Kürtlerin Nâzım düşmanlığı
Moskova’da yaşadığı günlerde Nâzım, duvarında asılı Türk bayrağıyla…
Nâzım’ın şiirlerinde Kürtlerin Türklerden ayrı bir ulus oldukları gibi safsatalar da yer almaz. Nâzım ne bir Kürt dilinden bahseder ne de bir Kürt kültüründen ve uygarlığından.
Ama Ermeni soykırımı iddiaları söz konusu olduğunda Nâzım bu olayı es geçmez ve Kürtlerden bahseder.
Nâzım, Türk milletinin üzerine atılmaya çalışılan soykırımcı iddialarını yanıtlar ve Ermenileri “kesen” birileri varsa onların da Kürtler olduğunu söyler:
“affetmedi bu ermeni vatandaş
kürt dağlarında babasının
kesilmesini.
fakat seviyor seni,
çünkü sen de affetmedin
bu karayı sürenleri
Türk halkının alnına”
|
|
Nâzım Hikmet bütün dünyada “Büyük Türk şairi” olarak bilinir.
Ancak Türk olmanın adeta yasak haline getirildiği bugünkü ideolojik iklimde, Nâzım’ın Türklüğünden bahsetmek başlı başına cesaret isteyen bir iş ne yazık ki.
Nâzım’ın yaşamı, mücadelesi, eserlerine sinen yurtseverlik duygusu ve ölüme giderken bile onu yalnız bırakmayan vatan hasreti, Nâzım’ın Türk milletine ait bir devrimci değer olarak kabul edilmesi için sayısız kanıtı barındırsa da bugüne kadar Nâzım Hikmet ve Türk sözcüklerini aynı cümle içinde kullanmak bile mümkün olmadı.
Türkiye’nin sağcı güçleri ile onların ikiz kardeşi vatansız solcuların çizdiği portre içinde Nâzım vatansız, milliyetsiz, Atatürk ve cumhuriyet karşıtı bir “komünist” olarak gösterildi. Ve bütün dünya Türk şairi Nâzım’ın önünde eğilirken Nâzım o çok sevdiği Türk dilinde, Türkçede yasaklandı yıllarca.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi vatandaşlık hakkı bile elinden alındı ve yıllarca süren bir zorunlu sürgünle vatanından koparılarak, memleket hasretiyle bu dünyadan göçtü Nâzım.
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömülme hayali hâlâ gerçekleşmeyi bekliyor ve 2010 Türkiyesi’nde Nâzım hâlâ vatanına hasret.
Ve ne kadar hazin; 2010 Türkiyesi’nde Nâzım Hikmet’in bir Türk şairi, bir Türk vatanseveri olduğunu ancak bir Kürt ırkçısı söyleyebiliyor!
Söylemekle kalmıyor, adeta kin kusuyor Kürt ırkçısı; “Nâzım Hikmet: Kürt ulusunun yok sayılmasına, yok edilmesine, trajedi derecesinde uzun sürece yayılan ve uygulanan soykırımı görmezden geldin.
Egemen ve hakimiyet kurmak isteyen Kuvayilere methiyeler dizdin. Onların atlarına, paşalarının ‘çakmak çakmak gözleri’ne hayranlığını dizelerinde işledin… Ancak Rum sürgününü, Ermeni, Pontus, Kürt, Alevi, Êzidi, Asuri, Laz vs. inkarı ve soykırımını görmek istemedin, suskunluğa düştün. Atatürk’ün, Mehmet Akif Ersoy’un, İstiklâl Marşı’nın, Çanakkale’de şehit düşen dayının ‘Türklük Gururu’nun akışına kendini kaptırdın, birilerinin sevdalısı oldun.”(Hüseyin Can, İttihatçı-Kemalist İdeolojiden Kurtulamamış Sosyal Şoven TKP’nin Üyesi Bir Şair: Nâzım Hikmet ve Kürtler, Pêrî Yayınları, Nisan 2010)
Türkiye’yi istila eden, Türk Solunu yıllardır kuyruğuna takarak yok olmanın eşiğine getiren Kürt ırkçılığının, kendi ülkesinde Türkleri nasıl bir baskı ve sindirmeye maruz bıraktığına bundan güzel kanıt mı olur ?
Nâzım ve Kürtler
Kürtlerin, bugüne kadar neredeyse bütün sol kesimlerin ortak değer olarak sahiplendikleri Nâzım’a bu denli arsızca saldırmaları bir açıdan da olumlu olmadı değil. Kürtlerin Nâzım’ı reddetmesi ve onu bir Türk milliyetçisi, hatta daha da ileri giderek bir Türk ırkçısı olarak suçlamaya kadar varan saldırıları, Nâzım’ın vatansever kimliğini kanıtlamak için girişilecek büyük bir çabayı da gereksiz kılmış oldu.
Gerçekten de Nâzım’ın gençlik çağındaki şiirlerinden tutun da ölümüne dek ortaya koyduğu bütün eserlerinde “Türklük”, “Türk milleti” ve “Türkiye” temaları hâkim oldu.
Nâzım bugünkü sözde solun aksine bırakın Kürtçülük yapmayı Kürtlerle ilgili neredeyse tek kelime yazmadı. Bugün PKK kuyrukçuluğunu solculuk zanneden çevrelerin Türk milletine saldırmak için kullandıkları argümanların herhangi birini de kullanmadı Nâzım.
Bugünün sahte solu, cumhuriyet tarihine baktığında Varlık vergisinden 6-7 Eylül olaylarına, Ermeni soykırımı yalanlarından, Dersim ve Şeyh Sait gibi gerici isyanlarda Atatürk’ün aslında bir katliam yaptığına değin pek çok çarpıtma görür.
Oysa sözü edilen olayların yaşandığı yıllarda Nâzım Hikmet sosyalist mücadelenin en önünde çarpışan bir devrimci militan ve şair olarak kavganın tam göbeğindedir ama bu olayların hiçbirisini bugünkü sahte solcular gibi değerlendirmez. Hatta bu olaylardan bahsetmez bile.
Nâzım’ın gündeminde “Bağımsız Türkiye” ideali, “Antiemperyalizm”, “Amerikan karşıtlığı” ülkedeki “işbirlikçi sağ” iktidarlar gibi bugünkü solun yanında bile geçmek istemediği konular vardır.
Nâzım’ın şiirlerinde Kürtlerin Türklerden ayrı bir ulus oldukları gibi safsatalar da yer almaz.
Nâzım ne bir Kürt dilinden bahseder ne de bir Kürt kültüründen ve uygarlığından.
Ama Ermeni soykırımı iddiaları söz konusu olduğunda Nâzım bu olayı es geçmez ve Kürtlerden bahseder.
Orhan Pamuk’lar “Türkler, Ermeni ve Kürtleri kesti” diyerek Nobel ödülünü cebe indirirken, Nâzım, Türk milletinin üzerine atılmaya çalışılan soykırımcı iddialarını yanıtlar ve Ermenileri “kesen” birileri varsa onların da Kürtler olduğunu söyler:
“affetmedi bu ermeni vatandaş
kürt dağlarında babasının
kesilmesini.
fakat seviyor seni,
çünkü sen de affetmedin
bu karayı sürenleri Türk halkının
alnına”
Nâzım ve Türkler
Kürtlerden bahsetme gereği bile duymayan Nâzım çok doğal olarak Kürtlerin bir “ulusal kurtuluş mücadelesi” verdiklerinden de bahsetmez.
Nâzım’ın büyük bir bağlılıkla ve her fırsatta andığı “memleket”i Türkiye’dir ve Türkiye’de de Türkler yaşar.
Ama Nâzım’ın dizelerinde Türklerin Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin en eşsiz anlatımı ortaya çıkar.
Nâzım Türk Bağımsızlık Savaşı’nı anlatan Kuvayı Milliye Destanı’nda emperyalizme karşı Milli Mücadele’ye giren Türk işçisinin, Türk köylüsünün, sıradan ve yoksul Türk insanının destansı öyküsünü yazar.
Okumaya devam edin ‘Nâzım, Türkler ve Kürtler’
Son Yorumlar