01
Haz
10

Geçen Hafta Dünya’da

Türklük  düşmanının  Türk  dünyası  aşkı

Abdullah Gül geçtiğimiz hafta Kazakistan’daydı. AKP’nin Kürt açılımını geçtiğimiz sene uçakta “İyi şeyler olacak” diyerek başlatan Gül, geleneği bozmayarak yine uçakta şunları söylemiş:
“Adına ister terör meselesi deyin, ister demokratik açılım deyin, isterseniz Kürt meselesi deyin; adını ne koyarsanız koyun, bu mesele Türkiye’nin en önemli meselesidir.”
Gül, Kazakistan’ı ziyaretinde sürekli olarak Türk dünyasının Türkiye için öneminden bahsetmiş durmuş, ama kendisinin Türk düşmanlığı ile Türk dünyası aşkı birbirini hiç tutmuyor. Hatırlanacağı üzere cumhurbaşkanı olur olmaz soluğu Güneydoğuda almış ve kimlerin cumhurbaşkanı olacağının sinyalini vermişti. Hemen ardından da icraatlara girişmişti. Gül, Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüyle ilgili olarak da görüşlerini açıkça ortaya koymuş ve bunu bir ilkellik olarak değerlendirmişti.
“‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür…” diyen Gül’e göre “Türk’üm” demek ilkellikti.
Gül, Kazakistan gezisinde Orta Asya’nın Türkiye için son derece önemli olduğundan, oraya tarihi ve kültürel bağlarla bağlı olduğumuzdan bahsetmiş. Türklükle sorunu olan Gül acaba hangi tarih ve kültürden bahsediyor anlamadık doğrusu.
Öyle ya Orta Asya tarihi Türk tarihi, kültür ve medeniyeti Türk kültür ve medeniyetidir. Kazakistan’daki Ahmet Yesevi Üniversitesi’nden fahri doktora ünvanı alan Gül, yine Türk dünyası aşkından olsa gerek “Türklerin kutsal yurdu Türkistan’da ve bu üniversitede bulunmaktan büyük heyecan ve mutluluk duyuyorum.” demiş. Ama aynı Gül “kutsal yurt”larında katledilen Uygur Türkleri için kılını bile kupırdatmamıştı. Hatta aynı dönem Çin’le yaptığı ticaret anlaşmasıyla Türk kanı bulaşmış eli de sıkmıştı. Uygur Türkleri resmen pazarlık konusu olmuştu.
Sadece bu mu?
Gül, Sarkisyan’ın da elini sıkmıştı.

Dün Hocalı’da katliam yapan katiller sürüsünün Savunma Bakanı, bugün Devlet Başkanı olan Sarkisyan’ın elini.

Türklük düşmanının Türk dünyası aşkı da böyle oluyor işte.


Dikkat  Chavez  çıkabilir !

Venezüella’nın başkenti Caracas’ta yolun sağ şeridinde küçük kırmızı bir araç kendi halinde ilerlemektedir.

Trafik sakin bir şekilde ilerlemektedir, ta ki arkadan hızla gelen bir kamyonun klakson sesi duyuluncaya kadar…

Kamyon kırmızı aracı sıkıştırdıktan onu sonra sollayarak geçip gitmiştir.

Trafikte yaşanan sıradan bir olay gibi görünüyor değil mi ?
Sıkıştırıldıktan sonra sollanıp geçilen kırmızı arabanın şoförü de kendisini rahatsız eden kamyonun peşine takılır ve bir kovalamaca başlar.

Bu kısım da trafikte hergün yaşanan sıradan bir olayın devamı gibi değil mi ? Derken kırmızı araç kamyonu geçer ve önüne kırarak onu durdurur.

Kamyon şoförü hiddetle iner ve…
Hikayenin sonu oldukça ilginç.

Kamyon şoförü kırmızı aracın sürücüsüne haddini bildirmeyi düşünürken karşısındakinin her hafta televizyonda gördüğü başkanı Hugo Chavez olduğunu görünce oldukça şaşırır ama azarı yemekten kurtulamaz.

Anlattığımız olay gerçekten de böyle gelişmiş.

Trafik sorununa eğilen Chavez kendisinin başına gelen bu olayı örnek olarak anlatırken, sorunu çözmek için sert tedbirler alacağını belirtiyor.

Yollar trafik canavarından geçilmiyor” diyen Chavez, trafik polislerine benzer durumlarda tereddüt etmeden ceza kesmelerini söyledi.

Alo Başkan ve Aniden Chavez’le ile hiç olmadık anlarda ortaya çıkan, emperyalizmin “Kara Bela”sı Chavez, bundan böyle Venezüellalı trafik canavarlarının da yollardaki korkulu rüyası olacak gibi duruyor.

Tıpkı emperyalizmin korkulu rüyası olduğu gibi.


İran,  emperyalizmi  müzeye  koymuş

Yandaki resim İran’ın Tebriz kentinde bulunan bir müzeden… Müzeyi gezenlerin gördükleri eserlerden etkilendikleri ortada. Bir ziyaretçi tarafından resmi çekilen heykelin adı nedir bilinmez ama, açıkçası bana emperyalizmin bir portresi gibi geldi.
Özellikle yaşadığımız günleri göz önüne getirdiğimiz zaman, heykele başka bir isim vermek mümkün olmuyor aslında.
Toplumsal hareketlerin ve toplumların yaşam tarzlarının sanatı da etkilediğini düşünürsek, gördüğümüz bir sanat eserlerini yorumlarken dünyaya bakış açımız etkili oluyor. Kısaca sanatın göreceliği diyelim…
Nükleer meselede İran’ın üstüne topyekün giden emperyalist Batı dünyasını daha iyi anlatacak başka bir heykel bulunmazdı herhalde.
Ellerinde her an sağa sola savuracak gibi tutukları bombalar ve iğrenç-şekilsiz suratlarıyla emperyalist Batılının iyi tasviri yapılmış. En son nükleer takas görüşmesinin ardından emperyalist saldırganlık yine hızını alamadı. ABD, İran’ın takas anlaşmasını kabul ettiğini açıklamasına rağmen onu tehdit olarak algılamaya devam edeceğinin sinyalini verdi. Aynı şekilde İsrail de. İkisi de İran’ın elinde hâlâ denetimin dışında uranyum rezervi olduğunu iddia ediyor. Tıpkı Irak’a saldırmak için ortaya atılan kitle imha silahlarının bugün dahi bulunamayan varlığı gibi.
Heykele bakınca insan ister istemez İran emperyalizmi müzeye koymuş diyor.



ABD,  köleci  tarihini  gizleyebilir  mi ?

ABD’nin en büyük eyaletlerinden birisi olan Teksas’ta okul müfredatlarındaki yenilemelerle Amerikan tarihi değiştirilmeye çalışılıyor. Güneş balçıkla sıvanmaz misali, yapılan değişiklikler ABD ve tarihini oluşturan sömürgecilik gerçeğini gizlemeye asla yetmeyecek türden.
Avrupa’dan gelen 13 koloninin kurduğu Amerika Birleşik Devletleri, adım adım ilerleyerek topraklarını orada yaşayan yerli halkın aleyhine genişleterek daha doğru ifadeyle işgal ederek büyüdü. Şimdiki çaba da bu gerçeği gizlemeye yönelik.
ABD tarihini anlatırken mutlaka kullanılacak olan işgal, sömürü, kölecilik, köle ticareti ve kapitalizm gibi kavramların adını değiştirerek, ABD gerçeğini bambaşka bir hale getirmeye çalışıyorlar.
Müfredatta yapılan değişiklikler arasında en önemlileri şöyle. Mesela kölecilik ve köle ticaretinin adını “Atlantik Ticaret Üçgeni” olarak değiştiriyorlar. Galeano’nun Latin Amerika’daki sömürü çarkını anlattığı Latin Amerika’nın Kesik Damarları’nda “Altın Üçgeni” diye geçen Amerika-Afrika-Avrupa sömürgeci üçgeninin adı görüldüğü üzere “Atlantik Ticaret Üçgeni” gibi bölgesel bir ticari kuruma dönüşüyor.
Kapitalizm de yeni müfredatta “serbest teşebbüs” olarak okutulacakmış. Emperyalizmin adını da “yayılmacılık” olarak değiştirmişler. Anlam olarak çok fazla fark etmeyecek gibi dursa da ABD kendisiyle birlikte anılan emperyalizm kavramını yumuşatmaya çalışıyor anlaşılan.
Ama nafile…
Başta dedğimizi gibi. Nasıl güneş balçıkla sıvanmazsa ABD de sömürgeci-köleci-katliamcı tarihini saklayamaz. Hele hele Türkiye gibi ABD karşıtlığının yüzde doksanları aştığı bir yerde bizler ABD’nin bu çabasına ancak gülüyoruz.
Terörist ABD Belasını Bulacak!

Tuğrul Çelik

http://turksolu.org/285/celik285.htm


0 Yanıt to “Geçen Hafta Dünya’da”



  1. Yorum Yapın

Yorum bırakın


İstatistikler

  • 2.406.009 Tıklama

Son Eklenen Yazılar

Haziran 2010
P S Ç P C C P
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
282930  

En fazla oylananlar