11 Haz 2010 için arşiv

11
Haz
10

Tehlikeli günler…

KİMİ medyanın haber verdiği gibi, yeni bir gemi gittiğinde Başbakan içinde olabilir mi ?..

Bence olur, en azından benzer bir yerde…

Bugünler gebe günler…

Her şey olabilir…

Çünkü; şurada 9-10 ay gibi bir zaman kaldı seçimlere ve kaybedeceğini anlamış bir Başbakan…

Sandıkta kaybettiği zaman, normal siyasetçiler gibi kenara çekilip oturma şansı yok…

Peşini asla bırakmayacaklarını bildiği kurumlar, kurallar, gruplar, canı yanmış insanlar… “Devri sabık” yaratacağını (eski yöneticileri yargılayacağını) açıklamış bir
muhalefet…

Mahkemelerde bekleyen dosyalar…

Yandaşlara ihale iddiaları, şaibeli özelleştirmeler, yakınlarına banka kredileri, hesabı istenen bir zenginleşme…

Ve o kaybedeceğini biliyor…

Kaybedince kendisini nelerin beklediğini de…

Tabiatında var çünkü; bu durumda olmayacak şeyleri deneyebilir…

Büyük toplumsal olaylar…

Büyük çatışmalar…

Büyük kargaşalar…

İşte; Kızılay dururken, bir anda bir İHH gemisi… Göz göre göre bir çatışma… Ölen insanlar…

Savaş çığlıkları atan Türkiye…

Okumaya devam edin ‘Tehlikeli günler…’

11
Haz
10

Nâzım, Türkler ve Kürtler

Kürtlerin  Nâzım  düşmanlığı

Moskova’da yaşadığı günlerde Nâzım, duvarında asılı Türk bayrağıyla…

Nâzım’ın şiirlerinde Kürtlerin Türklerden ayrı bir ulus oldukları gibi safsatalar da yer almaz. Nâzım ne bir Kürt dilinden bahseder ne de bir Kürt kültüründen ve uygarlığından.
Ama Ermeni soykırımı iddiaları söz konusu olduğunda Nâzım bu olayı es geçmez ve Kürtlerden bahseder.
Nâzım, Türk milletinin üzerine atılmaya çalışılan soykırımcı iddialarını yanıtlar ve Ermenileri “kesen” birileri varsa onların da Kürtler olduğunu söyler:
“affetmedi bu ermeni vatandaş
kürt dağlarında babasının
kesilmesini.
fakat seviyor seni,
çünkü sen de affetmedin
bu karayı sürenleri
Türk halkının alnına”

Nâzım Hikmet bütün dünyada “Büyük Türk şairi” olarak bilinir.

Ancak Türk olmanın adeta yasak haline getirildiği bugünkü ideolojik iklimde, Nâzım’ın Türklüğünden bahsetmek başlı başına cesaret isteyen bir iş ne yazık ki.

Nâzım’ın yaşamı, mücadelesi, eserlerine sinen yurtseverlik duygusu ve ölüme giderken bile onu yalnız bırakmayan vatan hasreti, Nâzım’ın Türk milletine ait bir devrimci değer olarak kabul edilmesi için sayısız kanıtı barındırsa da bugüne kadar Nâzım Hikmet ve Türk sözcüklerini aynı cümle içinde kullanmak bile mümkün olmadı.

Türkiye’nin sağcı güçleri ile onların ikiz kardeşi vatansız solcuların çizdiği portre içinde Nâzım vatansız, milliyetsiz, Atatürk ve cumhuriyet karşıtı bir “komünist” olarak gösterildi. Ve bütün dünya Türk şairi Nâzım’ın önünde eğilirken Nâzım o çok sevdiği Türk dilinde, Türkçede yasaklandı yıllarca.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi vatandaşlık hakkı bile elinden alındı ve yıllarca süren bir zorunlu sürgünle vatanından koparılarak, memleket hasretiyle bu dünyadan göçtü Nâzım.

Anadolu’da bir köy mezarlığına gömülme hayali hâlâ gerçekleşmeyi bekliyor ve 2010 Türkiyesi’nde Nâzım hâlâ vatanına hasret.

Ve ne kadar hazin; 2010 Türkiyesi’nde Nâzım Hikmet’in bir Türk şairi, bir Türk vatanseveri olduğunu ancak bir Kürt ırkçısı söyleyebiliyor!

Söylemekle kalmıyor, adeta kin kusuyor Kürt ırkçısı; “Nâzım Hikmet: Kürt ulusunun yok sayılmasına, yok edilmesine, trajedi derecesinde uzun sürece yayılan ve uygulanan soykırımı görmezden geldin.

Egemen ve hakimiyet kurmak isteyen Kuvayilere methiyeler dizdin. Onların atlarına, paşalarının ‘çakmak çakmak gözleri’ne hayranlığını dizelerinde işledin… Ancak Rum sürgününü, Ermeni, Pontus, Kürt, Alevi, Êzidi, Asuri, Laz vs. inkarı ve soykırımını görmek istemedin, suskunluğa düştün. Atatürk’ün, Mehmet Akif Ersoy’un, İstiklâl Marşı’nın, Çanakkale’de şehit düşen dayının ‘Türklük Gururu’nun akışına kendini kaptırdın, birilerinin sevdalısı oldun.”(Hüseyin Can, İttihatçı-Kemalist İdeolojiden Kurtulamamış Sosyal Şoven TKP’nin Üyesi Bir Şair: Nâzım Hikmet ve Kürtler, Pêrî Yayınları, Nisan 2010)

Türkiye’yi istila eden, Türk Solunu yıllardır kuyruğuna takarak yok olmanın eşiğine getiren Kürt ırkçılığının, kendi ülkesinde Türkleri nasıl bir baskı ve sindirmeye maruz bıraktığına bundan güzel kanıt mı olur ?

Nâzım  ve  Kürtler

Kürtlerin, bugüne kadar neredeyse bütün sol kesimlerin ortak değer olarak sahiplendikleri Nâzım’a bu denli arsızca saldırmaları bir açıdan da olumlu olmadı değil. Kürtlerin Nâzım’ı reddetmesi ve onu bir Türk milliyetçisi, hatta daha da ileri giderek bir Türk ırkçısı olarak suçlamaya kadar varan saldırıları, Nâzım’ın vatansever kimliğini kanıtlamak için girişilecek büyük bir çabayı da gereksiz kılmış oldu.

Gerçekten de Nâzım’ın gençlik çağındaki şiirlerinden tutun da ölümüne dek ortaya koyduğu bütün eserlerinde “Türklük”, “Türk milleti” ve “Türkiye” temaları hâkim oldu.

Nâzım bugünkü sözde solun aksine bırakın Kürtçülük yapmayı Kürtlerle ilgili neredeyse tek kelime yazmadı. Bugün PKK kuyrukçuluğunu solculuk zanneden çevrelerin Türk milletine saldırmak için kullandıkları argümanların herhangi birini de kullanmadı Nâzım.

Bugünün sahte solu, cumhuriyet tarihine baktığında Varlık vergisinden 6-7 Eylül olaylarına, Ermeni soykırımı yalanlarından, Dersim ve Şeyh Sait gibi gerici isyanlarda Atatürk’ün aslında bir katliam yaptığına değin pek çok çarpıtma görür.

Oysa sözü edilen olayların yaşandığı yıllarda Nâzım Hikmet sosyalist mücadelenin en önünde çarpışan bir devrimci militan ve şair olarak kavganın tam göbeğindedir ama bu olayların hiçbirisini bugünkü sahte solcular gibi değerlendirmez. Hatta bu olaylardan bahsetmez bile.

Nâzım’ın gündeminde “Bağımsız Türkiye” ideali, “Antiemperyalizm”, “Amerikan karşıtlığı” ülkedeki “işbirlikçi sağ” iktidarlar gibi bugünkü solun yanında bile geçmek istemediği konular vardır.

Nâzım’ın şiirlerinde Kürtlerin Türklerden ayrı bir ulus oldukları gibi safsatalar da yer almaz.

Nâzım ne bir Kürt dilinden bahseder ne de bir Kürt kültüründen ve uygarlığından.

Ama Ermeni soykırımı iddiaları söz konusu olduğunda Nâzım bu olayı es geçmez ve Kürtlerden bahseder.

Orhan Pamuk’lar “Türkler, Ermeni ve Kürtleri kesti” diyerek Nobel ödülünü cebe indirirken, Nâzım, Türk milletinin üzerine atılmaya çalışılan soykırımcı iddialarını yanıtlar ve Ermenileri “kesen” birileri varsa onların da Kürtler olduğunu söyler:

“affetmedi bu ermeni vatandaş
kürt dağlarında babasının
kesilmesini.
fakat seviyor seni,
çünkü sen de affetmedin
bu karayı sürenleri Türk halkının
alnına”

Nâzım  ve  Türkler

Kürtlerden bahsetme gereği bile duymayan Nâzım çok doğal olarak Kürtlerin bir “ulusal kurtuluş mücadelesi” verdiklerinden de bahsetmez.

Nâzım’ın büyük bir bağlılıkla ve her fırsatta andığı “memleket”i Türkiye’dir ve Türkiye’de de Türkler yaşar.

Ama Nâzım’ın dizelerinde Türklerin Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin en eşsiz anlatımı ortaya çıkar.

Nâzım Türk Bağımsızlık Savaşı’nı anlatan Kuvayı Milliye Destanı’nda emperyalizme karşı Milli Mücadele’ye giren Türk işçisinin, Türk köylüsünün, sıradan ve yoksul Türk insanının destansı öyküsünü yazar.

Okumaya devam edin ‘Nâzım, Türkler ve Kürtler’

11
Haz
10

Atatürk sevgisi

Atatürk’e bunca saldırıya rağmen halk Atasını bağrına basmıştır.

Gericiler, bölücüler ne yaparsanız yapın bunu değiştiremezsiniz.

Atatürk’ün ölümünden sonra geriye dönüşüm süreci nasıl yaşandıysa, aynı şekilde ileriye dönüşüm sürecinin yaşanacağını hep beraber göreceğiz.

Çok küçük gibi gözüken ama temelinde önemli olan bir olayı anlatmak istiyorum.

Ulusal Parti’nin Kocaeli ilinde örgütlenme çalışmalarına kulak misafiri olan fayans ustası Orhan Usta,

— “Yeni parti mi?” diye sordu. Ben de;

— “Evet, yeni ve Atatürk’ün 6 Ok’unu tam olarak savunan, tam bağımsız Türkiye’nin tek Partisi” cevabını verdim.

— “Beni de üye yap o zaman. Dört de çocuğum var hepimiz varız.” dedi.

Bir iki dakika sonra şöyle dedim;

— “Orhan Usta, ‘ideolojiniz nedir?’ diye sormadan, biz de varız nasıl diyebiliyorsun?”

Verdiği cevap düşündürücüydü;

— “Dedin ya az önce Atatürk’ün partisi diye…”

İşte CHP’nin aldığı oylar buradan geliyor, halk Atatürkçü parti olarak gördüğü CHP’ye bu sebepten dolayı sahip çıkarak oy vermiştir.

Fakat CHP hiçbir zaman Atatürk’ün partisi olmadığı gibi Atatürk’ün politikasını da uygulamayarak oyunu aldığı Atatürkçülere ihanet emiştir.

Çarşafa Altı Ok rozeti takarak, kılık kıyafet yasasına karşı gelerek, devrim yasalarını yok saymıştır.

Bu durum karşısında bile Atatürk sevgisi olan Türk halkı CHP’yi Atatürk’ün partisi kabul ederek oy vermeye devam etmiştir.

Çünkü Türkiye’de bugüne kadar Atatürk’ün ilkelerini tam olarak uygulayan bir parti kurulmamıştı, CHP daha kabul edilir olarak görüldüğünden dolayı halk CHP’ye oy vermekteydi.

Artık gerçek Atatürkçülüğü savunacak Türk’ün partisi olan Ulusal Parti kurulmuş bulunmaktadır.

Evet, bu kadar açık ve net.

Okumaya devam edin ‘Atatürk sevgisi’




İstatistikler

  • 2.406.214 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Haziran 2010
P S Ç P C C P
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
282930  

En Çok Okunan Yazılarımız

En fazla oylananlar