21 Ağu 2009 için arşiv

21
Ağu
09

Tarihsel Türk dünya sistemi ve emperyalizm

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy

ABD’nin planı Büyük Ortadoğu Projesidir

Thomas Barnett’in dünya sistemine bütünleşmemiş sistem dışı boşluk olarak tanımladığı haritayı izlediğimizde, 21. yy’da emperyalizmin küresel saldırı harekat planı açıkça görülmektedir. Geçen yazımızda da vurguladığımız gibi bu planın belkemiği Kuzey Afrika’dan başlayarak Pakistan’a ve Türkistan’a kadar uzanan Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Bunun güneyinde Sahra altı Afrika yer almaktadır. Bu eksenin güneydoğu ucunda ise Güneydoğu Asya bölgesi, bu alanın güneybatı uzanımındaysa Büyük Ortadoğu Projesi alanının güneybatı uzanımındaysa Atlantik okyanusunun ötesinde Orta Amerika ve Ant dağları devletleri yer almaktadır. Bu tanımladığımız bölgeler 21. yy’ın emperyalist ideologları tarafından sistemle bütünleşmemiş, küreselleşme alanı dışında kalan ülkeler olarak hedef tahtasında yer almaktadır. Bir emperyalizm ideolojisi olarak küreselleşme Barnet tarafından 21. yyda eski küreselleşme merkezleri Amerika, Avrupa ve Japonya’dır. Yeni küreselleşme merkezleri ise Rusya, Hindistan ve Çin’dir. Bunların yanında Arjantin ve Brezilya da en yeni küreselleşme alanları olarak bu haritada yer almaktadır.

Okumaya devam edin ‘Tarihsel Türk dünya sistemi ve emperyalizm’

21
Ağu
09

İmar Faşizmi

Tarihte İstanbul hiç bu kadar yağmalanmamıştı


BİR mimar dostumuz “Roma’dan, Bizans’tan bu yana İstanbul’u hiç kimse bu kadar istila etmemiş, zarar vermemiştir” diyordu.

3. köprü üzerine söylüyordu bunu ve “İktidar partisinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi her şeyi ‘planlayarak’ ve ‘uyutarak’ yapıyor” diyordu.

Bunun ilk uygulaması yeni ilçelerle gerçekleştirildi. Avrupa ayağındaki GOP ve Küçükçekmece sınırları küçültüldü; ‘bakir’ bir alan olarak Arnavutköy, İstanbul’un en büyük ilçesi oldu.

Karadeniz kıyılarından Küçükçekmece Gölü’ne kadar bir ‘rant coğrafyası’ yaratıldı. (Belki Kilyos’tan Küçükçekmece’ye bir kanal açarak vapur seferleri koyarlar.)

Geçenlerde Büyükşehir Meclisi’nde, Arnavutköy sınırlarına alınan İkitelli’nin dibindeki Hadımköy de yeni sanayi bölgesi ilan edildi… Cilalanmaya ve parlatılmaya hazır bir ilçe. Terkos Gölü

Arnavutköy’ün merkezinden gözle görülebilir. ‘Benim çevreme yoğunluk getirmeyin yoksa size su biriktiremem’ demek istiyorcasına ormanların ucundan bize bakıyor.

Okumaya devam edin ‘İmar Faşizmi’

21
Ağu
09

Neler oluyor bunlara?..

BEN anladım aslında:

Türkler ne olduğunu bilmedikleri şeyleri konuşmayı seviyorlar.

“N’aber?” sorusu karşısında zor durumda kalan yabancı akrabam, kulağıma eğilip “Neyimi sordu?” demişti.

Ona “Aslında hiçbir şeyi… Şimdi sen de ona ‘iyilik’ diyeceksin” demiştim.

O da dönüp öyle yapmıştı:

“İyilik…”

Böylece neyi sorduğu belli olmayanla, neyin iyi olduğunu bilmeyen uzlaşmışlardı.

Zaten ben de neyi çözdüğümü bilmiyordum.

*

Sezen Aksu da Başbakan’ı aradı…

“Destekliyorum” dedi diyorlar…

Ama “Neyi desteklediniz?” diye sorsanız, bence kendisi de bilmiyordur…

Çünkü açılımın kapalı hali sürüyor, biliyorsunuz… Türkiye’de kimse ne olduğunu henüz bilmiyor bu açılımın.

Okumaya devam edin ‘Neler oluyor bunlara?..’

21
Ağu
09

Kürt açılımı, Alevi açılımı derken; AKP Türkiye’yi Iraklaştırıyor!

( Bu yazı 05.01.2009 tarihinde yayımlanmıştır )

“Kürtlere var da, bize yok mu?”

AKP’nin “açılım” politikası tüm hızıyla devam ediyor ve dahası duracak gibi de görünmüyor. Resmi devlet televizyonu hüviyetindeki TRT’nin bir kanalının Anayasa’ya ve yasalara da aykırı bir biçimde TRT Şeş adıyla Kürtçe yayın yapmaya başlaması tartışılırken, şimdi de AKP’nin açılım politikasının bir diğer önemli ayağı olarak öne çıkan “Alevi açılımı” gündeme oturdu. TRT, Alevilerin oruç ayı olan Muharrem ayı boyunca Alevilere yönelik programlar yapılacağını duyurdu. TRT’nin 7 Ocak Çarşamba günkü ana haber bülteni de yine Muharrem ayı olması dolayısıyla Karacaahmet Cem Evi’nden yayınlandı. Tayyip Erdoğan’ın Alevi kuruluşlarına yönelik iftar daveti de bu sürecin bir parçası olarak ortaya çıktı.

Aslında AKP’nin “toplumsal barışı sağlamak”, “özgürlüklerin önünü açmak” sloganları ile bakıldığında ortaya gerçekten de son derece özgürlükçü bir manzara çıkıyor. Etnik ve dinsel kimliklerin kendi dillerinde yayın yapması, kendi kimliklerini özgürce ifade etmeleri, bu bakış açısıyla yaklaşıldığında tepki de çekmiyor.

AKP ve onun destekçisi Şeriatçı, Kürtçü ve liberal kesimlere bakılırsa bu “özgürlüklerin” tanınması ve genişletilmesi daha özgürlükçü bir toplum yaratacaktır. O nedenle bu kesimler uzun yıllardır “tek dil, tek millet, tek devlet” anlayışını faşizm olarak görmekte ve bu anlayışı ortadan kaldırmak için kıyasıya çalışmaktadırlar.

Ancak AKP’nin ustaca uyguladığı bu politik kurnazlığın gözleri kör ettiği noktada şu soruyu sormak gerek: “Bu işin sonu nereye varır?”

Okumaya devam edin ‘Kürt açılımı, Alevi açılımı derken; AKP Türkiye’yi Iraklaştırıyor!’

21
Ağu
09

“Kubilay” filmi

Filmi ilk duyduğumda helal olsun sonunda Cumhuriyet tarihimizle ilgili yapımlarıda görmeye başlıyoruz dedim. Çünkü Türkiye bildiğiniz üzere bu konuda çok kısır bir ülke.. Daha ulu önder Atatürk’ü anlatan iyi bir yapım bile çekemediğimiz göz önüne alınırsa bu konuda durumumuz çok feci.. Amerikalılar bizim kadar köklü ve şanlı bir tarihe sahip olmamalarına rağmen adamların yapmadıkları film, dizi, oyun kalmadı. Çıkan her oyun her filmin ikisinden biri 2. Dünya Savaşı.. Her yapımda şanlı Amerikan ordusu mesajı veriliyor… Bizde tarihimizi tanıtalım gençlere, yaşlılara insanlığa bir yapıt bırakalım diyen bir grup duyarlı insan böyle bir projenin altına girerek çok önemli bir işe imza attılar..

6574_102101949800373_100000017065422_56621_749476_n

Filmin vizyona gireceği tarihi büyük bir heyecanla bekliyorum ve bende meraklıları gibi olayı internetten filmin kendi sitesinden takip ediyorum.

Okumaya devam edin ‘“Kubilay” filmi’

21
Ağu
09

Neo – sömürgeciliğin büyük oyununda Kürtçülük ve Fettullahçılık – (2)

Turgut Özal
Turgut Özal

Tayyip Erdoğan
Tayyip Erdoğan

Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan, Birinci ve İkinci Körfez savaşlarının yaşandığı sırada hükümet olarak Türkiye’yi ABD’nin planlarına dahil etmede önemli rol oynadılar.

ABD 12 Eylül ile Fethullah’ın ve Apo’nun önünü açtı

Şimdiye kadar olan açıklamalar ışığında çok önemli bir konuyu dile getirmekte yarar vardır; Apo’nun, geçmiş dönemde MİT ile ilişkileri olduğu çok sayıda yazılıp çizilmiş, hatta Kesire Öcalan’ın babasının da MİT’te çalıştığı ve Uğur Mumcu’nun suikaste uğramadan önce bu konular üzerinde araştırma yaptığı son günlerde de gündeme oturduğu gibi, yine geçmiş dönemde, aranmasına karşın Fettullah Gülen’in sıkıyönetim karargâhlarında rastlanıldığına dair tanıklıklar da ileri sürülmüştür.

Kısacası, Kenan Evren dönemi ve öncesi, Apo ve Fettullah Gülen ile örgütlerinin direkt veya endirekt olarak kollandığı ve kullanıldığı dönemler anlamında değerlendirilmelidir. Görünen o dur ki, söz konusu evrelerde bu örgütlerin oluşturulması ve palazlanması devlet içerisindeki Amerikan yandaşı derin güçler tarafından organize edilmiştir. Zaten, darbe öncesi dönemler; yasal devlet veya askerî güçlerin egemen ve etkin olamadığı kaos süreçleri olarak kabul görüldüğüne göre, o dönemler de emperyalist güçlerin ve onların çıkarları doğrultusunda organize edilmiş devlet içindeki derin güçlerin denetimindeki hazırlık periyotları olarak ele alınır ve bunun üzerine Kenan Evren iktidarındaki safha da eklenirse, Apo ve Kürtçülüğün, ayrıca da Fettullah Gülen önderliğindeki Amerikan güdümlü Ilımlı İslâmın nasıl yüceltilerek iktidar olduğu daha iyi anlaşılır. Her ne hikmetse zaten, Uğur Mumcu’da en son bu derin Kürtçü yapılanma peşinde koşarken katledilmişti.

PKK belasının Türkiye’nin başına musallat edilmesi

1984 Şemdinli ve Eruh baskınlarından sonra Özal’ın “birkaç çapulcu” diye nitelendirdiği PKK’nın birdenbire ortaya NATO’nun en güçlü ordularından birine meydan okuyacak bir yapılanmaya sahip olarak çıkıvermesi ve yirmi yıldan fazla bir süre boyunca Türkiye’ye kan kusturması gerçekten çok enteresan ve üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konudur.

Okumaya devam edin ‘Neo – sömürgeciliğin büyük oyununda Kürtçülük ve Fettullahçılık – (2)’

21
Ağu
09

Amasya Genelgesi : Mustafa Kemal’in ihtilâl bildirgesi

Amasya Genelgesi : Türk’e örgütlenme çağrısı

22 Haziran Türk Devrim tarihi için önemli bir gün: Amasya Genelgesinin yayınlanmasının 90. yıldönümü. Amasya Genelgesi hem Türk Devrim Tarihi için çok önemli bir belge, hem de Kürtçü ve Şeriatçı çevrelerin Kurtuluş Savaşı ve Atatürk hakkındaki tezlerinin ne kadar yanlış olduğunun kanıtı…

Bilindiği gibi, Mustafa Kemal’in Samsun’a giderken görevi Samsun ve çevresinde olası bir Rum ayaklanmasına ya da Yunan işgaline karşı örgütlenen Türk çetelerini denetleyip engellemektir. Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından “milli uyanışı durdurmakla” görevlendirilmiştir. Ancak Mustafa Kemal, Samsun’a iner inmez verilen görevin aksini yapar. “Milli uyanışı” durdurmak bir yana artırılmasını isteyen telgraflar çekmeye başlar.

Tabii İstanbul Hükümeti telaşlanır ve Mustafa Kemal’i anında uyarır. Samsun civarındaki İngilizlerin şikayetleri de gelince 8 Haziran’da geri çağırır.

Mustafa Kemal ise bu emre de karşı gelir. İstanbul’a geri dönmez. Ancak zamanının azaldığının farkındadır. Engellemelerle karşılaşacağı ortadadır. Kısa bir süre sonra askerlik görevinin sona erdirileceğini bilmektedir. Acilen bir örgütlenme kurmalı, rütbesine değil, Türk milletinin örgütlenmesine dayanmalıdır. İşte Amasya Genelgesi, bu örgütlenme  için ilk çağrıdır.

İhtilâl Bildirgesi

21-22 Haziran gecesinde Ali Fuat Paşa, Rauf Bey’le birlikte Amasya’ya gelir. Refet Paşa da zaten Samsun’dan beri Mustafa Kemal’ledir. Amasya Genelgesinin metnini hazırlayan Mustafa Kemal, arkadaşlarının da imzalamasını ister. Metin Kâzım Karabekir Paşa ve Mersinli Cemal Paşa’nın da telgrafla onayı alındıktan sonra yurt çapına duyurulur. Metin şöyledir:

Okumaya devam edin ‘Amasya Genelgesi : Mustafa Kemal’in ihtilâl bildirgesi’




İstatistikler

  • 2.406.204 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Ağustos 2009
P S Ç P C C P
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31  

En fazla oylananlar