Müslümanlar kısmında kalan ülkeler arasında bir tane bile gelişmiş kapitalist ülke yok ve tüm Müslüman uluslar, ezilen uluslar arasında yerini almış bulunuyor. Kuzey Afrika’dan, Orta Asya’ya kadar uzanan bu çok geniş coğrafya tümüyle emperyalizmin tehdidi, hatta kimi yerlerde işgali altında…
Bu gerçeklik doğal olarak bizlerden “Bu Müslüman halklar emperyalizmden nasıl kurtulacak” sorusunun çözümünü istiyor. Emperyalizmi yenmek solun temel meselesi olduğuna göre bu soruya cevap vermek de biz devrimcilere düşecektir. Sorun kaçılamayacak, üzerinden atlanamayacak kadar önemli.
Mücadelenin niteliği ne olacak?
Laiklik neden önemli ve vazgeçilmez?
İslamcılığın temel çelişkisi nedir?
Kavga kimler arasında şekilleniyor?
Tüm bu meseleleri tartışmadan önce gelin önce Şeriatçının durduğu yeri tespit edelim.
Kapitalist Şeriatçı, işbirlikçi İslamcı
İslamcılık ya da Şeriatçılık Müslüman ulusların başının en büyük belası konumunda… Yakın tarih boyunca İslamcılar, zaman zaman emperyalizme karşı oldukları iddiasıyla çıktılar. Yalnız burada emperyalizme karşıtlık bizim anladığımız gibi değildi. Çok daha farklı bir anlayışın cilası oluyordu. İslamcının temel bakış açısı tarihin de çağımız olaylarının da temelinde yatan çelişkinin “Müslümanlarla kafirler” arasındaki mücadele olduğuydu. Yani bunlar açısından özünde bir milletin ya da bir kesimin ezen-ezilen ilişkilerinde nerede durduğunun çok da bir önemi yoktu.
Bizler açısından bu ezen-ezilen ilişkisinin ekonomik, kültürel, siyasal birçok boyutu olabilir. Fakat İslamcının sığ bakış açısında “mazlum” olmak da farklı bir anlama geliyordu. Özünde sadece Şeriat rejimi ile yönetilmeyen bir ülkede yaşayan İslamcının durumunu anlatıyordu. Bunun dışında kalanlar ise tümüyle demagojiden ibaretti. Yani mesele sömürü, ezilme gibi sorunlar değil kadınların başının açık olması, içkinin yasak olmaması, Şeriat hukukunun geçerli olmaması gibi sorunlardı onları açısından…
Bu anlamda da cephelerini Batıya karşı döndüklerini iddia ettikleri anlarda dahi esas kavgaları hep kendi ülkelerinin ilericileriyle ve solcularıyla oldu. Yoksa gerisinin bir önemi yoktu. Hatta Şeriatçı “dinsiz-zındık” bulduğu ilericiden ve solcudansa, en azından inançlı(!) olarak gördüğü Haçlı emperyalisti kendisini yakın buldu hep. Hatta onu Obama örneğinde olduğu gibi Müslüman olmakla bile payelendirebildi, propagandasını yapabildi!
Müslüman ülkenin toplumsal yapısına baktığımızda da ilginç durumlarla karşılaşırız. Tüm bu ülkelerde sermaye aslında en çok Müslümanlık iddiasında bulunan Şeriatçı burjuvaların elindedir. Bilindiği gibi Türkiye’de de bu dönüşüm en baş döndürücü hızıyla devam ediyor. Çoğu Arap ülkesinde siyasi ve ekonomik sömürü, bu manevi sömürüyle o kadar iç içe geçmiş durumda ki, ülkeyi yöneten şeyh aynı zamanda en zengin adamdır ve de dini liderdir… AKP’nin Şeriatçı faşizminin de Türkiye’yi sürüklediği rejim bundan farklı olmayacak.
Aynı zamanda bu ülkelerde iktidardaki Şeriatçı blok ülkenin en işbirlikçi kesimidir. Yani İslamcılık iddiasıyla, Müslüman halk adına söz sahibi olanlar; Hıristiyan Batılıların da en iyi işbirlikçileri, dostlarıdır.
Emperyalizmle ittifak içindeler.
Ama bir taraftan da halka onunla aynı kaderi paylaştıklarını söyleyecek kadar da ikiyüzlüler.
Okumaya devam edin ‘Müslümanlar kapitalizm ve laiklik’
Son Yorumlar