Türk Yurdu Rumeli’yi nasıl yitirdik?
Bir ülkenin ekonomisi, o ülke milletinin elindeyse, o milletin bağımsızlığından söz edilebilir. Yok eğer, ekonominiz, sizden olmayanların eline geçtiyse, ülkenizi de kaybedeceğiniz anlamına gelir.
Türkiye’de son 25 yıldır artarak devam eden bölücü terörün aynı zamanda Türk ekonomisine de hakim duruma gelmesi bu nedenle bir tesadüf sayılmamalıdır. Türkiye ekonomisinde özellikle kayıt dışı sektörlerde hakim duruma gelerek, adım adım hem kendi mali kaynaklarını yaratmakta, hem de Türk’ün mali kaynaklarını azaltmaktadır.
Ama TÜRKSOLU’nun başlattığı kampanya iki açıdan başarılı olmuştur. Birincisi Türk milleti, kendi mali kaynaklarını kendisi için kullanması gerektiği konusunda bilinçlendirilmiştir. İkincisi, kendi elleriyle, bilerek ya da bilmeyerek, düşmanını güçlendirdiği ortaya konmuştur.
Ancak bu durumun sonuçlarının ne olacağını görebilmek için kahin olmaya gerek yok. Ekonomik faaliyetlerin temelini elinde tutmamanın bedelini Türkler daha önce de ödemişti.
Çok değil, 90-100 yıl öncesine bir gidelim. O dönemin Osmanlı haritasını bir hatırlayalım. Balkanlar’da, bugünkü Makedonya, Bulgaristan’ın bir bölümü ve bugünkü Yunanistan’ın büyük bölümü Osmanlı idaresindeydi.
Ama “Osmanlı idaresi” sözü yanlış anlaşılmasın. Bu topraklarda bir sömürge yönetimi bulunmamaktaydı. Yüzlerce yıllık Türk yönetimi nedeniyle nüfusun çoğunluğu zaten Türklerden oluşuyordu.
Örneğin Selanik. Hem bugünkü Yunanistan’ın hem de o dönemki Balkanlar’ın en önemli ticaret merkezlerinden olan Selanik, tam bir Türk yurduydu. Atatürk’ün de doğum yeri olan Selanik, Türklerin çoğunlukta yaşadığı bir şehirdi.
Ancak özellikle Balkan Savaşları’nın ardından, bu bölgelerde Türkler’in büyük bir yenilgiyle karşılaştığını ve Osmanlı idaresinin artık sona erdiğini de görüyoruz.
Pek çok tarih kitabı bu durumu o dönemki Osmanlı Ordusu’nun Balkan Savaşları’na hazırlıksız yakalanmasıyla açıklar. Hatta Trablusgarp’ta İtalyanlarla savaş halindeki Ordumuzun, bölgeye geç intikal ettiği de bir neden olarak ortaya konur. Hatta ve hatta İttihat ve Terakki yönetiminin II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Ordu’da giriştiği büyük değişiklikler ve tasfiyeler nedeniyle oluşan genç ve tecrübesiz subay ve komuta heyeti yenilgilerin baş sorumlusu ilan edilir.
Ancak tüm bunlar, durumu açıklamak için yeterli değildir. Balkanlar’da kaybeden aynı Türk Ordusu mesela, Trabulsgarp’ta İtalyanlar’a kök söktürmüş, Çanakkale’de büyük bir zafer kazanmış, Kurtuluş Savaşı’nı ise kazanmıştır. Rumeli’nin yitirilmesi yalnızca askeri başarısızlıkla açıklanmayacak bir durumdur.
Çoğunluğu Türk olan bir bölge nasıl olmuştur da bugün çok az Türk’ün yaşadığı Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya’ya dönüşmüştür?
İşte burada önemli noktaya parmak basmak gerekiyor. Rumeli’de Türk nüfus çoğunluktur, ancak Türkler o bölgede tarımla ilgilenmektedir. Ticaret, üretim ve finans gibi ekonominin diğer alanlarında ise Türklerin varlığı neredeyse yoktur. Rumeli’de ekonomik faaliyet genel olarak Türk olmayanların kontrolündedir: Yunanların, Bulgarların. Ve hatta Ermenilerin. Ve tabii ki emperyalistlerin: İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların.
Rumeli’de Türk tüccar bulamazdınız. Türk üretici de. Küçük çaplı da olsa fabrikalar hep Yunanlılarındır. Ege Denizi’nde gerçekleşen deniz ticareti tamamen Yunanlı armatörlerin elindedir. Fes üreticileri bile Türk değildir.
Yani Rumeli’nin değerlerini yaratan Türk köylüsüdür, ama kaymağını yiyen diğerleridir.
Böylece aslında Türklerin ve Osmanlı Devleti’nin sırtından palazlanan, zenginleşen gayrimüslimler, Rumeli’de nüfus olarak olmasa da ekonomik açıdan hakim duruma gelmeye başlarlar.
Osmanlı yönetimi ise, 1800’lerin başında bağımsızlığını kazanmış Yunanistan ve Bulgaristan’ın Rumeli’de genişlemesinden çekinerek, bu duruma sesini çıkarmamış, “Osmanlı” kimliğinin devam etmesi ve “Türk-Yunan kardeşliği” adına olaylara seyirci kalmıştır.
Dolayısıyla Rumeli’nin yitirilmesi aslında salt bir askeri değil, ama aynı zamanda ve aslında daha da önemli olarak ekonomik bir yenilgidir.
Okumaya devam edin ‘” Saban Kılıcı Yener “’
Son Yorumlar